Barış yazan barış isteyen pankartlar taşıyorlardı
Cansız bedenleri "barış" yazan, "barış" isteyen pankartlarla taşındı...
Söz öldü...
Halay çekiyorlardı... Halay...
"Bu meydan kanlı meydan" derken meydan kana bulandı... Parça parça oldular...
Bir ya da 10 sayısı önemli değil ama 97 kişi öldü...*
97 kişi... Şimdilik...
Ülke tarihinin en büyük katliamlarından biri bir barış mitinginde yaşandı
Binlerce işçi, emekçi, öğrenci, genç, kadın barış için yola düşmüştü...
Barış için öldü...
Ülke tarihinin en büyük katliamı bir parti tek başına iktidar olmadığı için yaşandı.
400 "yerli ve milli vekil" için bir anda 97 kişi öldü
Arkadaşları onların cansız bedenlerini taşıdı
Et parçaları yapıştı yüzlerine, bedenlerine...
Arkadaşlarının parçalarını topladılar...
Arkadaşının kafasının uçtuğunu gören var...
Arkadaşlarının üzerine kapanıp ağladılar, hayatlarını kurtarmaya çalıştılar...
Yakınlarından gelen telefonları utanarak açtılar
Ağlayarak "iyiyim" dediler.
"Ben iyiyim ama burası çok kötü"
İnsanları ölmedikleri için utanır hale getirdiler…
Bir koca başkentte...
Bu ülkenin en büyük katliamı bu ülkenin güvenlik önlemlerinin en sıkı olduğu başkentte yaşandı...
Bir koca kentte bir başkentte bir anda 97 kişi öldürüldü
Ve İçişleri Bakanı "güvenlik zafiyeti yok" dedi.
Çünkü ölmesi gerekenler ölmüştü...
Barış isteyenler, sarayın savaşına da saltanatına da hayır diyenler...
Devlet engellemediği katliamın haberinin duyulmasını engelledi... Yayın yasağı koydu...
Bizi öldüre öldüre bitiremeyenler gözümüzün içine baka baka "sağ duyu" çağrısı yapıp sorumluluğu başkalarına attı...
97 ölü... Yüzlerce yaralı...
En az 97 kişi Barış için gittikleri mitingden tabutla dönecek...
Tabutları taşıyanlar utançla...
Yani yaşıyor oldukları için utanacaklar...
Oraya gitmemiş olmaktan utanıyoruz. Her hangi bir nedenden ötürü o mitingde olmamış olmaktan dolayı utanıyoruz...
Yayın yasağı koyan utanmıyor, "oluk oluk kan akacak" diyen utanmıyor, "güvenlik zafiyeti yok" diyen utanmıyor...
Devlet yerine utanmak bize düşüyor...
Öyle bir ülkede yaşıyoruz ki artık utanıyoruz; ölmediğimiz için utanıyoruz...
Bundan böyle bu kadar acıyla nasıl yaşayacağımızı düşünüyoruz...
Kalbimiz hala patlamıyor...
Kalbimiz hala atıyor...
Kalbimizde bir kara delik daha var... Bir koca delik daha...
Şimdi biz bu acıyla nasıl yaşayacağız?