28 Temmuz 2013

'İnsanlar ölmüyor, daha ne istiyorsunuz?'

Hiç kimse öldürülmediğinde, Kürtlerle Türkler birlikte özgür olduğunda, Alevilerle Sünniler aynı haklardan yararlandığında, bu ülkeye “amasız” eşitlik geldiğinde kalıcı barış olur

 

Başbakanla ya da AKP’yle ilgili en ufak bir eleştirinin, barış sürecini baltalamaya çalışmak ya da darbe kışkırtıcılığı yapmak anlamına geldiği bu “ilginç” zamanlarda, içinde barış güvercinlerinin çılgınca kanat çırptığı bu soru sık sık soruluyor.

“İnsanlar ölmüyor, daha ne istiyorsunuz?”

Uzun zamandır ülkenin doğusunda silahlar sustu. Her gün duymaya alıştığımız çatışma ve ölüm haberleri kesildi. Kesinlikle başlı başına sevinilmesi gereken, bu ülkeye artık barışın gelmesini samimiyetle isteyenleri mutlu eden önemli bir gelişme.

Böyle devam eder mi? Umarım eder ama kuşkularım var. Başka bir yazıda neden böyle düşündüğümü elimden geldiğince anlatmaya çalışırım ama kısaca, Uludere katliamından sonra Gezi olaylarında da gerçek yüzünü gördüğümüz Başbakan Erdoğan’ın Kürtlerle de kalıcı bir barış için somut adımlar atabilecek potansiyele sahip olduğundan emin değilim. Çünkü artık anlaşıldığı üzere kendisi sadece ona oy verenlerin başbakanı. Geri kalanlar da onun “düşmanları”.

Ama özellikle, Gezi olayları sırasında beş kişi “Başbakanın emriyle” öldürülmüşken, yüzlerce insan “Başbakanın emriyle” yaralanmışken bu sorunun her fırsatta gerine gerine sorulması, ilk bakışta çok mantıklı gözüken bu soruyu soranların samimiyetiyle ve insanlığıyla ilgili soru işaretleri doğuruyor.   

Sizin “kimseler ölmüyor” diye bağırdığınız günlerde bu ülkede beş insan herkesin gözü önünde öldürüldü. 

Bizleri barışa çok yaklaştırdığını, silahları susturduğunu iddia ettiğiniz başbakanınız polise bizzat kendisinin “emir verdiğini” söyledi.

Ve sizler sanki bu ölümler hiç yaşanmamış gibi davranmayı tercih ediyorsunuz. Hiç yüzünüz kızarmadan bir de ekliyorsunuz: “İnsanlar ölmüyor daha ne istiyorsunuz?”

Gezi olaylarında ölenler insan sayılmıyor mu sizin vicdanınızda?

Bu insanların AKP’ye karşı oldukları için ölümü hak ettiğini mi düşünüyorsunuz?

Bu insanların öldürülmesinin emrini Başbakan verdiği için mi hiçbir şey olmamış gibi davranıyorsunuz ve utanmadan “insanlar ölmüyor artık” diyebiliyorsunuz?

Barıştan tam olarak ne anlıyorsunuz çok merak ediyorum.

PKK ile devletin çatışmadığı, dağlarda silahların sustuğu ama başbakanı eleştirenlerin sokaklarda vurulduğu bir ortama mı “barış” diyorsunuz? 

Sizin barışınızdan bunu mu beklemeliyiz, sizin barışınızda başbakanı eleştirenler, gösteri yapanlar vurulacak mı?

Barış olduğu için o vurulanlar insandan sayılmayacak mı?

Bu insanların ölümlerinin hesabını sormak mı barışı, adaleti getirir bu ülkeye yoksa beş insan ölmemiş gibi davranmak mı?

Onlar da “başbakana karşı gelmeselerdi” mi diyeceksiniz?

Başbakana karşı gelmenin cezası ölüm mü?

Bu anlayışın Kürt sorunu da dahil bu ülkenin hiçbir sorununu çözemeyeceğini görmüyor musunuz?

Hiç kimse öldürülmediğinde, Kürtlerle Türkler birlikte özgür olduğunda, Alevilerle Sünniler aynı haklardan yararlandığında, bu ülkeye “amasız” eşitlik geldiğinde kalıcı barış olur.

İnsanlar hala öldürülüyor.

Siz “kimse ölmüyor” diyorsunuz.

Ne zamandan beri öldürülen gençleri “kimse” diyerek yok sayıyorsunuz?

Siz ne zaman bu kadar vicdansız oldunuz?

Asıl siz ne istiyorsunuz?

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hayaller duşakabin

Bu saçma sapan hayalin toslayıp paramparça olacağı duvara fazla bir şey kalmadı…

"Ay resmen evrim"

Mizahtan korkanların çaresiz vahşetleri bunu durdurmaya yetmez…

Reddedildi

Bana kalırsa bunların para sayma makinasından çok hesap makinasına ihtiyaçları var…

"
"