03 Mart 2019

Hâlâ çok seviliyorsun radyo!

Eski dostumuz radyo, her şeyin "görsellik" haline geldiği bu çağda hayal gücümüzü zenginleştirmeye devam ediyor

Etrafımız ekranlarla sarılmış durumda. Günün büyük bölümünü bilgisayar karşısında geçiriyoruz. Otobüste herkes "akıllı telefon"uyla meşgul, sanki borsada dev bir serveti yönetiyor! Kafede oturanlar önündeki bardağın fotoğrafını çekip paylaşırken kahve soğuyor! "South Park"ta insanların cep telefonlarına tamamen konsantre olabilmek için başlarına dijital bir kutu geçirdikleri "Buddha Box" bölümünün içinde gibiyiz! Öyle ki "sussun" diye bebeklerin eline "tablet" tutuşturur hale geldik. İki yaşındaki çocuk bile Youtube'da sıkıldığı çizgi filmi nasıl "zap"layacağını biliyor! Metrobüs'te bile "görüntülü arama" yapabilen biz yetişkinlerin, daha ileri "versiyonları" yetişiyor. Böyle giderse mobil teknolojinin zaman içinde duyularımızı (yani bedenimizi!) değiştirebileceği, insan evriminin "görsel kitle kültürü"ne göre şekilleneceği söyleniyor! Şu anda bu yazıyı bile bir ekran üzerinde okumaktasınız. Peki gözlerimiz bu kadar aktifken, hayal gücümüzü biraz ihmal etmiyor muyuz? 

1984'ten gelen "kehanet"!..

Soruyu aslında biz değil, "Radio Ga Ga" şarkısıyla, Queen soruyor! Grubun bateristi Roger Taylor'ın yazdığı şarkıda, kitlelerin "saatlerce video izlemesinden" şikâyet edilirken "artık kulaklara eskisi kadar ihtiyaç duymadığımızdan" bahsediliyor. Hem de ta 1984 yılında!.. Renkli televizyonun dünyaya hızla yayıldığı, bizde de devlet kanalı TRT'nin renkli yayını test ettiği bu "erken televizüel" dönemde, radyo tiyatrolarının yerini TV dizileri alırken, Roger Taylor'ın endişesi anlaşılabiliyor. Zira "hayal gücü"ne dayalı radyo gölgede kalırken, "gerçekliği" görüntü ile sağlayan TV, bir devrime imza atıyor.

Peki tam 35 yıl sonra bugün, radyonun hâlâ çok popüler, insanlık için hâlâ vazgeçilmez olmasını nasıl açıklamak gerekiyor?

Radyonun muhteşem dönüşümü

Radyonun önemini korumasında, tıpkı rakibi "görsel" iletişim araçları gibi, internete entegre olmasının payı büyük. Bu sayede insanlar, artık antene gerek duymaksızın dünyanın en ücra köşesindeki istasyonları bile dinleyebiliyorlar. Örneğin radio.garden sitesinde, önümüze açılan dünya haritası üzerinde istediğimiz şehri "tıklayıp" oranın birçok yerel radyosuna canlı canlı ulaşabiliyoruz. Bundan sonrası size kalmış! Dilerseniz Dublin'den İrlanda halk ezgileri dinleyin, dilerseniz Ruanda'dan haber bülteni!..

Bir diğer popüler site olan radiooooo.com , canlı yayın yapmamakla birlikte bizleri tarih içinde gezintiye çıkarıyor. Yine bir dünya haritası üstünde, önce tarihî bir dönem, sonra ülke seçerek heyecan verici bir müzik yolculuğu yapılabiliyor. 1930'ların Sovyetler Birliği'ne de gitmek mümkün, 40'ların iç savaş sonrası İspanya'sına da!..  Birçok site ve uygulama sayesinde, Nepal'den Şili'ye, tüm gezegeni kulaklarımızda hissedebiliyoruz artık. Böylelikle radyo, eskisi gibi FM bandında belli bir ili, ilçeyi değil; yerel ile evrenseli bir araya getiriyor.

Dinleyiciyle direkt temas

Radyonun "güncel" kalmasındaki ikinci faktör de, yine mobil teknoloji sayesinde, dinleyicilerin radyoyla direkt iletişime geçebilmesi. Örneğin her perşembe Türkiye saati ile 23'te, Megadeth'in solisti Dave Mustaine, San Francisco merkezli Gimme Radio'da program yapıyor. Dünyanın dört bir yanından dinleyiciler hem Mustaine'in seçtiği şarkıları dinlerken hem de "chat penceresi" üzerinden ünlü müzisyenle canlı canlı sohbet edebiliyor! Gimme Radio'da tüm DJ'lerle "online" iletişim kurulabiliyor. Ama tersi yönde, radyo da artık internet üzerinden dinleyicisiyle kolayca diyaloğa geçebiliyor. Can Dündar örneğin, test yayınına başladığı #ÖZGÜRÜZRadyo'nun ne tarz müzik çalacağını Twitter'da yaptığı anketle belirliyor!

Kolay, hızlı ve bedava!

Radyonun çağımızda "güncel" kalacağını gösteren üçüncü faktör ise hâlâ en kolay ulaşılabilir, ücretsiz ve neredeyse internet kadar hızlı bir medya olması... 1999 Marmara Depremi'nde örneğin, İstanbul gibi bir metropolde elektrik kesilirken, gece yarısı pijamalarla kendilerini sokağa atan insanlar, başlarına ne geldiğini otomobillerindeki radyoyu açarak öğreniyorlardı. Bugün de İstanbul'da birçok sürücü, Radyo Trafik'e kulak vererek güzergâhını belirliyor. Gönüllülük esasıyla radyoya telefon eden sürücüler, verdikleri anlık bilgilerle internetten bile daha hızlı bir "bilgi ağı" oluşturuyorlar. Batıda mucidinin Nikola Tesla mı yoksa Guglielmo Marconi mi olduğu tartışılıyor, Rusya ise Aleksandr Stepanovich Popov tarafından icat edildiğini söylüyor. Ama 20. yüzyılın başında "mucize" etkisi yaratan radyonun ortaya çıkışında, Heinrich Hertz'den Regginald Fessenden'e, birçok bilim insanının katkıda bulunduğu biliniyor. Ve Roger Taylor'ın "Radio Ga Ga"da müjdelediği gibi radyo, tüm bu görüntü bombardımanından yorulduğumuz anda kaçıp sığınabileceğimiz, uçsuz bucaksız bir alternatif evren sunmaya devam ediyor. Freddie Mercury'nin büyüleyici sesiyle söylediği gibi, "Birileri hâlâ radyoyu seviyor!"...

Yazarın Diğer Yazıları

Alkollüydüm, şeytana uydum, Rabbim affetsin!

Bizler millet ve devlet olarak fevkalade kusursuzuz ama çeşit çeşit dış güç bizi kandırıyor, mütemadiyen yoldan çıkarmaya çalışıyor

İlk taşı en dürüst olanımız atsın!

'Karşı cenah'tan birini ahlaki açıdan 'tutarsız' diye linç etmek kolay ama ya biz 'öteki'ler ne kadar samimi, ne kadar güveniliriz?

Kereviz salatası ve dehşetin elastik sınırları!

Türkiye'de gece yatağa "Artık hiçbir şeye şaşırmam!" diye girip ertesi sabah daha da garip olaylara uyanıyoruz