30 Kasım 2020

Katar farkı... Medyanın örtülü sansürü...

Cumhurbaşkanı fiyat biçiyor, sattım diyor. Katar Şeyhi fiyatı beğenirse aldım diyor. Sorgu sual yok. İkisi de kamu mallarını kendi malları gibi alıp satıyor

Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan geçen gün "İki paragrafta Katar alerjisi" başlıklı bir yazı kaleme aldı.

Yazısı aynen şöyle.

"PARAGRAF BİR: Katar, İngiltere'ye yatırım yapar. Hiçbir İngiliz'in aklından, Sattılar Katar'a'diye bir cümle geçmez. Katar, Türkiye'ye yatırım yapar. Bizden homurtu yükselir, Sattılar Katar'a'diye..

PARAGRAF İKİ: Katar'ın Türkiye'den aldığının aynısını Almanya ya da İngiltere alsa... 'Yaşasın! Yabancı yatırımcı geliyor' diye zil takıp oynayacak olanlar, Katar'ın yaptığı alımlar karşısında ağıt yakıyor."

Gelin bu iki paragrafı irdeleyelim.

Diyor ki; "Katar, İngiltere'ye yatırım yapar hiçbir İngiliz'in aklından 'sattılar Katar'a diye bir cümle geçmez."

Doğru. Çünkü orada işler gizli kapaklı olmaz. Özel veya kamu neyi kime kaça sattığını bildirmek zorundadır. Halka açık şirketse hissedarlarına karşı sorumludur ,halka açık değilse vergi dairesine elde ettiği geliri bildirmek zorundadır. Kamu malıysa açık ihale yoluyla satış yapılır ki sağır sultan bile duyar.

Türkiye'de ise bu işler gizli kapaklı yapılır. Hangi fabrikanın, hangi arazinin, hangi yatarımın, hangi finans kuruluşunun kaça satıldığı açıklanmaz. Ticari sır denilir geçiştirilir. Örneğin Katar Şeyh'inin annesi Kanal İstanbul projesinin kapsama alanı içinde arazi kapatmış; kimsenin ruhu duymadı.

Bu sebeple İngiliz'in aklından sattılar diye bir cümle geçmez.

Bu sebeple Türkler sattılar diye homurdanır.

Geçelim ikinci paragrafa.

Diyor ki; "Katar'ın Türkiye'de aldığının aynısını Almanya ya da İngiltere alsa 'yaşasın yabancı yatırımcı geliyor' diye zil takım oynayacaklar."

Doğru. Çünkü Türkiye'nin yabancı yatırımcıya ihtiyacı var. Ekonominin rayına oturmasının birinci koşulu yabancı yatırımcının gelmesi.

Gelmezlerse nanay!

Alman veya İngiliz şirket Borsa İstanbul'un yüzde 10'un alsa, kupon arazileri kapatsa, diğerlerini saymıyorum bile faturasını bilirdik.

Bizim iktidar açıklamasa bile onlar açıklamak zorundaydı.

Ama işin içine Katar sermayesi girince kepenkler kapatılıyor, gizlilik en üst seviyeye çıkıyor, neredeyse alış verişin koşulların açıklayan vatan haini ilan edilecek duruma getiriliyor.

Örnek; Tank Palet Fabrikası. Katar Ordusu / BMC ortaklığına kaça satıldı bilen var mı? Cumhurbaşkanı 50 milyon dolarlık yatırım yapacaklarını söyledi, konuyu kapattı.

50 milyona mı verdik?

Katar, İngiltere'de benzer bir fabrikayı alsaydı bu alış verişin şartları İngiliz kamuoyundan gizlenebilir miydi?  

Biz de gizleniyor.

Burada alan memnun satan memnun durumu var. Türkiye yüzden Katar'ı tercih ediyor.

Cumhurbaşkanı fiyat biçiyor, sattım diyor.

Katar Şeyhi fiyatı beğenirse aldım diyor.

Sorgu sual yok.

İkisi de kamu mallarını kendi malları gibi alıp satıyor.

İkisi de hesap vermiyor.

İkisinin de rejimi buna izin vermiyor.

Şeffaflık yok, sansür var.

Erdoğan ve Katar Emiri Şeyh Temim Bin Hamad El-Sani de imza törenine katıldı

Sansür demişken şu konuya da değinemedin noktayı koyamayacağım.

Sağlık Bakanlığı temmuz ayında vaka sayısını açıklamaktan vazgeçti. Gerekçesi ulusal çıkar. Ulusal çıkar dediği turistlerin gelmesiymiş. Vaka sayısını o tarihte açıklasalar Ruslar, Ukraynalılar gelmezdi.

Ama Türkler salgının vahametini anlar, belki uyarılara çok daha ciddiyetle uyardı.

Aradan aylar geçti. Sağlık Bakanlığı'nın vaka sayasını gizlediği ortaya çıktı, salgın patladı, kontrolden çıktı Bakan vaka sayısını açıklamak zorunda kaldı.

Günde 30 bin vaka.

Bir günde dünya dördüncüsü Avrupa birincisi olduk.

Artık hiç olmazsa bakanlık verileri artık gizlemeyecek / sansürlemeyecek diye sevinirken gizlilik / sansür medyadan geldi.

Bakanlık vaka sayısını açıkladı ama iktidara yakın büyük bir grubun üç gazetesi de yayınlamadı. İktidara yakın öteki grubun iki gazetesi görünmez yerlere minnacık sıkıştırarak sansürledi.

Yeni yöntem bu herhalde.

Bakanlık açıklayacak, iktidar medyası görmezden gelecek.

Örtülü sansür uygulanacak.

Yazarın Diğer Yazıları

Atatürk’ü camiden silme projesi ve veda…

İmamlara Atatürk’ün adını anmama yasağı koyan eski Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’di. Yerine gelen Ali Erbaş daha katı daha sert bir üslupla devam ettirdi. Atatürk’e ima yoluyla hakaret edilmesine bile izin verdi.

‘Menfaatimiz’ yeni mi aklınıza geldi?

Menfaatlerimiz için herkesle görüşmeliyiz yaklaşımını destekliyorum ama! Sormadan da edemeyeceğim. Esad ile neden görüşmüyorsunuz?

Bizleri Şi Cinping kurtardı, kendisine minnettarız!

Yurt dışına gitmek isteyen iki Sinovac bir doz BioNTech olmuşsa bile bir doz daha BioNTech olmaz zorunda! Bu duruma bakınca Çin Devlet Başkanı Şi Cinping iyi ki Sinovac aşılarının zamanında ülkemize gelmesini engellemiş diyorum.