İktidarın bir koldan da Koronavirüs üzerinden siyasi rant çıkarmaya çalıştığı tartışılmaz gerçek. Belediyeleri ötekileştirmesi, ellerini kollarını bağlamaya çalışması, bariyer koyması, bariyerleri aşmaya çalışanları da paralel yapılanma ilan etmesi niyetinin somut göstergesi.
İktidarın beyninin bir bölümü bu meseleye konsantre olmuş halde.
Çabası sadece önümüzdeki seçime yönelik hamlelerden ibaret değil, aynı zamanda yeni rejimi /sistemi sağlamlaştırma, vazgeçilmez kılma, Türkiye için olmazsa olmaz hale getirmeye çalışıyor.
AKP’ye yakın veya AKP’ye her koşulda gözü kapalı destek veren yazarlar kolları sıvadı bile.
Sağlık alanındaki başarıyı Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne bağlıyorlar. Yeni rejimin başarı hanesine yazıyorlar.
Cumhurbaşkanı isabetli kararları nedeniyle mücadelenin başarılı olduğunu söylüyorlar. Her gelişmede Cumhurbaşkanı’nın tek başına oynadığı rolü öve öve bitiremiyorlar.
Dikkatinizi çekmiştir bakanların tümü söze "Cumhurbaşkanı’mızın talimatıyla" diye başlıyor.
Amaç belli; yeni rejimin Türkiye’yi başarıdan başarıya koşturduğunu yeni rejim sayesinde hantal yapının bittiğini, hızlı karar verildiğini beyinlere zerk etmek.
Parlamenter sistem olsaydı tuş olmuştuk havası yaratmak.
Rejimi değiştirmeseydik virüs bizi bitirirdi algısı oluşturmak.
Peki iktidarın her aldığı karar tam isabet mi, aksayan tarafı yok mu?
Olmaz mı, çok ama üstü sürekli örtülüyor. Deşmeye çalışanlara parmak sallanıyor.
İktidar her zaman yaptığı gibi başkalarını kötüleyerek kendi ayıbını gizliyor. Öteki ülkelerin ayıplarını eksiklerini, yanlışlıklarını ön plana çıkararak kendine siper ediyor.
Ayıbını gizliyor.
Bunu da kendine bağlı medya üzerinden yapıyor.
Her gün AB yönetiminin ne kadar yetersiz olduğu, İngiltere’nin sağlık sisteminin çöktüğü, İtalya’nın başarısızlığı, Fransa’nın acizliği haberleriyle günü dolduruyoruz.
Bu işin önemini anlayan, virüse karşı en hızlı en önce, en doğru kararı alan ülkenin Türkiye olduğu sabah akşam vurgulanıyor.
İktidar algıya, imaja çok önem veriyor.
Daha doğrusu Tayyip Erdoğan... Güçlü, her yere elini uzatabilen güçlü Türkiye imajının seçmeni etkilediğini çok iyi biliyor.
Korona günlerinde bile bunu ihmal etmedi.
Çünkü, başarı öykülerinin hafızalara kazındığını, kolay kolay unutulmadığını biliyor.
Bu sebeple her fırsatı değerlendiriyor.
Her olayı rejimi/sistemi cilalamak, parlatmak için fırsata dönüştürmeyi hedefliyor.
Başarıyor da...
İsveç’te bakılmadı diye ambulans uçakla getirilen Emrullah tipik örnek. Hastaneye gitmiş, yatırmamışlar, evinde tedavi olursun demişler, kızı durumu sosyal medyada anlatmış, arkadaşları Twitter üzerinden yaymış, bir şekilde Cumhurbaşkanlığını haberi olmuş.
İşte fırsat...
Hemen ambulans uçak yollanıyor, Emrullah Gülüşken alınıp getiriliyor, bu tabii mütevazı bir şekilde yapılmıyor. Kameralar adım adım izliyor, canlı yayınlar yapılıyor, Cumhurbaşkanı hastanın kızı telefonla arıyor, görüntüleri ekranlara veriliyor...
Kız, canlı yayınlarda kanal kanal geziyor.
Ve manşet hazır; Tek bir devlet yapabilirdi o da Türkiye.
Emrullah beyin kurtarılmasını, alıp getirilmesini takdir ediyorum ama işin propaganda kısmını da göz ardı etmeyin diyorum.
Sessiz sedasız yapılmadı, başarı öyküsüne dönüştürülmesi de hedeflendi.
Verilmek istenen mesaj şu: Türkiye İsveç’in yapamadığını yapacak güçte ülkedir. Türkiye bu duruma güçlü Cumhurbaşkanı modeliyle geldi.
Ambulans uçağın kaldırılma emrini kim veriyor?
Tabii ki Cumhurbaşkanı...
İktidarın, bir kişi için sarf ettiği çabanın, 8 saat süren müthiş operasyonun öyküsünü duyanlar "hâlâ maske bekliyoruz" diyemiyor.
Susup kalıyor...
Cumhurbaşkanı’nın "en gelişmiş ülkeler çaresiz biz onlara da yetiştik, 55 ülkeye yardım yaptık" sözlerini dinleyenler "bize niye yok" diye soramıyor...
Cumhurbaşkanı dünkü basın toplantısında "ABD’ye maske dahil tıbbı malzeme dolusu uçak" yollayacağını açıkladı.
Gel de sor hadi... Elindeki maskeyi her akşam yıkayıp kurutarak takan, ABD’ye uçak dolusu maske göndereceğimiz duyunca gururlanmış mıdır?
Bir de şu var... ABD’ye yollanan maskeler de bize dağıtılanlar gibi mi? Üzerinde tel olmayan tülbentten ibaret mi? Eczaneden güç bela beş adet aldığımız maskeler gibi dandik mi? Bir ay oldu, alabilen beş askılı tülbent aldı, gerisi yok...
Neden?
Ambulans uçak kaldıran, uçaklar dolusu malzemeyi 55 ülkeye gönderen, ABD’ye yüz koruyucu siperlik bile yollayan iktidar bize neden vermiyor diye gel de sor!
Sor da münafık ol!