İnsanları kitaplar gibi görürüm.
İnsanları okumak onları dinlemek ve gözlemlemekten geçer.
İnsanları okumak iş hayatında da, özel hayatında da son derece önemlidir.
İş hayatında bu oldukça kaotik bir süreçdir ve daha zordur…
İlkel kabilelerde yasayan yerliler gün içerisinde çıplak dolaşırlar. Maskeler, sadece ayinlerde, rituellerde kullanılır. Plazalarda iş yapan beyaz yakalılar ise maskelerini gün içerisinde takarlar. Sadece özel anlarda ve alanlarında maskelerinden sıyrılırlar.
İnsanlar iş yaşamında günlük yaşamdaki gibi davranmazlar. Gündelik yaşamımızdaki sohbetler hayat odaklı iken, iş yaşamında konuşmalarda ön plana çıkanlar, güç, unvan ve menfaatlere dairdir. Kendine özgü vahşi bir ormandır iş yaşamı. Okullarda ders çalışır, sınav olursunuz; bu ormanda ise sınav olur, ders alırsınız. Yukarıda da söylediğimiz gibi, herkes maskelerler dolaşır; maskeler düştüğünde ise kimse kiminle karşılaşacağını bilemez. İş hayatında ezeli ve ebedi olan dostluk ya da düşmanlıklar değil ezeli ve ebedi çıkarlardır ön planda olan.
Maskeler korunma ya da avlanma ihtiyacına bağlı olarak mekana göre değişiklik gösterir. Erkeklerin kravat, bayanların topuklu ayakkabı çeşidine yakın farklılıklarda maskeler mevcuttur.
Kurtların içerisinde ceylan masumiyetiyle bir yaşam süremeyeceğiniz için siz de iş yaşamına atıldıktan sonra, bu maskeli balo ritüeline uyum sağlamaya, gerçek yüzünüzü o sahte kalıplar ve maskeler arkasında saklamaya başlarsınız. Bu karşılıklı ilişkilerde her iki taraf için de bağlantı kurmayı ve birbirini okumayı zorlaştırır.
İnsanları okumak deyince ne anlarız? Karşıdakini tanımak, onun nasıl biri olduğunu anlamak, zihninizdeki şablonlardan ona uygun olanını bulmak… Ya da onun için yeni bir şablon açmak… İnsanları okumak, kimdir bu, sorusunu ona bakarak kendi kendine yanıtlamaktır. Tanımadığınız kişilerle bir toplantıya girdiğinizde veya yeni bir müşteriyi ziyaret ettiğinizde hakkınızdaki kararın genellikle ilk otuz saniye içinde verildiğini biliyor musunuz? Takınızdan kokunuza, ruh halinizden cinsiyetinize ve yaydığınız enerjiye kadar her şey bir sinyal olarak alınır. Saat otuz kez tik tak dediğinde hakkınızda fikirler hemen oluşur. Bunun pek de adil olmadığını düşünüyorsanız bir de değerlendiren olarak kendinizi gözlemleyin. Aynı adaletsizliği yaptığınız fark edeceksiniz. İlk izlenim her ne kadar son izlenim olsa da, gene de siz siz olun, en iyi yargının ön yargı olmadığını bir köşeye not edin. İlk algılamalarda yanılabilceğinizi bilin; nihai kararınızı bir süre geciktirin. Bu süre zarfında, daha fazla gözlem yapmak, dinleme/konuşma oranı rasyonuzu yüksek tutmak, bilgi toplamaya çalışmak farkındalığınızı arttırır.
Bu tür önyargılara kapılmayıp farkında da olursanız siz de bir noktadan sonra size karşı oluşacak ön yargıları kırmak için ‘’impresion management=izlenim yönetimi’’ adına iki yüzlülüğün atölyelerinde kendinizi maske kalıbı dökmeye çalışırken bulabilirsiniz. Bu şekilde ufak adımlarla içine entegre olduğunuz imaj ve izlenim yönetiminiz, iş dünyasından içeri giriş veya dışarı çıkış biletiniz olacaktır. Unutmayın, amatör ile profesyonel arasındaki önemli farklardan biri, amatörlerin içlerinden geldiği gibi davrandığı, profesyonellerin ise seçilmiş davranış biçimlerini sergilediği gerçeğidir. Profesyonellik, iş hayatına farklı maskelerden bakabilmek ve farklı maskelerin arkasındaki insanları okuyabilmek yeteneğidir.
Gücü beslediği düşünülen her türlü ekipman beyaz yakalı ayini sayılan toplantılarda kullanılır. Marka kalemler, şık kartvizitlikler, bb’ler, i phone ve i pad’ler… Kol düğmeleri adeta zırh gibi kuşanılır. Mızrakların ucuna rakamlar, raporlar takılır.
Toplantıların sadece toplantı olmadığını bilin ve beden dilinize dikkat edin. İzlediğiniz kadar izlendiğinizi unutmayın. Toplantılarda söylenenleri dinlemeye, söylenmeyenleri okumaya devam etmelisiniz. Kimin kimle oturduğu bir bilgidir. Tabi ki bu en basitidir. Daha iyi bir gözlemci olursanız, kimin kimi desteklediğini, yeni kurulan ve bozulan ittifakları, kimin gerçekte etkin olduğunu, yatay ve dikey etkilere ilişkin kodlamaları, farkındalığınızı yükseltmek suretiyle alt yazı gibi okuyarak çözebilirsiniz.
İnsanları okumanın en güvenilir yollarından biri onları iyi dinlemekten geçer. Dinledikçe onların yalanlarından nasıl sıyrıldıklarını değil ama sizin yalanlarla gerçekleri ayırmaya başladığınızı fark edersiniz. İyi dinlemediğiniz veya okuyamadığınız bir insan, bir kitap gibi sadece ön veya arka kapağını gösterir size.
İçinde bunduğumuz yeni dünya sunduğu teknolojik olanaklar ile güncel hayatımızdaki iletişimi kolaylaştırırken bir yandan da ilişkilerimizi zorlaştırdı. Yüzyüze görüşmenin yerini bir dönem mektup, telefon, fax veya delegasyon alır iken, günümüzde artık mail, massenger, bbm, skype ve bir çok sosyal medya kanalı aldı. Dolayısıyla insanların birbirini tanıması, okuması ve birbirleri ile ilişki kurması daha fazla iletişim parametresine dayanır oldu. Bu değişim ve çeşitlenmenin yarattığı karmaşa bir zorluk olarak algılanabileceği gibi iletişimde olanak ve okumada veri zenginliği olarak da yorumlanabilir. Ve biz ikincisine dikkat çekmekten yanayız. Tabi bu niyetten çok analiz becerisi ile mümkün olacaktır. Sizin insanları okumaya hazır olmanızda fevkalade önemlidir. Yoksa dünyadaki hiçbir ip ucunun size faydası olmaz.
Öyleyse meselenin özünü bir daha toparlayalım: Artık iş hayatındaki her insan yüz yıl önceki türdeşlerinden daha karmaşık bir kitaptır. Onu düz bir metin olarak okuyanlar, fişlerde yazanlardan fazlasını öğrenemezler: Sadece Ali’nin geldiğini, Oya’nın topu tuttuğunu zannederler. Oysa Ali’lerin ve Oya’ların maceraları artık çok daha enteresandır.
Aslında bu nedenle yazılan reçetedeki ilaçların tadı da kötü olmayacaktır. İlaçlarımız; İnsanlarla daha çok zaman geçirmek, ön yargılarınızdan arınmak, bolca dinleyip, gözlemlemek ve objektif olmak... Mümkünse mail atmak yerine telefon açmak, hatta telefon açmak yerine gidip yüz yüze görüşmek.. İletişim her zaman yüz yüze başlar. Yüzde ise en dikkat çekici yer, unutmayın ki gözlerdir. Biliyorsunuz maskelerin göz kısımları açıktır. Yani oraya bakınca gördükleriniz gerçek kişiye aittir.
Tüm bunları yaptığınızda insanları daha iyi okumakla kalmayıp onlarla ilişki kurmaktan daha fazla keyif aldığınızı da göreceksiniz. Bu da reçetede yer alan ilaçların yan değil, ilave etkisidir.
Suratı ekşi olanın, balı da acı olur.
Seyh Şadi Şirazi