18 Ağustos 2022

Muhalefet masasının çözmesi gereken problem

Hem Erdoğan'ı yenebilecek kadar popüler bir aday bulmalılar hem de bu aday Türkiye'yi beş yıl yönetecek bilgi, ehliyet ve programa sahip olmalı

Geçen haftanın gözde konularından biri de Fazıl Say'ın, Ekrem İmamoğlu'nu, Cumhurbaşkanı aday adaylığından tardetmesiydi.

Takip etmeyenler için sebebini söyleyeyim: İmamoğlu, Nagehan Alçı'nın sorularını yanıtlamış!

Fazıl Say'ın bu konuda yalnız olmadığını da sosyal medyada esen rüzgârdan biliyoruz.

İlginç bir durum bu aslına bakarsanız: Ülkeyi tek başına beş yıl süreyle yönetecek yetkilere sahip bir Cumhurbaşkanı için aday olması gerektiğini düşündüğünüz kişiyi, beğenmediğiniz bir gazeteciye söyleşi verdi diye adaylıktan atıyorsunuz!

Aday gösterilmesi de adaylıktan çıkarılması da bu kadar kolay olmamalıydı ama hiç yadırganmadı.

Ekrem İmamoğlu isminin Cumhurbaşkanı adaylığı için gündeme gelmesi yeni değil.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı'na ikinci kez seçildiği günden beri durum böyle.

"Demek ki insanlar İmamoğlu'nda bazı vasıflar görmüşler ve bu vasıfları ile Cumhurbaşkanı olmayı hak ettiğini düşünmüşler" mi demeliyiz?

Hayır, böyle değil.

İmamoğlu, şu anda bizim bilmediğimiz bazı üstün özelliklere sahip olsa da olmasa da Cumhurbaşkanı adayı olarak adının geçmesinin tek nedeni Recep Tayyip Erdoğan'ı yenebileceğinin düşünülmesi.

Aynı durum Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş için de geçerli.

Sandıkta Erdoğan'ı yenebileceği düşünüldüğü için birçok kişinin adayı Yavaş.

Adaylığını açıklaması gördüğüm kadarıyla artık sadece zamana kalmış CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun bazı muhalif çevrelerde kuşkuyla karşılanmasının nedeni de "Erdoğan'ı yenebilir mi" sorusuna verilen mütereddit yanıtlar.

20 yıllık Erdoğan yönetiminin ardından gelebildiğimiz nokta bu: Erdoğan'ı yenebilecek birisi aday olsun, gerisinin önemi yok!

Dört ay önce "altılı masa", muhalefetin Cumhurbaşkanı adayında aranacak özellikleri şöyle sıralamıştı, tekrar hatırlatayım:

Uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi!

Bu açıklamanın ertesinde şunu yazmıştım:

"Erdoğan, Türkiye'yi öyle bir duruma getirdi ki sıradan her kamu görevlisinde aranması gereken koşullar "Cumhurbaşkanı adayının nitelikleri" haline dönüştü."

Muhalefetin Cumhurbaşkanı adayını belirleyecek altılı masanın açmazı da sanırım bu.

Hem Erdoğan'ı yenebilecek kadar popüler bir aday bulmalılar hem de bu aday Türkiye'yi beş yıl yönetecek bilgi ve ehliyete sahip olmalı.

Elbette şunu söylemek mümkün: Recep Tayyip Erdoğan hangi üstün vasıflara sahip ki Türkiye'yi yönetiyor?

Bunu söyleyenler haksız da olmazlar aslında.

Erdoğan'ın, böyle sınırsız yetkilerle Türkiye'yi yönetecek vasıflara sahip olmadığını geçtiğimiz 4 yılda gördük.

"Erdoğan olmasın da kim olursa olsun" diyorsanız, böyle bir beş yıl daha geçirmeye de razısınız demektir.

Metropoll'ün araştırması gösteriyor ki "muhalefetin adayı kim olursa olsun oy veririm" diyenler yüzde 40'ı ancak buluyor.

Bu tabloyu değiştirecek şey adayın ismi kadar nasıl bir program vaadiyle seçime gireceğidir.

Hep yazıyorum ama ne işe yarıyor bilmiyorum: "Erdoğan'dan daha iyisini yaparım" demek seçim kazanmaya yetmez.

İşçiye, emekliye, köylüye nasıl bir gelecek hayali sunacaksınız?

Kitleler, sizin onlara vaat ettiğiniz bu hayali ne kadar inandırıcı bulacak?

Seçimi kazanacak anahtar açık: Kitleleri heyecanlandıracak bir program ve o programı uygulayabileceği güvenini verecek bir aday!

Popüler isim bulmak, seçimi kazanmaya yetmez.

Soldan sağa: Kemal Kılıçdaroğlu, Ali Babacan, Gültekin Uysal, Ahmet Davuoğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu

* * *

Özdağ'ın rakamı abartılı

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Habertürk'te Fatip Altaylı'ya, Türkiye'deki göçmen sayısının kayıtlı ya da kaçak olarak toplam 13 milyonu bulduğunu söyledi.

Özdağ, göçmenler içinde vatandaşlık verilerek seçme hakkı kazananların da 400 – 500 bin sayısının birkaç katı olduğuna dikkat çekti.

Özdağ bu sayıları nasıl elde etti bilmiyorum ancak verdiği sayı, Göç İdaresi Başkanlığı'nın açıkladığı sayının iki mislinden fazla.

Resmi rakam, geçici sığınmacı statüsüne sahip Suriyeliler dahil 5,5 milyon kişi.

AKP iktidarında Türkiye'nin kaybettiklerinden biri de devletin verdiği bilgilere güven.

Devletin resmi istatistiklerini tutan kurum o hale getirildi ki artık başındaki adam kendi adını söylese inanmakta güçlük çekiyoruz.

Onun için açıklanan 5,5 milyon kişi sayısına güvenen de az.

Ancak bu rakam her halde 13 milyon da olmamalı.

Türkiye'nin nüfusu 2021 yılı itibariyle 84 milyon 600 bin kişi.

Bu sayının içine adresi belli / kayıtlı göçmenler de dahil edilmiş olmalı.

"Türkiye nüfusu" kavramı, ülkemiz sınırları içerisinde yaşayan herkesin toplam sayısını gösteriyor. Sadece vatandaş olanları değil.

Eğer Özdağ'ın verdiği rakam doğru olsaydı memleketteki her 6 TC vatandaşına karşılık kayıtlı / kayıtsız 1 göçmen düşüyor olurdu.

Böyle bir tabloyu da saklayabilmek mümkün olamazdı çünkü herkes gördüğüne inanır.

Özdağ'ın rakamı abartılı.

Ancak o rakamın abartılı olması, sorunun büyüklüğünü örtmüyor.

Altaylı'nın aktardığına göre Ümit Özdağ, Türkiye’de kaçak veya kayıtlı toplam 13 milyon göçmen olduğunu savunurken, "Çok üst kaynaklardan teyitli. Kesin sayı" dedi.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi  parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

Kontrolsüz göç politikasının sonucu

Esad’ı devireceğiz hesabıyla sayısını bilemediğimiz kadar çok cihatçı teröristi misafir ettik. Gündüz Suriye’ye gidip savaşan, akşam olduğunda Türkiye’deki evine dönüp, çorbasını içenleri bile gördük. Suriye sınırları içinde kalan cihatçı teröristleri de Ruslara ve Esad rejimine karşı biz koruyoruz

Hata mı, "bahis çetesi baskısı" mı?

Türkiye'de hakem hatalarından çok konuşuyoruz da bu hataların kimin işine yaradığı kimsenin dikkatini çekmiyor

Zana, Erdoğan'ı heyecanlandırmış görünüyor

Nasıl ki CHP adaylarına oy veren Kürtler CHP uşağı olmadılarsa, aynı şekilde Kürt partileri barajı geçsin, TBMM'de temsil imkanını kaybetmesin diye Hadep'e, HDP'ye oy verenler de bu partilerin uşağı değillerdi