Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, MHP’nin af teklifi ile ilgili olarak “Ne affı, uyuşturucu kaçakçılarını affeden iktidar mı olacağız” demesi kutsal ittifakta çatlağa yol açmıştı.
MHP lideri Devlet Bahçeli bu sözleri “fuzuli bir demagoji” diye niteleyince Saray Sözcüsü İbrahim Kalın “yanlış anlama ya da çarpıtma var” diye ortalığı yatıştırmaya çalıştı ama işe yaramadı.
Bahçeli, önce seçimlerde ittifakın artık söz konusu olmadığını açıkladı, ardından da Cumhur İttifakı'nın ayakta ve hayatta olduğunu söyledi.
Bahçeli’nin arka arkaya gelen bu demeçlerini dinleyince birçok kişinin kafası haliyle karıştı.
Bahçeli ne demek istemişti? Önceki dediğiyle, sonraki söylediği çelişiyor muydu? Bu “post Milliyetçi Cephe” artık dağılacak mıydı?
Benim yanıtım şöyle: Bahçeli’nin ne dediğini anlamaya çalışmayın. Çoğu zaman kendisi de anlamıyor olmalı ne yaptığını.
Hatırlarsınız, bir aralar şifrelere filan takmıştı, “9 ışık artı altı ok eşittir 15, bir ile beşi topla eşittir altı, altının üstündeki çengeli at elde var sıfır” gibi şifreleri kurup sonra onların açılımını yapıyordu: “Demek ki rakipler yüzde 0 alırlarsa üç hilal iktidarda!”
Bu da böyle bir şey olmalı.
Bahçeli’nin ne söylediğini anlamak için boşuna çaba göstermeyin. Yaşarsak işin nereye varacağını göreceğiz nasıl olsa!
***
Çocukların aklına
zehirli fikirler sokmayın
Milli Eğitim Bakanlığı harekete geçmiş!
Böyle başlayan haberleri hep sevmişimdir. Ne de olsa, “nerede hareket, orada bereket” sözü yıllarca kulaklarımızda çınlayarak büyüdük.
Sabri Garip’in Hürriyet’teki haberini bu nedenle heyecanla okudum.
Bakanlığın bu kez harekete geçme nedeni imam hatipler ile ilgili değil.
Okullarda demokrasi kültürünün oluşturulmasına yönelik bir hareket bu.
Öğrencilerin toplumda sahip oldukları hak ve sorumlulukları hayata geçirmek ve savunmak, çeşitliliğe değer vermek, demokratik yaşama aktif katılımlarını sağlamak için bir proje oluşturulmuş.
AB ve Avrupa Konseyi’nin ortak finansmanıyla harekete geçirilecek bir proje bu.
10 şehirde 110 pilot okul seçilmiş. Üç yıl devam edecek projede yerel topluluklar, sivil toplum kuruluşları ve uzmanlardan da destek alınacak.
Bu haberi okuyunca önce sevindim tabii.
“Ne güzel” dedim kendi kendime, “hiç olmazsa bir yerden başlıyoruz, böylece demokrasi kültürünü toplumumuzun içselleştirmesi yolunda önemli bir adım atacağız.”
Böyle haberleri sevmek bir gazeteci için iyidir, böylece hükümete de bir selam çakma olanağı doğmuş oluyor çünkü.
Şöyle yazabilirim mesela: “Hükümetimiz, ileri demokrasi yolunda bir adım daha attı. 110 okulda demokrasi kültürü dersleri başlıyor. Bu çok önemli gelişmeyle içimize bir ferahlık, zihnimize bir küşayiş geliyor. ODTÜ’lü beş öğrenciye çay ısmarlayarak başlayan demokratikleşme hamlesi böylece okullarda filizleniyor vs. vs.”
Ama sonra beni bir düşüncedir aldı tabii.
Ya bu çocuklar memlekete gerçekten demokrasi geldiğini zannedip, ona göre davranmaya kalkarlarsa?
Düşündüklerini rahatça ve serbestçe söyleyebileceklerine yönelik bir inanç geliştirirlerse?
Üçü-beşi bir arayla gelip, sosyal amaçları olan dernek filan kurmaya kalkarlarsa?
Mesela Grup Yorum’un şarkılarını okul müsameresinde ezberden söyleyecek olurlarsa?
Başlarına nelerin geleceğini düşünmek bile istemiyorum.
Anne-babalar, sizlere sesleniyor ve uyarıyorum: Çocuklarınızın başının ileride belaya girmesini istemiyorsanız seçilecek 110 pilot okulun hangileri olacağına dikkat edin.
Çocuklarınızı bu okullardan uzak tutun.
Bakın “memlekette demokrasi var, istediğimi yazar çizerim, söyleyebilirim” yanılsamasına kendisini kaptırmış kaç kişi hapishanede? Kaç kişi bu nedenle mahkeme koridorlarında sıra bekliyor?
Aman diyeyim, çocukların aklına geleceklerini mahvedecek zararlı fikirleri sokmayın lütfen.
***
Bakan ne söylüyor,
tamburası ne çalıyor?
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, dün Milli Eğitim 2023 Vizyon Belgesi’ni açıkladı.
Vizyon belgesinde sözü edilen konulara kim itiraz edebilir?
Ben hedeflerin somutlaştırılması gerektiğine inanırım. Cek-cak dolu çok rapor ve belge okumuşluğum var.
Onun için lafa değil, o lafı söyleyenin mevcut icraatlarına bakmak daha sağlıklı bir değerlendirme yapma olanağı da sağlar.
Bugünkü Bakan’ın şahsen bir sorumluluğu yok ama sonuçta bakanlık aynı bakanlık, zihniyet aynı zihniyet!
Almanya’nın Sesi (DW) Türkçe yayınlarının haberine göre iki akademisyen, Canan Aratemur ve Sezen Bayhan, “Değişen Ders Kitaplarında Sekülerizm ve Toplumsal Cinsiyet” konulu bir araştırma yapmış.
Bu öğretim yılında değiştirilen 16 ders kitabı incelenmiş. 1., 5. ve 9. sınıflarda okutulan Türkçe, hayat bilgisi, sosyal bilgiler, tarih, din kültürü ve ahlak bilgisi kitapları bunlar.
Ortaya çıkan sonuç şu:
Yenilenen 9. sınıf tarih ders kitaplarında toplumsal cinsiyet eşitliği içeriğinin tamamı ve seküler ögelerin çoğunluğu çıkarılmış.
5’inci sınıfın yeni sosyal bilgiler ders kitaplarında kadınların meslek sahibi olarak gösterildiği görseller azaldı. 1’nci sınıf Türkçe kitaplarında kadınların çalışma yaşamında gösterildiği görseller sınırlı yer alıyor.
2016 basımında Hz. Muhammed’in kadın haklarına verdiği önem, “Siz kadınları tanrının emaneti olarak aldınız. Sizin kadınlar üzerine hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır” cümleleriyle yer alırken, kitabın 2017 basımında, “Siz kadınları tanrının emaneti olarak aldınız ve onların namusunu Allah’ın emri ile helal kıldınız” denilmiş.
Bayhan, en çok ‘namus’ kelimesinin geri gelmesine ve kadın konulu içeriklerin neredeyse tamamen çıkarılmasına dikkat çekiyor: “Siyasal İslamcı müfredata geçildiğini düşünüyorum. Yeni bir tarih yazılıyor ve yenilenen müfredat iktidarın kadınla derdi olduğunu gösteriyor.”
Milli Eğitime hakim olan bu siyasal İslamcı zihniyet varlığını koruduğu sürece, vizyon belgesinde o yazılmış, bu yazılmış tartışmanın da bir anlamı kalmıyor doğal olarak.