18 Kasım 2022

Adalet Bakanı bunu savcılara da anlatmalı

Haydi Bekir Bey, bu işlerde yenilen kul haklarının, kendi payınıza düşenlerinden kurtulmanızın tam zamanıdır!

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ geçen gün pişmanlık getirdi. Fetullah Gülen ile ilgili olarak eskiden söylediği övgü dolu sözleri "keşke söylemeseydim" dedi.

Bunda şaşılacak bir şey yok.

O eski günlerde AKP'li olup da Fetullah Gülen'in kendisine uzattığı elma şekerini yalamayı reddeden kimse olduğunu hatırlamıyorum.

Ancak Adalet Bakan Bozdağ'ın söylediği öyle bir söz var ki savcılarımızın ve hakimlerimizin de kulaklarına küpe olmalı diye altını çizdim.

Bakan şöyle söylüyor:

"Sizi davet ediyorlar bir derneğe, o derneğe gittiniz, o derneğin üyesi mi oluyorsunuz?"

Evet o derneğin üyesi olduğunuzu iddia edemezler, bu konuda mutabıkız.

Ancak şu anda cezaevinde tutuklu ve mahkûm olarak bu nedenle kaç kişi yatıyor, sayılarını bilebilmemize imkân yok.

Bir yürüyüşe katıldı diye, o yürüyüşte birilerinin attığı slogan bilmem hangi terör örgütünün attığı slogana benziyor diye yakalanıp karakolda dövülen, hapse atılan kaç kişi var acaba bu ülkede?

Bir derneğin düzenlediği toplantıda bulundu, oradan bir fotoğraf paylaştı diye mahkeme koridorlarında sürünenleri de hatırlıyorum.

Böyle suçlamalar ile çok insanın canı yandı.

Üyesi olmadığı bir derneğin toplantısına katılmak, "üye olmasa bile amaçlarına bu şekilde hizmet etti" denilerek suç haline getirildi.

Bakan bu sözlerini savcıları ve hakimleri toplayıp bir kez daha tekrarlarsa çok iyi bir iş yapmış olur.

Hem böylece cezaevlerindeki tutuklu ve mahkûm sayısı da azalır, yeni cezaevi inşaatlarına gerek kalmaz hem de mahkemelerin iş yükü azalır.

Haydi Bekir Bey, bu işlerde yenilen kul haklarının, kendi payınıza düşenlerinden kurtulmanızın tam zamanıdır!

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, kendisinin geçmişte FETÖ ile ilgili sözlerine yönelik eleştirilere; “O sözler o dönemde söylenmiş sözler. Ama keşke söylememiş olsaydık. O günün şartları içerisinde terör örgütü vasfı ortada olmadığı için söylenmiş... Sizi davet ediyorlar bir derneğe o derneğe gittiniz, o derneğin üyesi mi oluyorsunuz?" karşılığını verdi.

* * *

Anayasayı takmayanlar, Anayasa değiştirecek!

Recep Tayyip Erdoğan'ın, Kemal Kılıçdaroğlu'nun verdiği pası gole çevirmek üzere hazırlattığı Anayasa değişikliği ile ilgili çalışmayı tamamlayan AKP, değişiklik önerisini TBMM'ye önümüzdeki hafta sunacak.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, "teklifi gördüklerinde muhalefetin de destek vereceğinden umutluyum" dedi.

Teklif, Anayasa'nın 24 ve 42. Maddelerinde 3 fıkranın değiştirilmesini öneriyor.

Muhalefetin nasıl bir sevinç gösterisi yapacağını şu anda bilemiyorum elbette ancak bu değişiklik ile kadınların istedikleri gibi giyinmelerine yönelik (varsa) tehdit önlenebilir mi, emin değilim.

Anayasa'nın 24. Maddesinde şöyle bir fıkra var:

"14 üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir."

14. Maddeye gidip bakarsanız da şu fıkrayı okuyabilirsiniz.

"Anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirlenenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz."

Çok iyi yazılmış bir madde değil elbette ama ana fikri şu: Anayasayla tanınan haklar, Anayasa'nın çizdiği sınırlar dışında engellenemez.

Ne güzel değil mi?

Ama bunun için Anayasa'ya uymak konusunda sorunları olmayan bir yönetim gerekli.

Biliyoruz ki Erdoğan yönetiminin böyle bir derdi yok.

Anayasa, bir tür süsten ibaret, birçok hükmü uygulanmıyor, yok sayılıyor ve kimseye de bir şey olmuyor.

Yani diyeceğim o ki bir şeyi Anayasa'ya yazmak, uygulanmasının garantisi değil.

Uygulanabilmesi vatandaşların haklarını kullanmakta ayak diremeleriyle mümkün.

Polis dayağını, mahkeme eziyetini ve bir ihtimal hapishane parmaklığını göze almak gerekiyor.

Erdoğan yönetimi yapmak istediği değişiklikte samimiyse, Anayasa'nın açık hükümlerini çiğnemenin ne tür ağır yaptırımlarla karşılaşacağını da kayıt altına almalı.

* * *

Mübarek Cuma Soruları – 50

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu her fırsatta bu işi ne kadar şahane yönettiğini anlatıyor ama önceki gün de bir İtalyan mafya lideri Antalya'da yakalandı.

Adam meğerse yıllardır "Antalya'da mutlu bir İtalyalı" olarak yaşayıp gidiyormuş.

Bir gemi dolusu uyuşturucu kaçırdığı ortaya çıktığı için Türkiye'yi mesken tutan İtalyan, nasıl olabildi de geçen güne kadar Antalya'da mesleğini icra edebildi?

Bu adamı kollayan, koruyan birileri mi vardı, merak ettim.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İstanbul ve Ankara Büyükşehir Belediyeleri'nde hazırlanan yolsuzluk dosyalarını da böyle takip ediyor sanırım.

Dosyaları aldığı günden beri tık yok.

Kendi tayin ettikleri savcılara, hâkimlere bile güvenip dosyaları ortaya çıkaramadılar.

Soylu, bu dosyalardaki yolsuzluk yapan insanları siyasi çıkar için mi koruyor, yoksa ortak mı?

Kendisine gazeteci süsü veren ve bu özelliğiyle AKP medyasında bir dönem baş tacı edilen bir tip, iş adamı Sezgin Baran Korkmaz'dan (SBK), İçişleri Bakanı Soylu'ya verilmek üzere 10 milyon Euro istemişti.

Bu çetenin başka iş adamlarından da Bakan ile görüştürme karşılığı para söğüşleyip söğüşlemediğini de doğru dürüst bir soruşturma yapılmadığı için bilemiyoruz.

Bu para kimler arasında, hangi oranlarla paylaşılacaktı?

SBK, "avanta almak için kendisine operasyon çekilirken bazı adamlarının içeride rehin tutulduğunu" söylemişti.

SBK'nın adamlarını rehin tutan güvenlik görevlileri kimlerdi? Bunu kimin emriyle yaptılar, karşılığında ne elde ettiler?

Adalet Bakanı Yardımcısı yapılarak ödüllendirilen bir savcı ile bir hâkim, olmayan bir MASAK raporunu gerekçe göstererek, Sezgin Baran Korkmaz'ın mal varlığı üzerindeki tedbiri bir an için kaldırdılar.

Böylece 150 milyon dolarlık servet bu sayede uçup gidiverdi.

Savcı ve hâkim yukarıdan bir talimat aldıkları için mi bunu yaptılar yoksa rüşvet mi aldılar?

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, bir politikacının mafyadan maaş aldığını açıklamıştı.

Bu ismi bilen bir savcı da var, zaten bu isim onun elindeki bir dava dosyasında da yer alıyor.

Mafyadan rüşvet alan AKP'li politikacı kim? Niye korunuyor?

Luciano Camporesi, Avrupa Polis Teşkilatı'nın (Europol) en çok arananlar listesindeydi.

Mehmet Y. Yılmaz kimdir?

Mehmet Yakup Yılmaz, 1956 yılında Malatya'da doğdu. İlkokulu Antalya Devrim İlkokulu'nda, orta okul ve liseyi parasız yatılı olarak Denizli Lisesi'nde okuduktan sonra Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İktisat ve Maliye Bölümü'nden 1977 yılında mezun oldu

Gazeteciliğe SBF öğrencisi iken 1975 yılında Ankara'da Mehmet Ali Kışlalı yönetimindeki Yankı Dergisi'nde başladı. Derginin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini de bir süre yürüttü.

12 Eylül 1980 darbesi öncesinde Türk İş'e bağlı Yol İş Federasyonu ve YSE - İş sendikalarında basın müşaviri olarak görev yaptı, sendika gazete ve dergilerini yayınladı

Askerlik görevini Kara Harp Okulu'nda tamamladıktan sonra İstanbul Gelişim Yayınları'nda mesleğe döndü. Gelişim Yayınları'nda Erkekçe ve Bilim dergilerinin Genel Yayın Müdürü Yardımcılığı ve ardından Gelişim TV Dergisi Genel Yayın Yönetmenliği görevlerinde bulundu

1985 yılında Hürriyet'e geçti ve Hürriyet Dergi Grubu'nu kurdu. Tempo, Blue Jean, Playmen gibi dergileri yayınladı.

Daha sonra Dönemli Yayıncılık Genel Müdürlüğü görevine getirildi. Ercan Arıklı ile birlikte Dönemli Yayıncılık'ın 1 Numara Yayıncılık'a dönüşmesi sırasında Genel Müdürlük görevini üstlendi. Aktüel, Cosmopolitan, Penthouse, Oya gibi dergilerin kurucu genel yayın müdürü oldu. Bugüne kadar 30'u aşkın derginin kuruculuğunu yaptı.

1995 yılı başında Posta gazetesini yayınladı. Aynı yılın sonunda Fanatik gazetesini, 1996 yılı sonunda da Radikal gazetesini kurdu, genel yayın müdürlüğünü yürüttü.

2000 yılında Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürlüğü görevine getirildi. Bu görevi 5,5 yıl sürdürdükten sonra Doğan Burda Dergi Grububu'nun CEO'luğu görevini üstlendi.

2005 yılından 2018 Eylül ayına kadar Hürriyet gazetesinde köşe yazarlığı yaptı. Ekim 2018'den itibaren T24'te yazmaya başladı.

Gazete köşe yazılarından derlenen "Kırmızıyı Seçtim, Aşk Mavinin Altındaydı", "Benden Selam Söyleyin Bütün Aşklarıma", "Aşktan Sonra Hayat Var Mı", "Şaşırma Duygumu Kaybettim, Hükümsüzdür" isimli kitapları yayımlandı. "Aşk Herşeyi Affeder mi" isimli uzun hikâyesi de kitap olarak yayınlandı. 

"Türkiye medyasında en çok yayın başlatan gazeteci" olan Mehmet Y. Yılmaz, güncel politik gelişmelerin yanı sıra, deneme tarzındaki yazıları ile futbol üzerine yaptığı yorumlarıyla da biliniyor.

Yazarın Diğer Yazıları

AKP'nin yargıya bakışı: "Yetkili" değil, "görevli"

AKP'nin 2011'deki Anayasa taslağında "yargı yetkisinden" değil, "yargı görevinden" söz ediliyor. Taslakta ayrıca, mahkemelerin "Türk milleti adına" karar vermesi ve AYM kararlarının herkesi bağlayacağı konularında hüküm yok. O tarihte "uzlaşma" gerçekleşmediği için Anayasa tartışması ertelendi. Ancak AKP'nin Anayasa taslağı, adı konulmadan hayata geçmiş gibi bir tablo var karşımızda...

Siyaset yapmayı yasaklama davası!

Kobani davasını çok önemsiyorum, çünkü bu dava, Türkiye'de demokratik siyasetin yasaklanması yolunda atılan büyük adımlardan biri

Reis mazbut lakin o çevresi yok mu?

O çevreyi yaratanın kim olduğu söylenmeden, çevre eleştiriliyor ki Reis, yenilginin suçunu bugünkü çevresine yıkıp, birinci halkayı yeniden oluştursun, bakarsın biz de oradan bir çıkış yakalarız!