Cumhurbaşkanı dün partisinin grup toplantısında Şam’a resmen rest çekti.
Şubat ayı sonuna kadar süre verdi.
Ya gözlem noktalarımızın gerisine çekilirsiniz ya da bu işi bizzat biz yaparız dedi!
Van’daki çığ faciası... İstanbul’daki uçak kazası derken Cumhurbaşkanı’nın bu sözleri yeteri kadar yankı yaratmadı. Yeteri kadar tartışılamadı.
Hatırlayalım… Türkiye İdlib’de 12 gözleme noktası neden kurulmuştu?
Barışı korumak için!
Sadece Ankara değil, Moskova da gözleme noktası kurdu. Varılan mutabakat şuydu: Şam ordusu İdlib’e saldırmayacak, İdlib’e yerleşen, daha doğrusu işgal eden cihatçı örgütlerin elindeki silahlar toplanacak. Silahlardan arınmış, güvenli bölge oluşturulacaktı. Sivillerin hayatı garanti altına alınacaktı.
Evdeki hesap çarşıya uymadı.
Masada planlanan sahada uygulanamadı.
Ne HTŞ denen örgüt silah bıraktı, ne ağır silahlar toplandı ne de Şam ordusu saldırılarını durdurdu.
Ağustos ayından beri İdlib savaş alanı. Sadece resmi Suriye ordusunun uçakları bombalamıyor, Rus açıkları da bombalıyor.
Acımasızca.
Sivil ayrımı yapmadan. Hastane, okul demeden.
Ankara’nın kurduğu gözleme noktalarının saldırıları durdurma imkanı var mı?
Hayır yok.
Adı üzerinde barışı gözlemek için kuruldular. Görevleri bu.
Göçü önleme imkanı var mı?
Hayır o da yok.
Cumhurbaşkanı’nın verdiği bilgiye göre bir milyon Suriyeli sınırımıza dayanmak üzere.
Yani o gözleme noktalarının işlevi kalmadı. Askerlerimizin orada olmasının anlamı yok! Ama Cumhurbaşkanı, dün partisinin grup toplantısında yaptığı açıklamaya göre askerlerimizi orada tutmaya kararlı. Hatta takviye ekipler gönderilerek daha da güçlendirilecek.
Neden?
Amaç ne?
Orasını söylemiyorlar. Milli Savunma Bakanı sahada olmamız lazım diyor ama nedenini açıklamıyor?
Cumhurbaşkanı dün aynen şöyle dedi: "Öncelikle İdlib'de rejimin gözlem noktalarımızın gerisine çekilmesini dün akşam sayın Putin’e iade ettim. Şu anda iki gözlem noktamız rejimin gerisinde kalmıştır. Şubat ayı sonuna kadar geri çekilmelerinin tamamlanmasını umuyoruz. Rejim bu sürede çekilmezse Türkiye bu işi bizzat yapmak zorunda kalacaktır."
Yani gerekirse Şam ordusu ile çatışmaya gireceğiz.
Türkiye-Suriye savaşı mı çıkacak?
Şam ordusu geri çekilmezse (ki çekilmeyebilir, kendi toprakları, Şam rejimi de katil bile olsa Birleşmiş Milletler nezdinde meşru rejim. Şam ordusu da kendi halkına bomba atsa da meşru ordu) ne olacak?
Hava saldırısı düzenleme imkanımız yok. Suriye’nin hava sahası Rusya’nın kontrolünde. Kara savaşına mı gireceğiz?
Eğer bu böyle bir durum gerçekleşirse bu;
Zeytin Dalı operasyonuna benzemez...
Fırat Kalkanı operasyonuna da benzemez...
Barış Pınarı harekatına hiç benzemez...
Üçü de terör örgütlerine yönelikti. Üç de terörü temizlemek içindi. Bu farklı!
Eğer İdlib’de kara operasyonuna girişirsek bu iki ordunun, iki ülkenin savaşına döner. Diğer üç harekâtı Şam yönetimi ile yıllar önce imzalanan Adana Mutabakatı'na göre yaptık.
Bunun dayanağı ne olacak?
Meşruiyet kaynağı!..
Suriye’de boğazımıza kadar batağa saplandık, bir adım ötesi felaket olur. O gözetleme kulelerinin orada durmasının Türkiye’ye faydası ne? Şam’la savaşa tutuşursak ne uğruna olacak?
Kısaca ne elde edeceğiz?