12 Aralık 2019

Kanal İstanbul hemen yapılmalıdır!

Erdoğan’ın "çılgın projesi" Kanal İstanbul için emekli maaşımı bile bağışlarım. Her Lodos estiğinde kenti saracak çürük yumurta kokusu, siyasal İslamcıların iktidarını hatırlatsın ve halkımız bir daha benzer bir hataya düşmesin diye!

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Kanal İstanbul projesinin gerekliliğine inanması için bir bilim insanları heyetinin olumlu görüş bildirmesi gerektiğini söyledi.

Bunun için bir bilimsel toplantı da yapılacakmış.

Doğrusunu isterseniz, Recep Tayyip Erdoğan, "çılgın proje" diyerek bu işi ortaya attığında ben de Ekrem Bey gibi düşünmüştüm.

Kazakistan’da Aral Gölü’nün kurumasıyla sonuçlanan proje uygulamaları, bir çevre felaketiyle sonuçlandıktan sonra, doğal yapıyı değiştirecek her türden mühendislik projesinin iyi incelenmesi gerekiyor. Buna kim itiraz edebilir?

Bunu yazmıştım da zaten: Uluslararası bir çalışma birimi kurulsun. Jeologlar, oşinograflar, biyologlar ve kuşkusuz ki her projede mutlaka yer almaları gereken sosyologlar toplansın, bu konuyu incelesin ve karar versinler diye düşünüyordum.

Ama sonra fikrim tamamen değişti, şimdi Ekrem İmamoğlu gibi düşünmüyorum.

Konuyla ilgilendiyseniz biliyorsunuzdur, Karadeniz’in derinliklerinde ciddi bir kükürt var.

Ve artık biliyoruz ki Kanal İstanbul açılırsa, Karadeniz’in derinliklerindeki bu kükürdün bir bölümü akıntı ile kanaldan geçerek Marmara Denizi’ne ulaşacak.

Kükürt, çürük yumurta gibi kokar!

Keçiborlu civarından otomobille geçenler bu kokuyu almışlardır. Biz çocukken İzmir Körfezi’nin bir bölümü de böyle kokardı.

Kanal İstanbul yapılırsa, her Lodos estiğinde bütün İstanbul’u bu çürük yumurta kokusu saracak.

Mide bulandıran, insanı yeme - içmeden kesen bir koku!

İstatistiklere göre, İstanbul’da yılın en az 50 günü Lodos eser.

Yani kanal yapılırsa, yılın en az 50 günü İstanbul’da muazzam bir çürük yumurta kokusu hakim olacak, camları, kapıları kapasanız bile engel olamayacaksınız, yatak odanıza kadar bu koku sızacak.

100 yıl sonra bile Lodos estiğinde İstanbullular, Türkiye’nin yaşamak durumunda kaldığı bugünleri hatırlayacaklar.

Siyasal İslamcıların, olanca cahillik ve açlıklarıyla memleketi sürükledikleri maceralardan sadece birinin sonucu olarak bütün bu iktidar dönemini çağrıştıracak bir koku!

Onun için Kanal İstanbul projesine desteğim sonsuz, hatta bütçe yetmiyorsa emekli maaşımı da bağışlayabilirim.

Her Lodos estiğinde çürümüşlüğün kokusu bu kenti sarsın diye!

Lodosun getirdiği bu çürüme kokusu, siyasal İslamcıların iktidarında nelerin olup bittiğini herkese bir kez daha hatırlatsın diye!

Torunlarımıza, torunlarımızın torunlarına, onların da torunlarına kadar!

On yıllar, yüz yıllar sonra bile Türk halkı bu kokuyu duysun ve bir daha da böyle bir hataya düşmesin diye!

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, "Tersane-i Amire"nin 564’ncü kuruluş yıl dönümünde düzenlenen “Deniz Çalıştayı”nda konuştu

* * *

Kavala’yı hemen serbest bırakın!

Osman Kavala ile ilgili yargılamanın, siyasi muhalifleri cezalandırma amaçlı olduğu, artık AİHM kararıyla da tespit edilmiş bulunuyor.

Dün bu yazıyı yazana kadar bekledim ki yargılamayı yapan mahkeme, AİHM kararı üzerine olağanüstü toplansın ve Kavala ile ilgili tutukluluk kararını kaldırsın.

Ama böyle bir şey olmadı.

Adliye’de tostçuluk yapan birisi bile bilir ki tutukluluk yoluyla temel bir kişisel özgürlüğü kısıtlamak, en son baş vurulması gereken bir tedbirdir. Bunu bilmek için avukat, savcı, hakim olmaya gerek yok.

Ve bununla ilgili en üst mahkeme böyle bir karar verdiyse, yapılması gereken o tutukluyu hemen serbest bırakmaktır.

Ancak siyasallaşmış yargı, başını öteki tarafa çevirdi.

Belli ki muktedirden bir işaret bekliyor: Bırakın ya da tutun!

Bu iktidar döneminde en komiğime giden şey, benim gibi tiplerin, abdestinde - namazında olanlara İslam’ın "kul hakkı yemek" ile ilgili hükümlerini sıkça hatırlatmak durumunda olmaları.

İçimden bu duruma gülsem de bugün bunu bir kere daha yapacağım:

Tamam anladık, belli ki siyaset, vicdanlarınızı da esir almış.

Ama Allah’tan da mı korkmuyorsunuz? Gerçekten merak ediyorum!

Çizim: Tarık Tolunay

* * *

Reis’i kandırmaya doyamıyorlar!

Allah selamet versin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı önüne gelen kandırıyor, aldatıyor.

Buna gerçekten üzüldüğümü söyleyemem ama.

Bana ne? Onun kadar iddialı bir tip değilim çünkü.

Ben sıradan bir liseyi, solculuğa bulaştığım için Danıştay kararıyla zor zahmet bitirdim, o koskoca imam hatip mezunu!

Ama gel gör ki kader ağlarını farklı ördü, benim hiç yanılmadığım konularda Erdoğan yanılma - kandırılma rekoru kırdı!

Hangi birini sayayım, Fetullahçılardan mı başlasam, PKK’dan mı?

Her neyse, geçenlerde bir "medya wedding" oldu, güzel bir genç kız, yakışıklı bir delikanlı ile evlendi.

Allah mesut etsin ama misafirlere içki servis edebilmek için nikah şahidi Erdoğan’ın mekanı terk etmesini beklediler.

Ondan sonra lingo lingo şişeler!

Geçtiğimiz hafta sonu da Aydın Bey’in 60. yılı için düzenlenen davete icabet etti, o gelene kadar viski, şarap ne isterseniz vardı.

Gelmesine 30 dakika kala alkollü içki servisi kesildi. Gitmesiyle birlikte yeniden başladı.

Bilmiyorum kendisinin bundan haberi var mı? Çünkü her fırsatta kimsenin hayat biçimine karışmadığını söylüyor.

Anlayamadığım şu: O salondayken niye kimse içki içemiyor?

Alkol buharlaşır, havaya karışır ve Reis’in abdesti bozulur diye mi? Yoksa birileri sarhoş olur, Reis’e saydırırlar diye mi?

İkincisini aklınızdan bile geçirmeyin, korumaları gördüm, ödüm koptu. Kimse buna cesaret edemez.

Buharlaşan alkolden ise nereye gidersen git, kaçamazsın.

Ve zaten günahları yazan melekler de kim içti, kim istemeden alkol buharına maruz kaldı, bunu anlayabilirler diye düşünüyorum.

Onun için diyorum ki Reis’i kandıran kandırana!

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"