Motosikletin ortaya çıkış sürecine –bence- bisikletin icadı ile birlikte bakmak gerekiyor. Bisikletin tarihi konulu yazımda belirtmiştim; insanın düz bir ağaca tutturulmuş iki tekerlek üzerinde dengede durabilmeyi denemesi, daha doğrusu böyle bir şeye cüret etmesi bile devrim niteliğindeydi. Hatta belki de doğanın gerçeklerini anlayamaya çalışma yolunda bir baş kaldırıştı.
Bisikletine gidon, pedal takan ve konforlu tekerlek tasarlamaya çalışan insanoğlu, zaman süreci içinde, bir yandan bisikleti geliştirirken aynı zamanda da mekanik tasarımını enerji ile buluşturup, güç sarf etmeden yol kat edebileceği bir düzenek hayali kurmuş. Adı otomobilin icadı sürecinde anıtlaşan Gottlieb Daimler, Etienne Lenoir'in iki zamanlı içten yanmalı motorunu geliştirip, sonrasında da tüm otomobillerin yürüyüş ilkelerini barındıracak dört zamanlı içten yanmalı motoru tasarlayan Nikolaus Otto'nun Deutz'da kurduğu gaz motoru fabrikasında yöneticilik yapmaktaymış. Daimler, araştırma asistanlarından Wilhelm Maybach ile taşıt araçlarını yürütmede çok etkin olabilecek içten yanmalı motorun gücünü fark edince, yapılan araştırmalara patronları Otto da destek olmuş. Daimler, Maybach ve Otto benzinle çalışan, hem hafif, hem de yüksek hızda bir motor gücü denemelerinde, dakikada 130 devirle başlayıp bunu 900 devir kapasitesine kadar çıkartabilmişler.
Ve 1885 yılında, arkaya takılmış iki küçük denge tekerleği eşliğinde dünyanın ilk motosiklet tipi sayılan "Daimler Reitwagen" yollarda ilk sınavını vermiş. Buharla çalışan öncüllerinin aksine içten yanmalı bir motora sahip olan ağaç düzenekli bu tasarımın 264 cc hacimli hava soğutmalı motoru, saatte 11 km hıza ulaşabilmekteymiş. Bu deneme Daimler'e motosikletin babası, 17 yaşındaki oğlu Paul'e ise modern motosikleti kullanan ilk kişi olma onurunu getirmiş.
Dünyanın ilk motosiklet tipi sayılan "Daimler Reitwagen" 1885 yılında yollarla buluşmuş
Tabii ki ahşaptan yapılma bu tasarım, aklımıza gelen motosiklet tipinden bir hayli farklı. Her ne kadar insan kuvveti sarf etmeden yol alabiliyor olsa da, bugün bildiğimiz motosikletlere yaklaşabilmesi için yaratıcı beyinlerin on yıllarca çalışması gerekmiş. Yük taşıyabilecek ölçüde kuvvetli, ince ve hafif metal konstrüksiyonların, güvenli yol alış için gerekli donanımların, zincir, dişli ve fren sistemlerinin geliştirilmesi için adı bilinen ve bilinmeyen çok kişinin el emeği - göz nuru bisiklete motor takılma sürecinde eş zamanlı yol aldı.
Motorun icat edilmesi, çok alanda belirleyici olmuş. 1894'te Hildebrand ve Wolfmüller'in Almanya'da aldıkları patent sonrasında, saatte 45 km'lik hıza ulaşabilen 1489 cc'lik su soğutmalı motorun seri üretimi başlamış. Bir yıl sonra, Fransız De Dion Bouton şirketinin ürettiği, hafif, yüksek devirli ve dört zamanlı motorun motosikletlerin kitlesel üretiminde ve yaygınlaşmasında büyük payı olmuş. Motorun gücünü ayarlayabilen, hızı denetim altına alan gidonlardaki döner kumanda sapı tasarımıyla, hala çok kaynakta motosiklet motorlarının anası olarak gösteriliyor. 1888 yılında John Boyd Dunlop'ın ilk "pnömatik" yani dolgu lastiği bulmasıyla birlikte, sürücüyü rahatsız eden sarsıntıların büyük bölümünü ortadan kalkmış ve daha konforlu, daha güvenli bir sürüşün yolu açılmış. Ve 19 yüzyılın doğru motosikletler, ticari bir ürün haline gelmeye ve yaygınlaşmaya başlamış.
Yine 1895 yılında bir Fransız sirk kumpanyası tarafından Amerika'ya ilk motosiklet götürülmüş. İlginçtir, aynı yıl Amerika'da ilk ticari motosiklet üretimi, Massachusetts'te bulunan Metz firmasında, Orient-Aster adı verilen modelle gerçekleşmiş. Motosiklet üretiminde Amerikan şirketlerinin ağırlığı bu tarihten itibaren günümüze dek süregelmiş, motor tutkunları tarafından efsaneleştirilen ikonların çoğu bu kıtadan çıkmış.
1896'da, Albay Capel Holden, dört karşılıklı silindirli bir motosiklet üretmiş.
1900 yılında aslen Avusturyalı olsa da Paris'te yaşayan Michael Werner, ilk kez "motosiklet" sözcüğünü kullanmış ve patentini almış.
1901- 1903 arasında organize motosiklet yarışları yapılmaya başlanmış. Motor kullanıcıları daha hızlı ve güçlü tasarımları bekler olmuşlar.
1905 yılına gelindiğinde motosiklet Amerika'da bir hayli yaygınlaşmış. Tek silindirli, 1,75 beygir gücündeki dökme çelikten imal motoru, 1909 yılında, 5 silindirli motor izlemiş. 1914 yılına gelindiğinde motosikletlerin hızı saatte 150 km sınırını aşmış.
Motosiklet ilk kez dünya turunda
1912 senesinde Carl Stearns Clancy ile Walter Storey, Philadelphia'dan 7 beygir gücünde, ön freni olmayan döneminin en hızlı sayılabilecek özel tasarlanmış araçlarıyla yola çıkarak dünya turuna çıkan ilk motosikletçiler olmuşlar. İrlanda ve İspanya ile başlayarak Kuzey Afrika'dan Uzak doğu ülkelerine geçilmiş ve San Fransisko üstünden New York'a 10 ayda kat edilen 30.000 km sonrasında ulaşılmış.
1912 yılında, Carl Stearns Clancy ile Walter Storey, Philadelphia'dan başladıkları dünya turunu özel yapım motosikletleriyle tamamlamışlar
1. Dünya Savaşı'na kadar üretilen 20.000 adet motosiklet, savaşın en etkili askeri aracı olma yolunda öne çıkmış. Sürücünün yanına takılan sepet içine makineli tüfek atışı yapabilecek asker yerleştirilince cephenin ön tarafında vurucu güç oluşturan filolar ortaya çıkmış.
1920'li yılların sonunda, motosiklet lüks olmaktan çıkmaya, ucuz ve kullanışlı bir araç olmaya başlamış.
1930 yılında sadece İngiltere'de 30 ayrı motosiklet modeli varmış. Tasarımlar hızlanmaya, modeller küçülmeye ve kolay kullanılır bir hale gelmeye başlamış.
İkinci Dünya Savaşı'nda da hepimizin aklında yer tutan sepetli - sepetsiz motosiklet kullanan askerler, cephelerdeki savaşın soğuk yüzünü beyaz perdeye yansıtarak dimağlarda kalıcı olmuşlar. Almanya bu yıllarda en büyük motosiklet üreticisi haline gelmiş.
Savaş meydanlarında denenen sepetler, hem ticari ve idari işlerde kullanılmış, hem de hafta sonlarındaki gezilerde aile birlikteliğinin simgesi olmuş.
2. Dünya Savaşı'nda motosikletli güçler, savaşın belirleyici gücü olmuş
1955 yılında mütevazi sermaye ile kurulan bir Japon markası üç yıl içinde sadece Amerika'da 90.000 motosiklet satabilmiş. Bu üç yıllık süreç aynı zamanda ABD'deki tüm motosiklet sayısının tam iki katına çıktığı bir dönem olmuş. ABD'deki motosiklet satışlarındaki en büyük patlama, tüm dünyada devrim rüzgarlarının estiği 1960'lı yıllarda yaşanmış. O ana kadar toplumlarda asi, isyancı, anti-sosyal kişilere ait görülen motosikletçi imajı yıkılmış ve motosikletin herkes için özgürlük getirdiği düşüncesi yerleşmeye başlamış. 1965 yılına gelindiğinde sadece Amerika'da milyona yaklaşan motosiklet sayısı 10 yıl içinde 5 milyonu aşmış.
Sonrası malum. Bugün milyonlarca kişinin ulaşım ihtiyacını karşılayan motosikletler dünyanın her yerine yayılmış durumda. Az gelişmiş ülkelerde ucuz ve düşük hacimli motora sahip motosiklet piyasasında dünyanın bilinen firmalarının önünde, en büyük üretici durumunda Hindistanlı ve Çinli firmalar var.
İran'da motosiklet üzerinden kadın hakları mücadelesi
Ülkelerin motosiklet kullanım potansiyelleri, sosyo-kültürel farklıları açısından da okunabiliyor. Örneğin her yıl, -çoğu çocuk olmak üzere- 6 - 7 bin kişi motosiklet kazalarında ölüyor olsa da, motosikletler İran'ın ucuz ve eğlenceli olarak görülen favori taşıt araçlarından. Motosiklet kullanımının İran'da protest bir yanı da var. Geçtiğimiz yıllarda, 27 yaşındaki kadın motosikletçi Behnaz Shafiei, İran'da kadınların motosiklet sürmesinin ahlak yasaları nedeniyle yasak olmasına karşın, Spor Bakanlığından tamamı kadınlardan oluşan ilk motosiklet yarışı için izin almayı başarmış ve 3 yıl süren kadın hakları mücadelesinde önemli bir eşiği aralamış. Yani yarışı kazansa da kazanmasa da tüm kadınlar için zafer denilebilecek bir sonucun ortaya çıkmasını sağlamış.
Ernesto 'Che' Guevara ve arkadaşı Alberto Granado'nun "Poderosa" adını verdikleri motosikletleriyle yaptıkları Amerika kıtası yolculuğu, dünyanın en çok okunan günlüklerinden birini ortaya çıkarmış
İtalya'nın efsanevi opera sanatçısı Luciano Pavorotti'nin ölümü ardından boş kalan tahta aday gösterilen Salvatore Licitra, Sicilya'nın güneyindeki Modica kasabasında kasksız olarak geçirdiği bir motosiklet kazasında yaşamını kaybetmiş.
Ünlü araba yarışçısı Schumacher'in pistlere tekrar dönme ve sakatlanan Ferrari sürücüsü Felipe Massa'nın yerini alma planları, geçirdiği bir motosiklet kazasında boynunu incitince rafa kalkmış.
Başlangıçta uzun yıllar boyunca şeytan icadı olarak anılsa da, motosiklet bugün kimilerine göre "özgürlüğün simgesi", kimilerine göre de " yaşam biçimi ". Bazılarımız için işin bir parçası ya da karışık şehir trafiğinde, otomobillerin arasından sıyrılıp gitmeye yarayan pratik ucuz bir araç. Farklı ihtiyaçlara göre yapılmış çok farklı motosiklet tipleri satılıyor. Benim bulabildiklerim; "touring" ve "cruiser" uzun yol, "enduro" arazi - asfalt, "racing" yarış, "street" şehir içi kısa mesafe, "commuter" şehir içinde yüksek manevra kabiliyetli, "scooter" ekonomik tipli şehir içi küçük tekerlekli tipten oluşuyor. Motosiklet her geçen gün, hem sessizleşen hem de hafifleyen motoruyla hızlı ve güvenli olma yolunda emin adımlarla ilerleyen milyonların kullandığı bir ulaşım aracı.
Ünlü motosiklet güzergahlarında açılan barlar, oteller özgürlüğün tadını iki tekerlek üstünde arayanlara kol kanat geriyor. Motosiklet sevgisi farklı milletlerin farklı inanışlarındaki insanlarını özgürlük potasında sevgi ve barış içinde harmanlıyor. Rüzgara karşı yapılan yolculuklar sinemaya da, müziklere de ilham veriyor.
Motosiklet müzeleri, insanoğlunun ağaç bir düzenek üzerinde başladığı denge yolculuğunda kat edilen mesafeyi gözler önüne sermeye yardımcı oluyor
Motosiklet sevdası koleksiyonlara da yansıyor; eski motosikletler, meraklıları tarafından toplanıyor. Oluşturulan fan kulüpleri sayesinde geçmişteki modellerin orijinal parçaları tekrar üretiliyor. Dünyanın her yerine yayılmış motosiklet müzelerinde yüzyılı aşkın tarih süreci içinde farklı tip ve modeller sergileniyor. Motosiklet pulları, kartpostalları, madalyaları, oyuncakları ve motosiklet temalı çok şey geniş bir yelpazede alıcı buluyor. Özgürlük arayışları, bisiklette olduğu gibi, motosiklette de sürücüsünü Kaf dağının ardına taşıyor.
Güzellikleri biriktirmenizi dilerim!..