Sosyal medyada böyle bir moda yayıldı, insanlar 10 yıl önceki ve şimdiki hallerini gösteren fotoğrafları yan yana koyup, yıllara meydan okuyorlar.
Biliyorsunuz bizim ülkemizde artık “meydan okumak” her babayiğidin harcı değil.
Eskiden televizyonlardaki tartışma programlarında Başbakanlara bile meydan okunabiliyordu, şimdi sıkıyorsa iktidar partisinin ilçe başkanının torununa meydan okuyun, bakın başınıza neler geliyor.
Onun için bu zararsız – zahmetsiz “meydan okuma” memleketimizin yeni eğlencelerinden biri oldu.
Ben de sizler için ilhamını tenyearchallenge modasından aldığım bir “geçmiş zaman olur ki” seçkisi yaptım.
Foto muhabiri olmadığım için de “yazılı” bir tenyearchallenge olacak mecburen.
Buyurunuz, birlikte gülelim:
10 yıl önce Reis’ten, Devlet Bey’e:
“Sağ olsun, eline metre almış, ‘bundan böyle Ak Parti’liler bizim sıralarımıza bir metreden fazla yaklaşamazlar, yaklaşırlarsa görürler.' Bunun şöyle tıp dünyasında karşılığı nedir, onu bilemem. Onu artık tıp dünyasındaki ilgililere havale ediyorum. Evet Sayın Bahçeli, biz faşizmi sizin kadar iyi bilmeyiz. Çünkü faşizm ile bir ilişkimiz, bir bağlantımız yok. Siz ne olur şunu bir anlatın, faşizmin özelliklerini bir açıklayın da biz de sizin nasıl bir zihniyete sahip olduğunuzu daha iyi anlayalım. Çünkü siz, hem teorisyenisiniz, hem bu işin pratisyenisiniz.”
10 yıl sonra Reis’ten, Devlet Bey’e:
“Bu seçimler arifesinde özellikle Sayın Bahçeli'nin yerli ve milli duruşunu özellikle vurgulamam lazım. Ve bu yerli, milli duruşla birlikte inanıyorum ki ülkemizde bizi bölmek, bizi ayrıştırmak isteyenler bu hedeflerine ulaşamayacaklar. Çünkü, bizler 7 Ağustos ruhunu yaşamakta kararlıyız, yaşamaya devam ediyoruz, devam edeceğiz. Birileri diyor ki ‘acaba şu ne der, bu ne der’? Kusura bakmasınlar, şu ne der bu ne der değil. Biz, ne deriz. Bizler Sayın Bahçeli ile bir araya geliriz, ülkemizin sorunlarında dertleşiriz, konuşuruz, uyum yasaları vesairesini, onların çalışmasını da yapar geleceğe beraber yürürüz. Çünkü birlikte yapmamız gereken çok şeyler var.”
***
10 yıl önce Reis konuşuyor:
“MHP'nin bir defa Fethullah Hoca Efendi’ye saldırısı gerçekten bana göre ihanet derecesindedir. Bu hiç ahlaki değil. Çok çok çirkin bir şey. Yani Hoca Efendi, işi gücü bırakmış da Bahçeli’yle mi uğraşıyor? Bir defa onun bulunduğu makam böyle bir şeye müsaade etmez. Onun meşgalesi böyle bir şeye müsaade etmez. Bu çok çirkin, çok ayıp bir şey. Ben bunu ihanet derecesinde kınıyorum. Burada kendini bir defa çek etmesi lazım, kendiyle uğraşması lazım. Ben inanıyorum ki, aklıselim sahibi ülkücü kardeşlerim de bunun bu yaptıklarından ciddi manada rahatsızlar. Böyle bir yaklaşım olmaz. Zannediyor ki bunu siyaset malzemesi olarak kullanırsa bundan bir şey elde edecek sanıyor ama çok büyük yanlış yapıyor farkında değil."
10 yıl sonra Reis aynı konuda konuşuyor:
“Bilimin olmadığı yerde sadece cehalet değil, onunla birlikte vahşet de kök salmaya başlar. FETÖ insanların zihinlerini kayıtsız şartsız itaat duygusu ile çökertirken 15 Temmuz’daki gibi vahşetlere de yöneltilmiştir. Zihnini Amerika'da yaşayan şarlatana adayan mankurtlardan bilim adamı da, Müslüman da olmaz.”
***
10 yıl önce Reis savcılığa heves etmişti:
“Milletimiz bunu yakından takip ediyor, değerlendirmesini de buna göre yapıyor. Çünkü kim kimlerin avukatlığına soyunmuş bunlar çok önemli. Biz kendimize hiçbir vasıf tayin etmemişken bize de savcılık görevini sağ olsun onlar veriyor. Bu da güzel bir şey. Niye savcı millet adına vardır, iddia makamı millet adına ordadır, biz de millet adına evet hakkı aramanın hakkı savunmanın gayreti içindeyiz, eğer bu anlamda savcılık ise evet savcıyım.”
10 yıl sonra Reis savcılıktan istifa ediyor:
“Bu operasyonlarla şahsım başta olmak üzere, tüm ülke yanlış yönlendirildi, aldatıldı. Kurumlarımızın içinde örgütlenmiş, güçlü medya desteğiyle teçhiz edilmiş bir yapının, Türkiye’yi ele geçirmek için yürüttüğü bir kumpasa, bir darbe teşebbüsüne hep birlikte maruz kaldık. Samimiyetle ifade ediyorum; eski Genelkurmay Başkanımız başta olmak üzere, birlikte mesai sarf ettiğim için yakından tanıdığım pek çok komutanın tutuklanmasına şahsen gönlüm hiçbir zaman razı olmadı.”
***
10 yıl önce Devlet Bahçeli:
“Başbakan Erdoğan iktidara geldiğinden beri bugünlerin hazırlığını yapmış. Yandaş medya ile parasal destekle milleti kandırmış. Açılım doğru açıklanmalıdır. Bu açılımın adı Adalet ve Kalkınma Partisi değil, ‘Aldatma ve Kandırma Partisidir.’ AKP yerine AK Partisi demesi de kandırmak içindir. Siz AK değil, siz aldatan, kandıran, haksız rekabetle yaşayan siyasetçisiniz. Erdoğan ayrımcılığa hizmet etmektedir. Sınır ötesi için icazet bekliyor. Kafasına çuval geçirilen askerlerden utanmıyor. Bölücülük onun döneminde azdı. Aşiret reisleri ile pazarlık yapıyor. ABD tişörtü giyiyor. Türkiye’yi 36 etnik parçaya bölmeye çalışıyor. Bin yıllık kardeşliği tartışmaya açıyor. PKK’ların söylemlerini savunuyor. Uzlaşma sağlayamazsa çatışıyor. Bununla da sonuca ulaşamazsa ‘siyasi bölücü başılık’ yapıyor.”
10 yıl sonra Devlet Bahçeli:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın zirvedeki konuşmalarında hakkın ve haklının sözcüsü mertebesine çıkarak tüm dikkatleri üzerine çekmesi çok önemlidir. Sayın Erdoğan’ın hak ve adaleti gözetmeyen bir sistemin ilanihaye devam etmeyeceğine vurgu yapması, terör örgütlerinin arkasında duran müttefiklerimizin gözlerinin içine baka baka eleştirilerini dile getirmesi çok önemli, çok değerlidir. Fırat’ın doğusundaki bölücü terör örgütü zulmünün gündeme taşınması, Kaşıkçı cinayetinde parmak izi bulunanların maskelerinin indirilmesi, takdir edilecek bir duruştur.”