11 Kasım 2020

Bu ne yaman çelişki anne!

Benim yaptığımı aslında partisinin içindeki yetkili makamlara getirdiği kişiler yapıyor olmalı. Ama o vakit de parti içindeki konumlarını muhafaza edemiyorlar

Bazı AKP'li yetkililer, Berat Albayrak'ın istifasını Reuters Haber Ajansı'na değerlendirmiş.

Kolayca tahmin edebileceğiniz gibi isimlerinin yazılmasına izin vermemişler.

Dışarıdan bakıldığında koca koca adamlarmış gibi görünen bu tipler, kim oldukları anlaşılmasın diye gölgelerin arkasına saklanıp, fısıldayarak konuşabiliyorlar ancak.

Zaten sırf "patron emretti" diye bıyık bırakan karakterler bunlar. Yakışıyormuş, yakışmıyormuş fark etmiyor, "hanım beğenir mi acaba" diye düşünmüyorlar da!

Habere göre bu yetkililer Berat Albayrak'ın istifa ederek hem Erdoğan'a hem de partiye çok zarar verdiğini düşünüyorlarmış.

Birisi "Başkan, Berat Bey'e çok büyük yatırım yaptı. Onun için birçok bakanı ve bürokratı üzdü" demiş.

Yeni bir bilgi değil bu, bunu biliyorsunuz.

Albayrak'ın, Erdoğan'ın bütün toplantılarına, konuyla ilgisi olmasa bile katıldığını, hatta Obama ile görüşmeye zamanın Başbakanı Ahmet Davutoğlu alınmazken, milletvekili bile olmayan damadın alındığını siyaseti takip eden herkes hatırlayacaktır.

Otokrasilerde, liderin sorunlarından biri budur: Testi kırılmadan yol gösteren olmaz.

Çünkü otokrat, dediği dedik bir lider tipidir, yol gösterme cesaretini kendisinde bulan da bunun cezasını bir şekilde çeker.

Milletvekili listesinden silinir, parti kurullarından dışlanır vs.

Parti içi karar süreçleri normal işlese, damat yüzünden bakanlar, bürokratlar kırıldığında, birileri Erdoğan'ı uyarırdı: Yanlış yapıyorsunuz diye.

O zaman da zaten en başından itibaren önce Enerji Bakanlığı, ardından da Hazine ve Maliye, tecrübesiz ve bilgisi kendinden menkul bir kişiye, sırf "bizim kızın eşidir, ona güvenebiliriz" diyerekten teslim edilmezdi.

Warvick Üniversitesi hocalarından Keith Grint, "Leadership: Limits and possibilities" isimli kitabında şöyle yazmış:

"Liderin başarısız olması için iyi takipçilerinin hiçbir şey yapmamaları yeterlidir."

Erdoğan'ı da 18 yıllık iktidarın ardından mutlak bir başarısızlıkla kaybetmeye doğru götüren süreç böyle işliyor.

Lider, yanında yöresinde kendi başına akıl yürütebilen, gerektiğinde lideri eleştirebilenleri tutmuyor, tutamıyor.

Çevresi, evet efendimci sallabaşlarla doluyor ve sonunda bir de bakmışsın ki geride bir enkaz bırakılarak iktidar kaybedilmiş.

Yaptığım işin iç çelişkisi de bu zaten: İdeolojik, politik herhangi bir ortak noktam olmayan bir lideri, yanlış yaptığı şeylere karşı uyarmaya çalışıyorum.

Benim yaptığımı aslında partisinin içindeki yetkili makamlara getirdiği kişiler yapıyor olmalı.

Ama o vakit de parti içindeki konumlarını muhafaza edemiyorlar.

"Bu ne yaman çelişki anne" diye bir Ahmet Kaya türküsü tuttursak yeridir yani!

* * *

Sağlık Bakanlığı çıldırmış olmalı

Bu haberi güvenilir bulduğum bir gazeteci, Nuray Babacan, Hürriyet'te yazdı: "Koronavirüs'e karşı Ankara'da yapılan önlem toplantılarında daha çok enfeksiyon uzmanlarının ortaya attığı bir teori tartışılıyor. Buna göre, aralık ayının ortalarında toplumun belirli bir kesimi hastalığı geçirmiş olacak. Toplumsal bağışıklık ideal olan yüzde 60'lara değil ama yüzde 40'lara ulaşmış olacak. Aralığın ikinci yarısında, COVID-19 geçiren sayısındaki artış nedeniyle bağışıklığa bağlı olarak salgın hız kesecek."

Sağlık Bakanı'nın açıkladığına göre 9 Kasım akşamı itibariyle salgının başladığı günden bu yana Covid - 19 hasta sayımız 396 bin 831 kişi.

Hatırlarsınız, Bakan daha önce, açıklanan hasta sayısının 8 katı vaka olduğunu söylemişti.

396 bin 831 hasta sayısını 8 ile çarpıyoruz: Demek ki 3 milyon 174 bin 648 yurttaşımız Covid - 19 ile tanışmış ve geçici de olsa bağışıklık kazanmış.

TÜİK'e göre 2020 Türkiye nüfusu 83 milyon 154 bin 997 kişi.

Yüzde 40'ı 33 milyon 262 bin kişi ediyor.

Demek ki bakanlık, aşı gelene kadar sürü bağışıklığı için önümüzdeki 1 ay içinde yaklaşık 30 milyon kişinin hastalanmasını bekliyor.

Bunların sekizde birinin hastalık belirtisi göstereceğini, Bakan'ın verdiği bilgiye dayanarak varsayarsak önümüzdeki bir ay içinde 3 milyon 750 bin kişinin ciddi belirtiler gösteren hastalar olması gerekiyor.

Bakanlığın açıklamasına göre şu anda 56 bin hasta ile yatak doluluk oranımız yüzde 53,5.

Demek ki ya hastaları sokakta yatıracağız ya da CHP'li belediyelerin, Reis'in alay ettiği "sahra hastaneleri projesine" bel bağlayacağız.

Ya da "bir ay içinde toplumun yüzde 40'ının hastalığa yakalanmış olacağını" hesaplayan bakanlığın, bugüne kadar verdiği her rakam gerçek dışı!

Bir diğer olasılık da Bakanlığın çıldırıp, virüsün hızla yayılmasını sağlamak için planlar geliştiriyor olması!

Haberde sözü edilen uzmanlar kimlerdir bilmiyorum ama bir ara fırsat yaratıp aritmetik dersi almalarında yarar görüyorum.

* * *

İstihdam sihirbazı Tayyip Bey

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, müjdeyi verdi: İşsizlik azaldı!

Rakamlara takla attırma uzmanı TÜİK'in verilerine göre Ağustos ayı itibariyle işsizlik, bir önceki yıla göre 0.8 puanlık azalış gösterdi.

Ancak bir rakam daha var: İstihdam oranı da 2,4 puanlık bir azalış göstererek yüzde 43,9 oldu.

Yüzdelerle ifade edince çok da anlam ifade etmiyor olabilir.

Rakamlara bakarsanız işsiz sayımız 450 bin kişi azalmış.

İstihdam edilen insan sayımız da 975 bin kişi azalmış.

Bu ikisinin bir arada olabilmesi, rabbimin yarattığı bir mucize değil.

Bu AKP mucizesi!

Belli bir süre iş arayıp da bulamazsanız, "sen de adam mısın birader" denilerek, işsiz listesinden kaydınızı siliyorlar.

Aslına bakarsanız işin bir tek gerçeği var: Çalışma yaşındaki nüfusumuzun yarısı boşta geziyor!

Şimdi bunlara bir de Berat Albayrak eklendi!

Acaba Berat Bey'in yakın mesai arkadaşlarından bu listeye eklenecekler çıkacak mı?

Bakalım, "çalışan sayısı azalırken, işsizlik oranının da düşmesi" gibi bir mucizeyi yaratan ekip, aynı kaderi paylaşacak mı?

Yazarın Diğer Yazıları

Suriye konusunda kafalar karışık

Siyasi İslamcılar, Esad’ın devrilmesiyle ortaya çıkan durumu “devrim” olarak niteliyorlar. Öte yandan kendilerini “komünist” ya da “sosyalist” diye tanımlayanların da kafaları biraz karışık. İnsan hakları, özel olarak kadınların hakları, işçilerin, çalışanların haklarını bekleyen gelecek ne olacak?

Kralın bütçesi keyfine göre

Türkiye bir demokrasi değil de bir Orta Çağ krallığı olsaydı, kral ya da padişah parayı keyfine göre toplar ve harcardı, kimse de bunun hesabını soramazdı. Yoksa Türkiye bir Orta Çağ krallığı mıdır?

Aslında Erdoğan “Esed’den hâlâ umutluydu!”

Suriye konusunda ikinci kez bir istihbarat fiyaskosu yaşadık. En önemli güvenlik tehdidinin Suriye’den geleceğini düşünen bir yönetim, rejimin ve muhaliflerin güç dengesini ve planlarını uygulama kabiliyetlerini öngörebilmeliydi. Gördük ki Türkiye’yi yönetenler de haberleri televizyondan izliyor!

"
"