Anneler Günü olur da, babaların olmaz mı diye düşünenlerin de katkısı olmuştur Haziran ayının 3. pazarının "Babalar Günü" olarak belirlenmesinde! İyi ki de olmuş; çünkü “babalık kavramı” tarih boyunca neredeyse dünyanın tüm coğrafyalarında hüküm sürmüş imparatorluklara erkini kabul ettirtmiş, tüm toplumları derinden etkilemiş bir olgu. Hele bizim gibi demokratik işlerliği tam olarak oluşmamış toplumlarda, devlet her zaman “baba” konumundadır; döver de, sever de! Bir yandan da halk, kendine şu ya da bu şekilde yakın gördüğü politikacıya, -oy vermese de-, zamanı geldiğinde -Demirel’e verdiği gibi- “Babalık” vasfını verir. Yani baba olmak bir yana, “babalık kavramı” başlı başına ele alınacak sosyal bir olgu, felsefi bir tema.
Babalar Günü'nün Amerika’da resmi tatil olarak kabul edilmesi, Anneler Günü'ne göre 58 yıl sonra gerçekleşmiş olsa da, ilk Babalar Günü kutlaması, Anneler Günü'nden sadece 2 yıl sonra, yani 1914 yılında yaşanmış. Ve o günden sonra da artan bir hızla dünyanın dört bir tarafına yayılmış.
Babalar Günü ne zaman çıktı, net bilgi yok
Babalara ait bir simgesel kutlamanın ortaya çıkmasının da ardında birkaç farklı öykü var. Bunlardan biri 1907 yılında Amerika'da Batı Virginia'da, meydana gelen bir maden kazasında ölen 360 erkeğin ardından, her yıl önceleri anma günü olarak kutlanan bu etkinliğin ölenlerin çoğunluğun baba olması nedeniyle, babalara atfedilip, günümüzdeki babalar günü kutlamalarının ilk adımını oluşturduğu düşüncesi.
Anlatılan bir diğer hikaye yine Batı Virginia'da geçiyor ve John Dowdy’nin annesinin ölümünden sonra kendisine hem annelik hem de babalık yapan babası adına başlattığı kutlamaların babalar gününün başlangıcına ait yaşananlara temel teşkil ettiğini söylüyor.
Bir başkası da, Amerikan tarihinin çok karanlık günlerini ardında barındıran Amerikan İç Savaşına katılmış bir gazinin kızı olan Sonora Smart Dodd'un azimli isteği ve kararlı mücadelesi ile ortaya çıkarttığı tezi. Sonora Smart Dodd annesinin ölümünden sonra, kendisine ve altı kardeşine hem annelik, hem de babalık yapan babası William Smart için içine çevresindeki tüm babaları da alacak bir kutlama programı organize etmek istemiş. Bunun için de babasının doğum günü olan 5 Haziranı hedeflemiş ama evdeki hesap çarşıya uymamış; etkinlik bu tarihe yetişmemiş. Çalışmalar anca 19 Haziran 1910 tarihinde bitmiş ve Washington'un Spokane şehrinde bir araya gelinerek katılan babalara bu onur yaşatılmış. Gelecekteki babalar günü programları için spesifik bir tarihten ziyade, Haziran ayının üçüncü pazar gününe karar kılınmış.
1924 yılında Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Calvin Coolidge da kutlamaları desteklemiş ama Babalar Günü’nün resmi ilanı, tam yarım asrı aşan bir süre sonra 1966 yılında dönemin Amerika Birleşik Devletleri başkanı Lyndon Johnson tarafından ilan olunmuş. Her Haziran ayının üçüncü pazarının Babalar Günü olarak kutlanıp devlet nezrinde belirlenmesi ise 1972 yılında, Richard Nixon'un imzasıyla yürürlülüğe girmiş ve sonrasında da resmi tatil ilan edilmiş.
Farklı ülkelerde farklı günlerde kutlanıyor
Babalar gününü farklı tarihlerde kutlayan çok ülke var;
Bolivya, Honduras, İtalya, Lihtenştayn, Portekiz ve İspanya 19 Mart,
Güney Kore 8 Mayıs,
Lituanya Haziranın ilk Pazar günü
El Salvador ve Guatemala 17 Haziran,
Nikaragua, Polonya ve Uganda 23 Haziran,
Uruguay Temmuzun 2. Pazar günü,
Dominik Cumhuriyeti Temmuzun son Pazar günü,
Brezilya Ağustosun ikinci Pazarı,
Çin ve Tayvan 8 Ağustos,
Arjantin 24 Ağustos,
Avusturya ve Yeni Zelanda Eylül Ayının ilk Pazar günü,
Nepal Eylüldeki ayın ilk hilal konumunda, yani yeni ayda,
Lüksemburg Ekimin ilk Pazarı,
Estonya, Finlandiya, Norveç ve İsveç’te Kasım ayının ikinci Pazarı,
Tayland 5 Aralık
Avusturya, Ekvator ve Belçika'da da Haziranın ikinci Pazar günü
Tarih boyunca babalık toplumsal farklılıklar gösterdi
Tarihsel süreç içinde, Mezopotamya bölgesinde hem Sümer’de hem de Babil devletlerinde “baba imajı ve otoritesi” hep etkili olmuş; erkekler arasında da baba olmak ayrı bir statünün varlığını ortaya koymuş. Büyük bir aile içinde en yaşlı baba, en yüksek otoriteyi temsil etmiş. Oğullardan evli ve baba statüsünde olan da en büyük baba karşısında itaatkar ve saygılı olmuş.
Hindistan’dan Çin'e ve İran'a kadar bilinen birçok eski uygarlıkta da babanın aile içindeki otoritesi hep var olmuş. Çin’de babanın çocuklarını onların rızasını almaya gerek duymadan satabildiği dönemler yaşanmış. Eski İran hukuku, kadın ve çocukların babaya karşı mutlak itaatini isterken, Hindistan’da Brahmanlarda, babanın erkek çocukları üzerindeki velayet hakkı, bu çocukların dini bir görev ifa etmeleri halinde sona erermiş.
Eski Roma İmparatorluğunda da, Antik Yunan site devletlerinde de, babanın konumu, birçok konuda aile bireylerinin hak ve hürriyetlerini otoritesi içine alacak şekilde belirlenmiş. Baba, her daim, çocuklarını cezalandırma, hatta satabilme hakkına sahip olmuş. Ancak bazı site devletlerinde babanın otoritesine sınırlamalar da getirilmiştir. Mesela, eski Atina’da 18 yaşına gelen çocuklar reşit sayılarak, babanın onlar üzerindeki hayati konularda karar yetkisi kaldırılmıştır.
Osmanlı toplumunda da çocukların babanın hukuki denetimi altında olması, kız ve erkek çocukların baba merkezli bir aidiyet içine doğmaları ve yaşamalarıyla yaşatılmış.
Aslında babalık kavramı çoğu toplumsal düzenlerin ayrıcalıklarından her daim faydalanan bir olgu da olmuş. Tarihsel süreç içinde, toplumsal, söylemsel ve politik olarak yaşatılan bu olgular gerek ataerkillik, gerekse de ataerkillikle işbirliği içindeki iktidar, kapitalizm, militarizm çemberinde deneyimlenen çok farklı babalık biçimleri de yaşatmış. Gerek erkeklik, gerekse de “erkek” özne olma konumlarına "babalık normu" altında bakmayı amaçlayan bütünsel bir bakış açısı geliştirilmeye çalışılmış. Belki de bu yolla cinsiyet hiyerarşisinin en üstünde bulunan “hegemonik" erkeklik olgusu, babalık kavramı ile yumuşatılmış ve daha kabul edilebilir bir hale sokulmuş olmalı.
Baba ile ilgili deyim ve sözler
Dilimizde “baba” ile ilgili çok tabir var. En bilineni -belki de- hiç bir karşılık beklemeden, sadece iyilik olsun diye yapılan bir yardımı anlatan “ babasının hayrına” deyimi. Sanıyorum sizlerin bildiği ya da zaman içinde karşınıza çıkacak başkaları da vardır ama ben de sizler için bulabildiklerimi derledim;
Baba oğluna bir bağ bağışlamış, oğul babasına bir salkım üzümü çok görmüş,
Baba eder, oğul öder,
Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği,
Baba ekşi yer, oğlunun dişi kamaşır,
Baba malı tez tükenir, evladın kazanması gerek,
Baba vergisi görümlük, koca vergisi doyumluk,
Babasından mal kalan, merteği içinden bitmiş sanır.
"Babalar gibi satarım…"
Baba, babalık, babalar dendiğinde aklıma hep “Babalar gibi satarım” sözü gelir. Hatırlayanlar olacaktır, AKP’nin iktidara geldiği 2002 seçimlerinden sonra Abdullah Gül’ün kurduğu kabinede Maliye Bakanlığı koltuğuna oturtulan Kemal Unakıtan tarafından söylenen ve hafızalara kazınan bir sözdür bu! Tekel'in özelleştirme ihalesinin Haziran Ayında sigara ve içki olarak iki ayrı blok halinde gerçekleşeceğini söyledikten sonra, Rekabet Kurumu ile bir sorun çıkıp-çıkmayacağını yönündeki bir endişeye karşı Unakıtan ‘‘babalar gibi satarız’’ demişti. Hakikaten de sorun çıkmadı; Tekel de satıldı; peşi sıra diğerleri de... Geriye bakıldığında satıldı da ne oldu, karşılığında alınan paralar (!) nereye gitti diye sorarsanız, mantıklı bir cevap bulmak –sanki- imkansız gibi. Bugünden bakıldığında 3-5 kuruşa satılarak elden çıkarılan nice kamuya ait işletmenin yokluğu yanında, ülkenin yine gırtlağına kadar borcu var, yine ekonomik kriz içinde, yine o günlerdeki gibi ağır sorunlarla uğraşıyor. Yani devam eden istikrarsızlık, daha doğru bir ifadeyle “sürdürülebilir istikrarsızlık”. Bir türlü çözülemeyip kronik hale gelmiş sorunlar, bilimsel metotlarla birlikte akıl yoluyla bulunamayan çözümler ve kurulamayan akılcı düzenler.
Özelleştirmelerin Babalar Günü ile ne ilişkisi var derseniz, ben de bilmiyorum. Babalar günü diye yazmaya başladım, konu nerelere geldi! Sakın suçlu aradığımı ve günah keçisi olarak da babaları gördüğümü düşünmeyin. Hoş Türk siyasal yaşamında kadınların payı nedir dendiğinde alınacak cevap büyük ölçüde yine aynı kapıya çıkacaktır ama bence suçlanacak olan -her şeye rağmen- ataerkil toplum düzeni, erkek egemen sistem olmalı, diye düşünüyorum. Babalığın saygın özellikleri, babanın yaşamımızdaki doldurulamayacak rolü ve babalık kavramının çağlar boyunca temsil ettiği güven merhumu her daim babalarımızla birlikte içimizde yaşayacaktır diye düşünüyorum.
Türkiye’de kutlanması yeni sayılır
Başvurduğum tüm kaynaklarda, ülkemizdeki Babalar Günü'nün 1980’li yılların sonlarına doğru genel kabul gördüğünü ve sonra da yaygın olarak kutlanmaya başladığını yazıyor. İlginçtir, Babalar Günü’nün ülkemizdeki geçmişi hakkında yaptığım araştırmalardan şu ana kadar doyurucu bir bilgi bulamadım. Bu konuyu detaylandırmak için eski gazeteleri ve eski dergileri tekrar taramak ve elden geçirmek gerekiyor.
Baba temalı koleksiyonların da çok meraklısı var. Mesela baba ve çocuk temalı fotoğraflar bir dönem özellikle Amerika’da çok kişi tarafından toplanmış. Birinci ve İkinci Dünya savaşlarında evlerinden çok uzaklarda, cephelerde olan babalara duyulan özlem, babaya dair her şeyin biriktirilmesini akıllara getirmiş. Pullar, madalyalar, ünlü babalar için çıkartılmış ilk gün zarfları ve akla gelebilecek çok şey var.
Koleksiyonculuk, kimsenin düşünmediğini düşünerek biriktirmeye başlayanlara büyük kapılar açar, hızlı yol almalarını sağlar. Ne dersiniz, belki de siz “baba” ya da “babalar günü” temalı değişik bir şeylerin koleksiyonuna başlar, bu alanda bulacaklarınız ile kendinize özgü kapılar açarsınız.