09 Mart 2015

Chappie: Sorun insan gibi görünmekten çok insan gibi davranmakta

Chappie filminde dış görünüşe ilişkin ön yargıların ve modern sistemin dayatmalarının sorgulandığını görüyoruz

Güney Afrikalı yönetmen Neill Bloomkamp'ın  merakla beklenilen filmi Chappie memleketimizin güzide sinemalarında gösterime girdi. Chappie'ye değinmeden hemen önce Bloomkamp hakkında bir kaç kelam etmek gerekiyor. Bloomkamp'ın 2009 yılında gösterime giren ilk uzun metrajlı filmi District 9 ile yakaladığı büyük çıkış bilim kurgu sineması açısından heyecan vericiydi. Bilim kurgu sineması kılıfında insan türünün ne kadar "insan" olup olmadığı Bloomkamp'ın odaklandığı noktaydı ve bir uzaylının gözünden "modern" dünyanın tüketen ve öğüten zihniyeti olan insanlığı sorguluyordu.

Sistemi koruyanlar ve sistem için çalışanlar yüceltilirken sistemin dışında kalmak isteyenler veya dışlananlar bastırılmaya öğütülmeye çalışılıyordu. Sistemin dışladığı insanların topluma yabancılaşmasını eleştirel olduğu kadar mizahi bir dille yorumlayan senarist, yönetmen Bloomkamp baş karakteri insandan bir uzaylıya dönüştürüyor ve varoşlarda sıkışıp kalan bu uzaylının kendisini yok etmeye çalışan sistemle çatışmasını gösteriyordu. Güney Afrika'nın varoşlarında çekilen filmin özgün senaryosu ve Bloomkamp'ın kamera ardından zihnindeki dünyayı görselleştirme tarzı övgüye mazhar olunca tribünlere oynamayı seven Hollywood Bloomkamp'a kayıtsız kalamadı. 

Bloomkamp'ın ikinci filmi Elysium bu sefer büyük bir bütçeye mal olmuştu. Matt Damon ve Jodie Foster'ın başrollerinde oynadığı film yine Bloomkamp'ın odaklandığı konunun çevresinde dönüyordu. Zenginler artık zorlu yaşam koşulları sebebiyle yaşanmaz hale gelen dünyadan ayrılmış ve dünyanın yapay bir uydusu olan Elysium'da elit yaşam koşullarında hayatlarını sürdürmektedir. Öte yandan dünyada yaşamak zorunda kalanlar zorlu koşullarda yaşam mücadelesi verirken iki dünya arasındaki farklılığa isyan etmektedir. Max'in -Matt Damon- başını çektiği aşağı dünyalılar iki dünya arasında eşitlik sağlamak için isyan ederler. Elysium, Bloomkamp'ın derdini başarıyla anlattığı bir film olurken Hollywood açısından yani ticari açıdan büyük bir başarıya imza atamadığı için eleştiriler aldı. 

Chappie, Bloomkamp'ın üçüncü sıçrama denemesi. Film yine yönetmenin memleketi Güney Afrika'nın başkenti Johannesburg'ta geçiyor. Yapay zeka üzerine çalışan Deon kolluk kuvvetleri için özel bir robot tasarlar. Oldukça başarılı bir şekilde hizmet veren robotlar şehirde suç oranının düşmesine neden olur.

Klasik Hollywood filmlerinin aksine robotların tasarımlarını yapan Deon sadece para kazanmaya ve kariyer yapmaya odaklanmamıştır. Esas amacı kendi bilincine sahip yani insan gibi öğrenen, düşünen bir yazılım yazmaktır. Sistemin kabul etmediği bu çalışmasına odaklanması Deon'u tıpkı Bloomkamp'ın diğer filmlerinde olduğu gibi sistem dışı bir karakter haline getirir. Tasarladığı yazılımı bir robota yüklemek isteyen yaratıcı artık "atıl" hale gelmiş bir robotun üzerinde yazılımını dener.

Polis olarak görev yapan robotların karşısında mutsuz olan iki taraf vardır. Suçlular ve robot üreten rakip. Suçlular robotları üreteni yakalayarak robotların düğmesini kapatmayı amaçlarlar. Nihayetinde bunlar robottur ve kapanma düğmesi olmalıdır. Televizyon gibi, telefon gibi. Robotların yazılımını yapan Deon'u kaçıran suçlular beklemedikleri bir sürprizle karşılaşırlar. Yolandi, Ninja ve Amerika'dan oluşan üç kişilik bir çete Deon'u ve dolayısıyla minibüsünde bulunan robotu kaçırdıklarını fark ederler. Chappie yani Deon'un tasarladığı öğrenebilen yapay zeka, çete üyeleri tarafından sisteme karşı soygun yapabilecek ve gangster olabilecek şekilde yetiştirilmeye çalışılır.

Kolluk kuvvetleri için robot tasarlayan rakip rolünde Hugh Jackman tarafından canlandırılan eski komando Vincent Moore'u izliyoruz. Moore geliştirdiği Moose adında bir robotu polis teşkilatına kabul ettirmeye çalışmaktadır. Moose'un kabul edilmesi için de Deon'un tasarladığı ve polis olarak hizmet veren robotları devreden çıkartmayı istemektedir. Filmin sonuna ilişkin çok fazla ipucu vermeden özellikle Chappie'nin şiddete uğradığı ve anne-babasını tanımladığı sahnelerin Bloomkamp'ın özgün diline ilişkin başarılı sahneler olduğunu eklemek istiyorum.

Bloomkamp'ın yarattığı anti kahraman karakterler ve bu karakterler üzerinden sistemi sorgulaması bu filmde de devam ediyor. Yolandi ve Ninja gerçek yaşamlarında da aynı isimleri kullanan rap rave tarzında müzik yapan Die Antwoord grubunun üyeleri. Grup üyeleri müziklerinde ve kliplerinde yarattıkları dünyayı filme de taşımışlar. Film kimi zaman District 9 kimi zaman Mad Max kimi zaman AI -Yapay Zeka- filmlerini hatırlatsa bile özgün bir dille ilginç bir bilim kurgu olarak dikkat çekiyor.

Chappie filminde diğer Bloomkamp filmlerinde olduğu gibi dış görünüşe ilişkin ön yargıların ve modern sistemin dayatmalarının sorgulandığını görüyoruz. Aile kurumu bile fiziksel bir yapının ötesinde sevgi bağıyla kuruluyor. Yönetmen aynı zamanda senarist Bloomkamp, görünüşte robot bile olsa bilince ve düşünme yetisine sahip olmayı başarabilenlerin yanında durduğunu seyirciye aktarıyor. Umarım bu filmle Bloomkamp ticari anlamda en azından yeni filmler çekmesini engellemeyecek bir gişe başarısı sağlayarak bize bizi anlatmaya devam eder. 

http://memocorn.blogspot.com.tr/

Yazarın Diğer Yazıları

Banksy İstanbul’da! Yani?

Evet, Banksy İstanbul'a geldi ve kendisi eserlerinin ücret karşılığında sergilenmesine karşı olsa da sergiyi gezmek ücretli

2015’te Google’da ne aradık, gerçekte ne kaybettik?

Hem gerçek sorunları tespiti hem de sorunlara çözümler geliştirilmesiyle ilgili hem bireysel hem de toplumsal olarak sıkıntılar yaşadığımız aşikar. Belki de bunun sebebini sorgulamamız gerekiyor…

Star Wars VII: Doğru! Hem de hepsi…

Star Wars VII’de eski karakterlerle özlemimizi giderirken bir yandan yeni kuşağın yeni hedef kitlelerin kucaklandığı görülüyor

"
"