Fenerbahçe, iki kere tesadüflerle öne geçmeyi başardığı Beşiktaş karşısında da zamanında kapısının önüne kadar bedelsiz gelip almadığı Josef’in iki golüne boyun eğerek maçtan beraberlikle ayrıldı. Liderin 14 puan gerisinde, maç başı puan ve gol ortalaması 1.64 ama herhalde Galatasaray ve Beşiktaş’ın puan farkıyla önünde olması nedeniyle hâlâ daha hiçbir şey olmamış gibi hayatına devam ediyor. Yönetim görev başında, Pereira görev başında ve her hafta kan kaybına istikrar adı altında göz yumulmaya devam ediliyor.
Takımın kadrosunda Sosa, Zajc, Mesut, İrfan ve Pelkas gibi topa hükmetmeyi beceren adamlar var. Crespo ve Mert Hakan gibi topa hükmedemeseler de basmayı bilen adamlar var. Beğenmeyip gönderdiğin Emre Belözoğlu şu kadronun kalibre itibariyle yarısı etmeyecek adamlarla 8 haftada 18 puan toplamış ve tek sırrı topa hükmetmeye çalışmak. Fenerbahçe’nin karşısında alt üst olmuş, bütün hedeflerinden kopmuş, geçen sezonun iki kupalı hocasını bile göndermiş, altyapı hocasıyla hayaller kurmaya çalışan bir rakip var ve Fenerbahçe maça bir Anadolu takımı edasıyla, kapanıp hızlı ataklarla gol arama mantığı içinde çıktı.
Hocaya maçtan önce kadroyu sordular, dalga geçer gibi İrfan Can’ın cezadan geldiğini, o yüzden kenarda olduğunu söyledi. Aylarca bu takımın savunmada üçlü mü dörtlü mü oynayabileceği tartışılırken bu sefer de net bir şekilde beşli defans ile sahaya çıktı. Orta sahayı tamamen rakibe bıraktı, öyle ki ikinci yarıda oyuna giren, beş senedir en ufak bir icraatı olmayan Oğuzhan bile orta sahada cirit atar oldu. Hamle zamanlaması iyi bir stoper olan ama aslında ağır bir oyuncu olan Szalai’ye tüm sol kanadı bıraktı ve kendisi gibi ağır ama teknik bir adam olan Ghezzal karşısında defalarca tek kalıp duran top şansı vermesine göz yumdu. Mesut’u tüm pas bağlantılarından uzak sol forvete hapsetti, sahada varlığı ve yokluğu bile belli olmadı ve çıkaracak cesareti dahi bulamadı. Mesut’un yanında da ayağında top tutmaktan aciz Rossi ve Berisha ikilisini oynattı. Rossi ve Berisha çaresizce adam kovalamaktan başka hiçbir şey yapamadılar ve ilginç bir şekilde bunun karşılığını ikinci golde almış da olsalar hiçbir yaraya merhem olmadı. Buraya kadar bu paragrafta kurulan cümlelerin tamamının gizli öznesi olan Pereira, maçı Beşiktaş’a vermek için elinden geleni yaptı. Tamamen tesadüfen gelen bir penaltı, ki ben vermezdim, ve tamamen rakip defansın sakarlığından gelen bir gol var ve bundan sonra maçın sonunda Serdar’ın attığı şuta kadar kaleye doğru düzgün şut dahi yok. Maçın 65. dakikasına kadar maçın tek hakimi Beşiktaş ama onların da içi geçmişti. Sadece duran toplarla pozisyon yaratmaya çalıştılar, beraberliğe fazlasıyla razıydılar ve maç tamamen uyumsuz, düşük tempolu ve kör dövüşü şeklinde geçti. Fenerbahçe kendi sahasında, kendi seyircisi önünde bunu değiştirecek, dönüştürecek hiçbir hamle yapamadı.
Hadi böyle bir kadroyla çıktın, en azından Novak ve Szalai ikilisini yer değiştirip sol kanadı vermeyebilirdin. Hücum olarak çok fark etmezdi ama rakip sağdan bu kadar rahat gelemezdi. Mesut’u sol kanada hapsedeceğine göbeğe çekerdin, Crespo ve Zajc ikilisini üçlerdin ve bu kadar çaresiz bırakmazdın. Orta sahada bu kadar mahkum kalmadığın zaman topu alır ve belki medet umduğun Rossi ve Berisha ikilisine daha fazla top atardın. Sadece iki değişiklikle, İrfan Can ve Mert Hakan oyuna girince oyun biraz daha dengeye oturdu, Beşiktaş da durumu kabullendi ki zaten içinde bulundukları şartlar itibariyle Kadıköy deplasmanında beraberlik kötü sonuç değildi ve maç başladığı gibi kör dövüşü şeklinde devam edip son buldu. İki kötü takımın mücadelesinde galip gelen adalet oldu. Beşiktaş’ta Josef, Fenerbahçe’de ise Kim mükemmel oynayan isimlerdi.
Fenerbahçe tarihinin en kötü dönemine tanıklık eden bu yönetimin artık işi bitti. Daha fazla rezil olmadan ve rezil etmeden gitmeleri gerekiyor. Vizyon diye çıkılan yolda realite artık Kenan Koçak seviyesine kadar indi. Yok bitmedi, devam ediyoruz diyorlarsa Pereira yarın sabahı görmemeli. Görürse muhtemelen bir sonraki Karagümrük maçında Mesut’u beşli defansta libero olarak görebiliriz; sorarsanız da Pereira, oyunu geriden kurmayı hedeflediğimizi söyleyebilir. Doğru düzgün bir hocanın önünde takımı tanıyıp kendi bildiği gibi kurgulamasına fazlasıyla yetecek sekiz aylık bir süre var!