Eski Yugoslavya'yı oluşturan cumhuriyetlerden Karadağ'ın, 2006 yılında düzenlenen referandum neticesinde, Sırbistan'dan ayrıldığı ve Avrupa - Atlantik kurumlarına üye olmayı hedefleyen bir dış politika izleyerek ağabeyi Belgrad ile yollarını ayırdığı, Balkanlar'a ilgi duyan okurlarımızın malumudur.
Adriyatik kıyısındaki şirin ülke Karadağ ile tanışmamız 2003 yılına kadar uzanmaktadır. O sene başında atandığımız Belgrad'dan, görevimizin sona erdiği 2008 yılı ilkbaharına kadar, Karadağ'ın başkenti Podgoritza'yı bir çok kez ziyaret etme imkanımız oldu. Bu küçük ülkenin, boyu 2 metreye yaklaşan, bir türlü eskimeyen, 1962 doğumlu siyasetçisi Milo Dukanoviç ile karşılaşmamız 2003 yılı ilkbaharına rastlamaktadır. Milo, o dönemde, 40 yaşlarında olmasına karşın, bölgenin tecrübeli ve uzak görüşlü siyasetçileri arasında sayılıyordu. Zira, 1990'lı yıllarda Slobodan Miloseviç'in agresif sırp milliyetçisi politikalarının yol açacağı tehlikeleri görerek "sırp kasabı" ile yollarını ayırmış, bu şekilde ülkesini o dönemde Balkan coğrafyasında yaşanan iç savaşlardan uzak tutarak iyi bir siyasetçi olduğunu genç yaşlarında kanıtlamış idi.
Batı Balkanların AB yolunda ilerleyen ülkesi Karadağ'da geçtiğimiz hafta seçimler yapıldı. Bugüne kadar katıldığı tüm seçimleri kazanan, 4 dönem başbakan ve 2 dönem cumhurbaşkanı koltuğunda oturmayı başaran Milo Dukanoviç'in partisi DPS (Sosyalist Demokratik Parti), bu defa da seçimleri birinci parti olarak tamamladı, ancak 81 milletvekilinden oluşan parlamentoda, işbirliği yaptığı partiler ile birlikte 40 sandalyeyi aşamadı. Buna karşın, dinazor politikacıya muhalefet eden ve öncelikli amaçları Milo'yu iktidardan indirmek olan 3 ayrı muhalif grup toplam 41 koltuk kazanarak çoğunluğu ele geçirdi. Farklı siyasi görüşlere sahip, çok sayıda Milo düşmanı siyasi parti veya hareket, ortak bir program altında birleşerek bir koalisyon protokolü imzalayabilecekler mi? Zor ama imkansız değil... İmzalasalar, uzun ömürlü bir hükümet olur mu? Bu pek zor…
650 bin nüfuslu Karadağ'ın temel sorunu, ülkenin yarıya yaklaşan bir bölümünün, kendisini etnik açıdan Karadağ'lı değil de, Sırp olarak görmeye devam etmesidir. Siyasi açıdan bakılırsa, halkın yüzde 30 - 40 civarındaki kesimi, ülkenin dış politika alanında, Belgrad'ın çizgisinde veya himayesinde yürümesini daha uygun görmektedir. Karadağ, 2017 yılında NATO'ya üye olmasına rağmen, Belgrad'ın hamiliğini tercih eden bu kesim NATO'ya karşı gelmeyi halen sürdürmektedir. Daha açık ifade etmek gerekirse, Milo'nun, genç ülkenin istikametini, tartışma ve ikna yoluyla değilde, yukarıdan aşağıya, meclis aritmetiği üzerinden belirlemesi, köklü dokuyu değiştirememiştir. Bu muhalif kesim, Avrupa - Atlantik kurumlarının temsil ettiği görüş, anlayış ve değerleri hala yeterince cazip bulmamakta, gözleriyle Belgrad'ı ve daha doğudaki Moskova'yı süzmeyi sürdürmektedir. Slav - ortodoks dayanışması, batı karşıtlığı ve Moskova'ya yakınlık şeklinde tarif edeceğimiz bu damar, Sırbistan'a ilaveten, Bosna - Hersek ve Kuzey Makedonya'da da gücünü muhafaza etmektedir.
Tecrübeli politikacı Dukanoviç'in, çoğunluğu, batı istikametinde peşinden sürükleyememesinin diğer önemli sebebi, ülkenin güçlü ve köklü kurumu Sırp Ortodoks Kilisesidir Bu kilise, Karadağ'da Belgrad'ın eli kolu gibi çalışmakta, hükümete muhalefet eden siyasi parti ve kuruluşların elinden tutmaktadır. Sorunu aşmak amacıyla, Karadağ yönetimi, 1993 yılında kurulan Karadağ Ortodoks Kilisesini desteklemeyi sürdürmekte ve diğerinin yerini alması için yoğun çabalar sarfetmektedir. Bu meyanda, ülkede çok sayıda kilise ve manastıra, ayrıca devasa arazilere sahip olan Sırp kilisesinin, tapusu mevcut olmayan mülkünü devletleştirmek üzere, hükümet tarafından bir süre önce çıkarılan yasa, halk arasında büyük tepkilere yol açmıştır. Neticede, muhalefet ile kilise arasındaki dayanışma daha da güçlenmiş, aralarındaki işbirliği seçim döneminde, sokaklara kadar yansıyarak seçim sonuçları üzerinde etkili olmuştur.
Son parlamento seçimlerinde, Dukanoviç yönetimini aşağıya çeken üçüncü önemli unsur, arkası kesilmeyen yolsuzluk iddialarıdır. Kurt politikacının, belki de en zayıf tarafı, göreve geldiği ilk yıllardan itibaren yolsuzluk suçlamalarından kendisini bir türlü aklayamamasıdır. 2003 yılında bölgede görevli olduğumuz dönemde, Milo aleyhinde "devlet eliyle sigara kaçakçılığı yapıyor" şeklinde iddiaların mevcudiyetini hatırlıyoruz. Nitekim bir İtalyan savcının, Milo hakkında kaçakçılık soruşturması başlattığına dair haberleri Belgrad basınında sıklıkla okurduk. Ülkesinin istikametini batıya çeviren Karadağ liderinin, geçtiğimiz 30 yıl boyunca, yolsuzluk sorununu çözememesi kabul edilebilir bir husus değildir. Son seçim sonuçlarının "Mafyanın, organize suçların ve yolsuzlukların sonu" şeklinde yorumlanması, yolsuzluklar konusunda halkın sabrının da sonuna gelindiğinin işaretidir. Öte yandan, Avrupa Birliği ile sürdürülen katılım müzakereleri çerçevesinde, yargı, adalet, temel özgürlükler konularında (23 ve 24 fasıllar), Brüksel'in tavsiyesiyle Meclis'ten geçen yasaların, yolsuzluk sorununu çözmeye yeterli olmadığı ortaya çıkmıştır. Özetlemek gerekirse, yolsuzluklar konusunda AB tarafından empoze edilen mevzuat, Karadağ'ın bu temel meselesine çare olmamıştır.
30 Ağustos günü düzenlenen Karadağ parlamento seçimlerinden bir hafta sonra, 8 Eylül tarihinde, seçimin galibi sayılan Milo Dukanoviç karşıtı büyük koalisyonun 3 lideri, kuracakları koalisyon hükümetinin izleyeceği bazı temel politikaları vurgulayan ortak metni imzalayarak yeni hükümetin teşkili yönünde ilk adımı atmışlardır. 3 lider yaptıkları açıklamada, Karadağ'ın kurulu düzenini sarsacak bir girişimde bulunmayacaklarını, Avrupa - Atlantik kurumlarını hedef alan dış politikanın korunacağını, ulusal sembollere saygı göstereceklerini, komşu ülke Kosova'nın tanınması kararını muhafaza edeceklerini, NATO üyeliği dahil tüm uluslararası taahhütlere uyacaklarını vurgulamışlardır. Koalisyon hükümetinin siyaset üstü bir uzmanın önderliğinde, Avrupa ile bütünleşme ve ülke ekonomisinin güçlendirilmesi hedeflerine yoğunlaşacağını, yolsuzluklarla mücadele edeceğini, önceki yönetimle hesaplaşma girişimlerinden kaçınılacağını, ancak tüm halkın karşı geldiği Sırp Ortodoks Kilisesi'ni hedef alan yasanın iptal edileceğini duyurmuşlardır.
Milo Dukanoviç döneminin "şimdilik" sona erdiği manasını taşıyan parlamento seçimlerinin ardından, Karadağ'ın önünde yeni bir sayfa açılmıştır. Bu arada, Milo'nun 2023 yılına kadar cumhurbaşkanı koltuğunda oturacağını aklımızdan çıkarmayalım. Adı yoğun biçimde yolsuzluklara karışmış, 30 yıllık bir yönetimin, yerini yeni hükümete, olaysız, barış içinde bırakması, Karadağ ve Batı Balkanlar için demokrasi adına bir kazanç kabul edilmelidir.
Beyaz Rusya lideri Lukaşenko'nun, 26 yıldır yapıştığı iktidarı bırakmamak üzere, muhalefete uyguladığı baskı, çıkan olaylar ve komşu Rusya'nın bu çerçevede Lukaşenko'ya verdiği destek göz önünde bulundurulursa, Moskova'nın radarında ve dış politika emellerinde, özel bir konuma sahip olduğunu bildiğimiz Karadağ'ın, bu sıra dışı nöbet değişimini, kazasız belasız atlatmış olması, ülke ve bölge istikrarı açısından büyük önem taşımaktadır.