22 Eylül 2023

"Bağımsız yargı" göz yaşartıyor!

Cumhurbaşkanı, ABD'deki televizyon sunucusuna "Türkiye'de yargı bağımsızdır" diyeli daha üç gün bile olmadı, bunu bir kenara not edelim

Kızılay'a ait et konservelerini, bir otelin mutfağında görüntüleyen ve haberleştiren gazeteci Sinan Aygül'e hapis cezası verildi.

Kızılay'ın yoksullara dağıtılmak üzere hazırladığı etler, Kızılay Tatvan Şube Başkanı Battal Taşar ve ağabeyi AKP Bitlis Milletvekili Cemal Taşar'a ait otelde görüntülenmişti.

"Bağımsız" bir Türk hâkimi, "iş yeri dokunulmazlığını ihlal ettiği" gerekçesiyle Aygül hakkında 6 ay hapis cezası verdi.

Bu kararı verenin bir hâkim olduğunu tekrar hatırlatmama gerek var mı, bilmiyorum.

Belli ki işler Tatvan'da böyle yürüyor.

Yerel güç odakları, devletin olanaklarını da sonuna kadar kullanabilme yeteneğine sahipler ve bunların arasında hâkimler ve savcılar da var.

Rejimin özgür basın faaliyetlerinden hazzetmediğinin bir başka örneği de gazeteci Fatih Altaylı hakkında açılan dava.

Altaylı için de Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Başkanı ve 15 üyesine hakaret ettiği gerekçesiyle 4 yıla kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.

Altaylı, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu'nun sitesinde "Deprem bölgesinden sıkça sorulan sorular" başlığı altında, "Koruyucu aile olmanın hükmü nedir?" sorusuna, "Evlat edinen ile evlatlık arasında evlenme engeli doğmaz" cevabını eleştirmişti.

Savcı, "kullanılan üslup ve ifadelerin doğrudan doğruya mağdurlara sövme niteliğinde olduğunu, mağdurların şeref, onur ve saygınlıklarını rencide edebilecek nitelikte olduğunu" iddia ediyor.

"Düşünce özgürlüğü, demokrasinin temel ilkesidir. AİHM'e göre ifade özgürlüğü, devletin veya nüfusun bir bölümü için saldırgan, şoke edici veya rahatsız edici bilgi ve düşünceler için de uygulanır. Bunlar çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleridir. Bunlar olmaksızın demokratik toplum olmaz."

Tırnak içinde aktardığım bu cümleler ile Recep Tayyip Erdoğan'ın bir hakaret davasında tazminat ödemekten kurtulduğunu hatırlatayım.

Süleyman Soylu da hakkında açılan bir hakaret davasında mahkemeden şöyle bir karar çıkartabilmişti:

"AİHM'e göre, kamu görevlilerine yönelik eleştirinin sınırı sıradan kişiler için olandan daha geniştir ve kamu görevi yapan kişilerin görevlerinden dolayı kendilerine yönelik sert, ağır ve hatta incitici eleştirilere de katlanması gerekir. Çünkü kamu hizmetinin yürütülmesi sırasında davranışların eleştirilmesinde kamu yararı bulunmaktadır."

Altaylı hakkındaki davayı açan savcının, bu mahkeme kararlarını bilmiyor olması mümkün mü?

Bilmiyor olması mümkün değildir, eğer bilmiyorsa görevinin gereklerini yerine getirecek ehliyetten yoksun demektir.

Bunu bile bile bu davayı açabiliyorsa, talimatla hareket ettiğini varsaymalıyız.

Cumhurbaşkanı, ABD'deki televizyon sunucusuna "Türkiye'de yargı bağımsızdır" diyeli daha üç gün bile olmadı, bunu da bir kenara not edelim.

Çizgi: Tan Oral

* * *

Bu ahmağın kıçını bekleyen akıbet!

Atatürk'ün fotoğrafıyla garip hareketler yaparken çektiği videoyu sosyal medyada yayımlayan 17 yaşındaki imam hatip öğrencisi tutuklandı.

Bu tutuklama kararını yanlış bulduğumu söylemeliyim.

Çünkü ahmaklık ve cehalet bir suç değildir.

Gerçi aynı hareketleri mesela Cumhurbaşkanı'nın fotoğrafları ile yapmış olsaydı, çocuğun başına neler gelirdi, bunu da düşünmek dahi istemiyorum.

Aslında sorun, artık kazık kadar olsa da yaşı itibariyle hâlâ "çocuk" sayılacak çocuğun yetiştiği iklim.

Belli ki aile terbiyesinde bazı sorunlar olduğu gibi imam hatipte aldığı formel eğitimin de sorunları var.

Aile terbiyesi ile ilgili sorunları elbette bizi ilgilendirmez. Çocuklarını böyle yetiştirdilerse, kim bilir kendi içlerinde nasıl yaşıyorlar.

Öte yandan Fesli Kadir'i tarihçi, Necip Fazıl'ı "düşünür" zanneden bir ideolojinin mensuplarının, eğitim sistemimizin içinde "öğretmen" olarak yer aldıkları da bir sır değil.

Bu çocuk, aynı zamanda o eğitimin sonucu.

Ailesinden iyi şeyler öğrenmemiş olsa bile onun bu terbiyesiz yönlerini terbiye edecek kurum, okuduğu imam hatip okulu olmalıydı.

Atatürk fotoğrafını orasına burasına süren çocuğun videosunu izlerken rahmetli gazeteci Nihat Subaşı'nın anlattığı bir olayı hatırladım.

Bir Fransız gazetesinin okur mektupları köşesine şöyle bir mektup gelmiş: "Gazetenizi artık tuvalet kâğıdı olarak kullanıyorum."

Bu mektuba gazetenin editörü şu yanıtı vermiş: "Mösyö, böyle devam ederseniz bir süre sonra kıçınız, başınızdan daha akıllı olacak!"

Fıkra mıdır, gerçekten yaşanmış mıdır, bunu bilemiyorum.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

 

Yazarın Diğer Yazıları

"Tahsilat mafyası!"

Birileri yasalara göre suç sayılması lazım gelen tefeci faizinden de yüksek faiz almak için birilerine borç veriyor. Parayı geri alamayınca İçişleri Bakanı'nı araya sokuyor. Cumhurbaşkanı'ndan medet umuyor. Türkiye Cumhuriyeti, bu garip başkanlık sistemi yüzünden giderek bir çadır tiyatrosuna dönüşüyor, farkında mısınız?

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik!

Erdoğan hükümetinin aklını başına alması lazım. Bu ülkenin vatandaşlarının bir bölümünü dini inançları nedeniyle ötekileştirmenin ve hedef göstermenin yaratabileceği sonuçlardan ülkeyi yönetenler sorumludur

“Eser siyasetinin” doğal sonucu

Çetin Altan vaktiyle isabetle altını çizmişti: Bizde siyaset Hazine’den nemalanmak için yapılıyor