04 Ağustos 2020

Rejim, "kendi hikâyesini" yazıyor

Hayallere niye sınır konulsun? Hem de bu "hayal", bir seçim daha kazanabilmek için sarılabilecekleri en güçlü hikâye ise?

"Kuşkunuz olmasın ki şimdi sıradaki gündem maddeleri 'hilafetin geri getirilmesi' olacak."

Bu cümleyi, 14 Temmuz günü, Diyanet İşleri Başkanı "kılıç teşhir etmeden" 10 gün önce, T24'te yayımlanan yazımdan aktardım.

O 10 gün içinde de yanıtımızı aldık zaten.

İslamcı siyasetin "ana akım medyasından" bir dergi bunu kapak yaptı, tek tek insanların "hilafet geri gelsin" mesajlı videoları da sosyal medyada dolaşıp duruyor.

"Hilafet" konusunun gündeme geleceğini görmek için kahin olmak da gerekmiyor tabii.

Rejimin kendi tabanını diri tutabilmek için bu tür "hikâyelere" ihtiyacı var.

Bu siyaset, "Ayasofya'yı ibadete açtık, unumuzu eledik, eleği de duvara astık" diyebilme lüksüne sahip değil.

Prof. Dr. Seyfettin Gürsel'in deyişiyle "Türkiye, tarihinde ender görülen bir yoksullaşmanın içinde" bulunuyor.

Birçok iktisatçı, Türkiye ekonomisinin "duvara çarpmak üzere olduğu" konusunda hem fikir.

Besleme medyada, iktidarın ekonomik başarıları anlatıla anlatıla bitirilemiyor ama Türkiye ekonomisinden fersah fersah ileride olan "Almanya bile ciddi bir 'küçülme' beklerken, Türkiye nasıl büyüyecek" sorusunun yanıtı yok.

Onun için hem "milli" hem de "dini" duygulara aynı anda hitap edecek "yeni bir hikâyeye" ihtiyaçları var.

Öyle bir hikâye ki milliyetçilerin emperyal hayallerini canlandırırken, İslamcıların "yüz yıllık uykudan uyanmasını" da sağlayacak kadar büyük olsun.

Elbette bu ülkede yaşayan ve düşünme, dünyayı anlama yeteneğini haiz solcu – sağcı herkes biliyor ki bu devirde "hilafet" iddiasının pratikte bir sonucu yok.

Halife oldum demekle halife olunmuyor, bütün İslam alemi de "bir halife çıksın da ona biat edelim" diye heyecanla beklemiyor.

Öyle olabilseydi, kuşkunuz olmasın ki Müslümanların çoğunluğu oluşturduğu her ülkeden bir tane halife çoktan çıkmış olurdu.

Hilafet iddiasını, "kılıcının gücüyle" kabul ettirebilecek çapta bir devlet de İslam coğrafyasında mevcut değil.

Bunları bilmeyen yok ama hayallere niye sınır konulsun?

Hem de bu "hayal", bir seçim daha kazanabilmek için sarılabilecekleri en güçlü hikâye ise?

Bir yandan bu hayali canlı tutmak, diğer yandan bu hayale ulaşılabileceği ümidini besleyecek alt hikâyeler yazmak zor değil ki.

İstanbul Sözleşmesi'nden çıkmak, Diyanet'i kamusal hayatın her alanında etkin kılacak düzenlemeleri yapmak, imam hatipleri ve Kur'an kurslarını temel eğitim kurumu haline getirmek, "ötekilere" devlet gücünü göstermek gibi alt hikâyeler.

İbrahim Kalın'ın sözünü ettiği "yazılacak yeni hikâye" bundan başka bir şey değil zaten.

Diyanet İşleri Başkanı'nın elinde kılıçla camide boy göstermesi de boşuna değil.

Ve kuşkunuz olmasın ki Recep Tayyip Erdoğan'ın bilgisi ve onayı olmadan bunu yapmayı aklından dahi geçiremezdi.

O kılıç, bir yandan "hilafet" özlemi duyan "dostlara" güven verirken, Türkiye'deki "ılımlı otokrasi" ile sorunu olan bütün "düşmanlara" seslerini çıkarırsa başlarına neyin gelebileceğini göstermeyi hedefliyor.

* * *

Ankara'da "köle kadın" ticareti!

IŞİD'in, 2014 yılında Şengal'deki katliam sırasında, 16 yaşında iken kaçırıp, köle olarak sattığı bir kadın, Ankara'da kurtarıldı.

Hale Gönültaş'ın Gazete Duvar'da yayımlanan bu haberini okuyan, normal olarak ne düşünür?

Türk polisi önemli bir iş başarmış, Ezidi kadın yapılan bir operasyonla kurtarılmış!

Hayır, Türkiye'deki Erdoğan rejiminde böyle olmuyor!

Ezidi kadını kurtaranlar yakın akrabaları ve bunu "parayla" başarmışlar.

Köle olarak bir IŞİD mensubuna satılan kadını, para verip tekrar satın alarak kurtarmışlar.

Ve evet, olay Ankara'da cereyan etti!

2014 yılında, ailesi öldürülerek IŞİD tarafından kaçırılan Zozan K., internetteki "köle kadın pazarında" bir saat süren bir açık arttırma ile 2018 yılında Irak Türkmeni bir IŞİD'li tarafından satın alınmış.

Önceleri Musul'da bir evde tutulan kadın, 10 ay önce, kendisini satın alan adamın 2 karısı ve 4 çocuğu ile birlikte Ankara Sincan'da bir eve yerleşmiş.

IŞİD'çi Irak ile Ankara arasında gidip geldikçe, kadına tecavüz ediyor, jiletle işkence de ediyormuş.

Sonunda amcaları iz sürerek kızlarının Sincan'da olduğunu tespit etmişler, araya aracılar girmiş ve pazarlık sonucunda genç kadını satın almayı başarmışlar.

Mutlu biten bir acı hikâye ama hikâyenin esasen burada bitmiyor olması da lazım.

* IŞİD ile iş tutan bu adam, Türkiye'ye bu kadar rahat nasıl girip çıkabiliyor?

* Türkiye'nin sınırları bu kadar kolay geçilebiliyor mu?

* Her isteyen iki karısını, bir kölesini ve dört çocuğunu yanına alarak gelip, Türkiye'de serbestçe yaşayabiliyor mu?

* Türkiye, IŞİD'i terör örgütü olarak kabul etmiyor mu?

* Türkiye'nin geçerli kanunları, bir kadını seks kölesi olarak evinde hapseden bir adama işlemiyor mu?

* Bir insanı zorla bir eve kapatmak, kadına tecavüz ve işkence, köle alım-satımı Türkiye'de suç olduğuna göre, savcılık ve Emniyet bu olayın ortaya çıkmasından sonra nasıl bir çalışma içine girdi?

* Yabancı uyruklu bir adam, Türkiye'de kanunları bu kadar rahat çiğneyebiliyorsa, Türkiye'nin istihbarat örgütleri filan ne işle iştigal ediyor?

Bu soruları soruyorum ama bir yanıt alamayacağımızı da biliyorum.

AKP'li dindar kadınlar bu işin takipçisi olurlar ve bir yanıt alabilirler mi dersiniz?

Yoksa, kadın Ezidi, adam Müslüman diye onlar da başlarını ters tarafa çevirirler mi?

* * *

Yakın dönem siyasi tarihimizin özeti!

Yedikule Zindanları'nın 1,8 milyon liraya restorasyonu için proje hazırlanmasıyla ilgili ihale sonuçlandı. İhaleyi kazanan şirket bir yıl içinde projeleri hazırlayacak.

Sanayi Bakanı Mustafa Varank da "yerli ve milli elektronik kelepçelerin" eylül ayından itibaren test amacıyla Adalet Bakanlığı'na teslim edileceğini açıkladı.

Adalet Bakanı Abdülhamit Gül de 2019 yılında cezaevleri için merkezi bütçeden ayrılan paranın 6 milyar 993 milyon liraya ulaştığını açıkladı.

Böylece Türkiye'de cezaevlerinin bütçesi, Cumhurbaşkanlığı, TBMM, Anayasa Mahkemesi gibi birçok kurumun yanısıra 6 ayrı bakanlığın bütçesini de geçmiş oldu.

Durmak yok her muhalif zindanı tadana kadar yola devam!

Yazarın Diğer Yazıları

Adalet Bakanı, Hukuk’ta okuduğunu unutmuş

Adalet Bakanı kanunların geriye doğru yürümeyeceğini de fakültenin daha 1. sınıfında öğrenmiş olmalıydı

Yenisi yapılana kadar eskisini uygulasak?

Cumhurbaşkanı madem özgürlüklerin kullanımı konusunda hassas, kendi talimatıyla hapiste tutulan bu insanları salıverse, daha inandırıcı olurdu

İktidar için cinayete göz yumuyor

Erdoğan rejimi, yargı konusunda geçmişte Fetullahçılara yakasını kaptırmıştı, sonucunu hep birlikte izlemiştik. Bu yeni filmde Erdoğan başrolü kiminle paylaştığının farkında mı?