28 Şubat 2019

Ülkemizi Mısır ile mi kıyaslayacağız?

Bir kez daha gördük ki ulusal ekonomik çıkarlar söz konusu olduğunda AB değerleri filan kolayca unutulabiliyor

Avrupa Birliği ile Arap Birliği arasındaki ilk toplantı, Mısır’da yapıldı.
Bununla ilgili olarak AB liderleri de hem Türkiye’de hem de kendi ülkelerinde eleştiriler ile karşılaştılar.
Mısır gibi demokrasinin olmadığı, siyasi idamların ardı ardına infaz edilebildiği bir ülkede AB liderlerinin ne işi vardı?
Bir kez daha gördük ki ulusal ekonomik çıkarlar söz konusu olduğunda AB değerleri filan kolayca unutulabiliyor.
Onun için memleketinizde demokrasi istiyorsanız, umudunuzu bağlayacağınız bir tek güç var: Kendiniz!
El desteğiyle demokrasi arayışı önünde sonunda gelip ekonomik çıkarlara tosluyor çünkü.
AB liderleri, Mısır ziyaretleri nedeniyle bizim ülkemizde de eleştirildi.
“Son büyük had bildirici” de fırsatı kaçırmadı:
“AB idama karşıdır. AB üyesi ülkelerde idam yasak olduğu halde bu başa geldikten bu yana 42 insanı idam eden, geçen hafta 9 genci idam eden Sisi’nin davetine katılan AB üyesi ülkelerde demokrasiden bahsedebilir misiniz? Bunlarda hak ve özgürlüklerde, insan haklarından bahsedebilir misiniz? Bunları anlamak mümkün değil. AB bize karşı samimi değil.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son seçim kampanyasında meydanlarda “idam cezası önüme gelirse imzalarım” sözü verdi.
Zaten koalisyon ortağı küçük partinin lideri de idamdan yana, elinde urganla miting yaptığı günler hafızalarımızda hâlâ taze.
Ve şimdi Sisi’nin ülkesine giden AB liderlerini “orada idam cezası var” diye eleştiriyor.
İnsanın tutarlı olması bu kadar zor mudur?
Öte yandan bu konuşma tonunda bir serzeniş de yok değil.
Şöyle bir şey: Bize gelince demokrasi, insan hakları eleştirisi yapıyorsunuz ama Sisi’yi ziyarete gidiyorsunuz. O zaman bizi de eleştirmeyin.
Mısır’ın AB’ye üye olmak gibi bir konumu da yok, isteği de yok. Türkiye ise bu birliğe girmek istiyor. Bu nasıl bir kıyaslama?
Eleştirilen nedir: AB liderlerinin Sisi’nin ülkesinde toplantı yapması mı, Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları ihlallerini gündemde tutuyor olmaları mı?
Bana sanki asıl eleştiri ikincisine yönelikmiş gibi geliyor.

***

Bir soru, bir cevap

Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak, nisan ayında Türkiye ekonomisinin daha iyi olacağını söyledi. Aksi kanıda olanlara da bir soru sordu:
"Yüzümüze nasıl bakacaklar.”
Berat Bey, tabii Saray’da yaşıyor, makam arabasıyla, eskortlar eşliğinde dolaşıyor.
Keşke bir gün tebdil – i kıyafet edip, sade vatandaş gibi sokağa çıkabilse.
Bir taksiye bakan olarak değil de müşteri olarak binse. İki esnafla laflasa. Hali vakti yerinde insanların daha beş – altı ay öncesinde tıka basa doldurduğu lokantalarda rezervasyonsuz boş masa bulabilmenin tadını çıkarsa.
Bunları yaptıktan sonra aynaya hangi yüzle bakacak ise, nisanda her şey yoluna girerse karamsarlar da o yüzle bakarlar, merak etmesin!

***

Evet, bölmek isteyen birileri kesinlikle var!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinden “kanaat önderleri” ile Saray’da bir toplantı yaptı.
Açıklamada “kanaat önderleri” deniliyor ama siz onu “yandaş dernek ve kuruluşların yöneticileri” diye okuyun.
Siyaseten böylesine kutuplaşmış bir ülkede herkesin kendine göre kanaat önderi var ve Erdoğan da herkesi bir araya toplayacak kadar demokrat değil.
Erdoğan, toplantıda “seçim dönemlerinde ülkemiz ve milletimizin birlik ve beraberliğine yönelik saldırıların arttığına” dikkat çekmiş.
Seçim dönemlerinde her siyasi görüşün oy alabilmek için propaganda yapması “birlik ve beraberliğe saldırı” olarak değerlendiriliyor demek ki.
Hepimiz toplanıp oylarımızı AKP’ye versek ve AKP dışında hiç bir parti olmasa memnun olacak sanki.
İyi ama böyle bir rejime “tek parti rejimi” demiyor muyduk?
Tek parti rejimleri, tercih edilmesi gereken bir şey midir?
Erdoğan bu toplantıda da hızını alamamış:
“Biz tökezlersek coğrafyamızdaki tüm insanları birbirlerine kırdırmak için her gün yeni oyunlar çevirenler bayram eder. Türkiye'de normal şartlarda asla bir arada bulunmaması gereken partileri bir araya getirenlerin amacı herhalde 3-5 belediye başkanlığı veya daha fazla kazanmak olmasa gerek. Biz tökezlersek Avrupa'dan Amerika'ya kadar tüm Batı'da yükselişe geçen İslam düşmanları adeta zincirlerinden boşalmışa döner.”
Bir belediye seçimine gidiyoruz ve Cumhurbaşkanı, kendi partisi kazanamazsa tüm dünyada İslam düşmanlarının zincirinden boşalmışçasına saldırıya geçeceğini iddia ediyor.
Bir önceki seçimlerde kabaca halkın yarısının oyunu almış partilere oy verirseniz, İslam düşmanlarının ekmeğine yağ sürersiniz demek istiyor.
Bu sözlerini okuduktan sonra, seçim dönemlerinde ülkemizi ve milletimizi bölmek isteyenlerin ortaya çıktığı konusunda kendisine hak verdim!

 

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"