15 Mayıs 2022

İktidar için organize ikna

Antik çağlardan bu yana var olan propaganda ikna ve güç üçgeni, yirmi birinci yüzyılda hayli olgunlaştı, kullanıcılarının bile hayal edemeyecekleri bir noktaya ulaştı

Bu hafta uluslararası haber kanalları şaşkınlıklarını gizlemeden 110 milyon nüfuslu Filipinler'in başkanlığı, 1986 yılında devirdikleri aileye geri verdiğini duyurdu. 

Yolsuzluk, hukuksuzluk ve çöküşün eşiğine gelmiş ekonominin müsebbibi olarak devrilen Marcos ailesinin oğlu Marcos Jr, yüzde 55,8 oy çoğunluğuyla seçimleri kazandı.

36 yıl önce 15 milyar dolarlık haksız servetleri ve başkanın eşi İmelda Marcos'un ayakkabıları ile ünlenen ailenin, iktidara ezici çoğunluğun isteğiyle geri dönmesi; sabırla hazırlanmış, ince hesaplı bir propaganda çalışmasına dayanıyor. 

On yıl önce başlatılan kampanyada acımasız Marcos dönemi, Filipinli seçmenlere müreffeh bir altın çağ olarak sunuldu.

Sosyal medyanın her alanının son derece stratejik bir dezenformasyonla kullanıldığı kampanya, Filipinlileri Marcosların haksızlığa uğradığına inandırdı. 

Halk, oğul Marcos'un seçilmesi halinde ailenin muazzam servetini yoksullar için kullanacakları efsanesine ikna edildi. 

Propaganda yoluyla iktidarı 'elde etmek/kontrol etmek/ sürdürmek' çok eski bir yöntemdir. 

Antik çağlardan bu yana var olan propaganda ikna ve güç üçgeni, yirmi birinci yüzyılda hayli olgunlaştı, kullanıcılarının bile hayal edemeyecekleri bir noktaya ulaştı.  

Modern bilgi çağında düşüncelerimizi şekillendiren çoklu medyanın gelişimi propaganda için çok verimli bir zemin sunarak bildiğimiz her şeyi yeniden düşünmemize yol açıyor.

Birinci Dünya Savaşı'ndan bugünkü Afganistan'a kadar 'kanaat yönetimi' teknikleri; 'kalp ve zihni' kazanmayı amaçlayanlara sonsuz fırsatlar sağlıyor.

Ancak ülkelerinin (kimi zaman ırk, din gibi bağlayıcı araçlarla sınırlar ötesindeki kitlelerin) "kalpleri ve zihinleri" ne talip olanlar arasındaki savaş hiç durmuyor. 

Avrupalılar, IŞİD'e katılan ve dünyanın çeşitli yerlerinde siyasal amaçlı şiddet eylemleri yapanların yüzde 37'sinin mühtedi olduklarını öğrendiklerinde şok yaşadılar. 

Aynı şok dalgaları küresel cihat saldırılarından muaf olduğu düşünülen Güney Kore'de, kimi vatandaşlarının din değiştirip İŞİD'e katılması ve kanlı eylemlerde yer alması sarsıcı şok dalgaları yaratmıştı.

Cambridge Üniversitesi'nde yapılan araştırmalar, sosyal medyanın terör propagandası ve istihdamı için mıknatıs olduğunu gösteriyor.

El Kaide tarafından yayınlanan birçok kampanya videosu veya radikal vaazlar, Batı toplumundan ve kültüründen nefret etmeyi oldukça popülerleştirmişti. IŞİD'in "İslam'a dön, sana bir zarar gelmesin," çağrılı videosu dönemin en başarılı propagandalardan kabul ediliyor. 

Uluslararası kutuplaşmalar da son olarak Ukrayna savaşında gördüğümüz üzere propagandanın gücünden aslan payı alıyor.

Bir toplumda bilim dışı kabul edilen veya değeri şüpheli olan amaçlar doğrultusunda kişilikleri etkileme ve davranışları kontrol etme girişimi olarak tanımlansa da propaganda, yaygın olarak "organize iknadır".

Elbette masum değildir. Zekice bir aldatmacadan çok daha fazlasıdır. Yanlış bilgilendirmenin meşru halidir; çünkü karşılığında elde edilen, paha biçilmez bir egemenliktir. Kralların yüzlerce yıllık soylarından edindikleri güç, yeni dünyada propaganda ile elde ediliyor.

En taraflı anlamıyla propaganda ideolojinin tedarikçisidir. En tarafsız anlamıyla, yaymak ve/veya teşvik etmektir.

Sözcük Latince'den gelir ve "çoğalmak" anlamındadır. 

1622'de Vatikan; Protestanlığa karşı çıkmak ve Katolik inancını Yeni Dünya'ya yaymak niyetiyle 'Sacra Congregatio de Propaganda Fide'ı kurdu. (İnancın propagandası için kutsal cemaat.) 

Böylece propaganda sözcüğü tarafsızlığını yitirdi. Sonraki kullanımlar, terimi aşağılayıcı hale getirdi. Bir mesajı propaganda olarak tanımlamak, yalana inandırmak demektir. Propaganda için eş anlamlı olarak sıklıkla kullanılan kelimeler, (Filipinler'de izlediğimiz üzere) çarpıtma, aldatma, manipülasyon, zihin kontrolü, beyin yıkama ve palavradır.

Uzun vadeli propaganda faaliyetlerinin etkisi göz önüne alındığında, hiçbir kampanya, Hıristiyanlık ve İslam'ın yayılmasındaki kampanyalardan daha başarılı olmamıştır. 

Her durumda, dinler mevcut dini inançları değiştirmenin ve halkın zihinlerini ve kalplerini kazanmanın bir yolunu bulmak zorundaydılar ve buldular. 

Her ne kadar amaçlarına ulaşmak için farklı stratejiler kullanmış olsalar da dinler kampanyalarında karizmatik figürlerin kullanımına, sembolizme, basit ve kesintisiz ahlak felsefesine başvurmuşlardır.

Dinlerin modern teknolojilerle şekillenen içeriği zaman içinde değişti ve çeşitliliğe ve sosyal ve politik faktörlere bağlı olarak farklılaştılar. 

Örnek olarak Taliban; varlığını televizyon izleme, radyo dinleme, dans etme ve şarkı söyleme yasaklarına dayandırmaktadır. Kadınlara eşit olmayan muamele ve nüfusun büyük bir bölümünün yerel savaş ağalarına sadakat sunmaya devam etmesi gibi kültürel uygulamalar Taliban'ın ülkeyi kontrol etme gücünü dokunulmaz kılmaktadır.

Otoriter dini yönetimlerde dinin gücünü merkezileştirme, bilime karşı düşmanlık ve kültürel farklılıklara karşı nefret yayma halkı kontrol altına almakta eşsiz fırsatlar sağlamaktadır.

Tarih bize bu tür kontrolün uzun vadeli kalıcı sonuçlarını göstermiştir.

Yazarın Diğer Yazıları

Sessiz lüks

Forbes Dergisi; "Sessiz lüksün prestijli ürününü yalnızca eğitimli bir göze sahip olanlar tanıyabilir," yorumunu yapıyor: "Para konuşur, zenginlik fısıldar!"

Beynimiz büyüse de, evrimimiz teknolojiye teslim edilmekte

Fütüristler, 2050 yılına kadar beyinlerimizin daha çok bilgisayara benzeyebileceğini söylüyorlar. Düşüncelerimizi düşünerek aktarmamızı sağlayan "iletişimi" kelimelerle değil, elektrik sinyalleriyle anlaşılır kılmak mümkün olacak. Hatta belki tercih edilen iletişim yöntemi olacak

Düşüncelerimiz gerçekten özgür mü, özgür kalabilir mi?

Kaygılı bilim insanları, nöroteknolojideki ilerlemelerin ister askeri programlar ister teknoloji şirketlerinin araştırmaları yoluyla olsun, "beyin mahremiyetine izinsiz giriş" anlamına geldiğine inanıyorlar