Saray medyası ve bir fotoğraf...
Dilek İmamoğlu, Başak Demirtaş, Selvi Kılıçdaroğlu ve Canan Kaftancıoğlu, Selahattin Demirtaş için yapılan bir etkinlikte yan yana oturuyorlar.
Saray tetikçileri günlerdir bu fotoğrafla haşır neşir.
Kimi sureti haktan görünerek, yani iyi niyetliymiş gibi fotoğrafı mıncıklıyor, kimi de bodoslamadan dalıyor konuya.
Hep birlikte Saray'ın düdüğünü öttürüyorlar.
Erdoğan'ın derdi malum:
CHP'yi, HDP'yi, PKK'yı aynı kaba koymak...
Ve CHP ile HDP'nin arasını açmak...
Daha doğrusu, seçim sandığında HDP oylarının CHP'ye, muhalefet blokuna gitmesini engellemek...
Saray tetikçileri, bu fotoğraf karesinin üstünde hoplaya zıplaya Erdoğan'ın oyunundaki rollerini hiç utanmadan sıkılmadan oynuyorlar.
Demokrasi umurlarında değil.
Demokrasi korkusu onları yiyip bitiriyor.
Bu fotoğraf karesinin akla getirdiği demokrasi ittifakı onları ürkütüyor.
Ve böyle bir demokrasi ittifakının tüm muhalefete yayılması ihtimaline gelince, bu da çoktan beri Erdoğan'ın korkulu rüyası...
O yüzden son zamanlarda HDP'ye yönelik baskılar tam bir siyasal kırım halini almış durumda.
Hapishaneler HDP'li milletvekilleriyle, siyasetçilerle, belediye başkanlarıyla dolup taşıyor.
Kürtlerin oylarını, sandığa yansıyan iradelerini hiçe sayarak görevden alınan, yerlerine kayyım atanan HDP'li belediye başkanları ya hapiste ya mahkeme kapılarında çile dolduruyor.
Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen ama kısa süre sonra görevden alınan, yılların Kürt siyasetçisi Ahmet Türk geçen gün şöyle sesleniyordu:
Uzun yıllar siyasetin içinde yer alan biri
olarak, devletin zulüm politikalarını iyi
bilenlerdenim.
12 Eylül’leri, 1994’leri yaşadık.
Ancak inanın ki, hiçbir dönemde şimdiki
kadar Kürtlerin üzerine gelindiğini
görmedim.
Tamamen Kürtlerin kazanımlarını
ortadan kaldırmaya yönelik ve Kürtlerin
kazanımların fili olarak bitirmeye
yönelik bir durumla karşı karşıyayız.
Kürtlerin moralini bozmaya ve
demokratik siyaseti dağıtmaya yönelik
bir anlayışla yaklaştıklarını biliyoruz.
Koşullar ne olursa olsun demokratik
siyasette ısrarlı olacağız.
Sevgili Ahmet Türk;
Senin altını çizdiğin demokratik siyaset Saray için, Saray tetikçileri için büyük bir korku kaynağı.
Çünkü, demokrasinin kendileri için yolun sonu demek olduğunu gayet iyi biliyorlar.
Bunun için baskı, zulüm düğmesine bastıkça basıyorlar.
Bunun için hapishanelerde, mahkeme kapılarında izdiham yaratmış durumdalar.
Bu yüzden, güzel bir fotoğraf karesiyle bile utanmadan sıkılmadan oynamaya kalkışıyorlar.
Ama istedikleri olmayacak.
Onlar gidecek, demokrasi ve özgürlük bayrağını dimdik tutanlar kazanacak sonunda.
Selahattin Demirtaş'ın demir parmaklık arkasından yükselen sesi de bunun işareti:
Üyesi olduğumuz toplum; açlık,
yoksulluk, adaletsizlik, savaş, işkence
politikalarıyla terbiye edilmeye
çalışılırken, korku ve karamsarlık yaygın
ve kronik bir ruh haline dönüşürken
hiçbirimiz oturup durumu seyredemeyiz.
Sorumluluk duygusuna sahip her bir
aydın, siyasetçi, yazar veya
entelektüelin elini taşın altına koyarak
topluma öncülük etme görevi vardır.
Acilen ve acilen demokrasi bloğunu
inşa etme mecburiyetindeyiz.
Türkiye toplumunun ezilenleri, ötekileri,
demokrasi yanlıları, cumhuriyet
değerlerine bağlı olanları, eğer
bugünlerde bir araya gelemiyorlarsa,
bir daha asla bir arada duramaz, bir
arada yaşayamazlar.
Son söz:
Zindanda siyasal rehine olarak tutulmakta olan Selo Başkan'ın, "Acilen ve acilen demokrasi bloğunu inşa etmek mecburiyetindeyiz" diye yükselen sesine kulak verin!