Sevgili Osman,
Şimdi günleri saymaya başladık, senin özgürlüğe kavuşacağın günleri...
Bugün 10 Aralık.
Dünya İnsan Hakları Günü.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nden Osman Kavala kararı böyle bir günde çıktı.
Türkiye'yi insan hakları açından mahkum eden mahkeme, kararında özetle dedi ki:
- Osman Kavala'nın 770 gündür
demir parmaklık arkasında yatıyor olması,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne aykırıdır.
- Osman Kavala, 770 gündür siyasal nedenlerle hapistir.
- Kavala'nın hapse atılmasının altında,
Türkiye'de insan hakları savunucularının
sindirilmek, susturulmak istenmesi yatmaktadır.
- Osman Kavala'nın hak ihlali sona erdirilmeli,
derhal tahliye edilmelidir!
Avukat Turgut Kazan, AİHM'nin kararına ilişkin değerlendirmesi şöyle:
Türkiye’de hukuk adına, yargı adına büyük bir ayıp yaşanmıştır.
Türkiye, yaşanan hak ihlalinin kaldırılması için gerekeni derhal yapmalıdır.
Hemen bugün, akşama kalmadan tahliye sürecini tamamlamalıdır.
Avukat Fikret İlkiz kararla ilgili şöyle dedi:
Türkiye 1990 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin zorunlu yargı yetkisini kabul etmiştir.
Dolayısıyla bu kararın bağlayıcılığı tartışma konusu bile değildir.
Mahkeme ihlal kararı verdiğine göre artık yapılacak tek bir şey var.
Bu da şimdi, hemen, derhal Osman Kavala’nın mahkeme kararıyla tahliye edilmesidir.
Sevgili Osman Kavala;
Gözaltı haberin 770 gün önce, 19 Ekim 2017'nin gece yarısı gelmişti.
60 yaşına yeni basmıştın.
Yine bir sivil toplum çalışması için gittiğin Gaziantep’ten dönüyordun.
Sonrasında, seni Silivri'deki o karanlık hücreye atanlar, seni neyle suçladıklarını 16 ay boyunca bir iddianameye yazamamışlardı.
Belki daha kötüsü şuydu:
16 ay sonra açıkladıkları o zavallı iddianameye de, sana yönelttikleri “Türkiye Cumhuriyeti’ni ortadan kaldırmaya veya görevini engellemeye teşebbüs" suçlamasına dair tek bir somut dayanak koyamadılar.
Daha acısı gelince...
657 sayfalık o iddianamede görüşüne, ifadesine başvurulmayan bir tek sen vardın.
Sevgili Osman kardeşim;
Senin yerin hep demokrasi, hukuk ve özgürlük saflarındaydı.
Bu ülkede insan hakları savunucusu deyince, senin adın da en ön sıralarda geliyordu.
Çünkü hep 'itiraz'ın vardı.
Bu memlekette, devletin hoyratlığı konusundaki itirazların...
Sen de biliyorsun.
İtiraz sahibi insan olmak bu memlekette öteden beri belalı bir iştir.
Şimdi daha da belalı hâle geldi.
Baksana, kaç kişi insan haklarını savunmaktan, ifade özgürlüğünü savunmaktan hapis yatıyor.
Sevgili Osman;
Bileklerine kelepçe takılarak götürüldüğün hastaneleri, bileklerine kelepçe takılarak getirildiğin Silivri’deki adaletten yoksun mahkeme salonlarını, duruşmalarda göz göze geldiğimizde koparıldığın yakınlarına, dostlarına el sallamalarını hiç unutmayacağız.
Tahliye taleplerinin onlarca kez reddedildiğini, azılı bir cani gibi bir hücreye hapsedildiğini unutmayacağız.
Sana yapılanları da, sadece fikirleri nedeniyle hapsedilen gazetecilere, yazarlara, sanatçılara, siyasetçilere de yapılanları unutmayacağız.
Haktan, hukuktan, adaletten, demokrasiden tutkuyla nefret edenleri de unutmayacağız.
Asla unutmayacağız.
Hafıza aklımızın, vicdanımızın bekçisidir.
Sevgili kardeşim;
Şimdi günleri saymaya başladık.
Özgürlüğe kavuşacağın günleri...
Umudumuz, en geç 24-25 Aralık'a kadar AİHM'sinin hak ihlali kararının uygulanması ve senin tahliye edilmeni, özgürlüğüne kavuşmanı bekliyoruz.
İnşallah yine bir büyük hayal kırıklığına uğramayız; Türkiye de senin tahliyenle korkunç bir hukuk ayıbından kurtulur.
Ahmet Altan ve Cumhuriyet yazarları için de bir karar...
Figen Çalıkuşu'nun tweet'ini de bir dipnot olarak yazıma ekliyorum:
Hukuksal zorbalık karşısında hukuk arayan çığlıklarımız çok
gecikerek de olsa AİHM'de yankı buluyor.
Ama zorbaların ve meslek onuru olmayanların doğal olarak
utanması da yok ki!
AİHM çok geciktirdiği Ahmet Altan ve Cumhuriyet yazarları
kararlarını da açıklamalıdır.