Tayyip Erdoğan zılgıtı çekiyor, koca koca kulüpler anında arena sözcüğünü stadyumlarının adından siliyor.
Akıl alır gibi değil.
Arena yabancı sözcük de, stadyum nedir?
Futbol nedir?..
Futbol Federasyonu'nun 'federasyon'u nedir?..
Geçelim.
Aslında bu yerli ve milli arayışı, Erdoğan'ın 'Batı'yı reddeden, Batı'lı değerleri küfür sayan zihniyet yapısını çok iyi anlatıyor.
Erdoğan'ın kendi iç dünyasında Batı'ya açılan pencerelerin nasıl kapalı olduğunun ipuçlarını veriyor.
Bu açılardan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan'ın pazar günü Ensar Vakfı Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma ilginçti.
Türkiye'yi götürmek istediği yeri yine işaret ettiği için ilginçti.
'Batı değerleri'ni reddettiği için ilginçti.
Farklılıklardan ya da hayata kendisinden daha farklı bakanlardan nasıl hazzetmediğini bir kez daha sergilediği için ilginçti.
Bakın ne diyor:
Siyasi olarak iktidar olmak başka
bir şeydir, sosyal ve kültürel
iktidar ise başka bir şeydir.
Biz 14 yıldır kesintisiz siyasi
iktidarız ama hâlâ sosyal ve
kültürel iktidarımız konusunda
sıkıntılarımız var.
Sonra da hedef gösteriyor:
Medyadan sinemaya, bilim
teknolojiden hukuka kadar pek
çok alanda hâlâ en etkin yerlerde
ülkesine ve milletine yabancı
zihniyetteki kişilerin, ekiplerin,
hiziplerin bulunduğunu biliyorum.
Bu durumdan da büyük üzüntü
duyuyorum.
Bir zamanlar, 2000'lerin ilk yıllarında Erdoğan'ı askeri bir darbeyle devirmek isteyenler, Türkiye'nin önüne 'Kızıl Elma'yı koymuşlardı
Erdoğan'ın artık gizlisi saklısı yok. Dünyaya, hayata kendisi gibi bakmayanların basında, televizyonda, sinemada, eğitimde, üniversitede dolaşmalarını, boy göstermelerini istemiyor.
Yerli ve milli diye bastırıyor.
Bu bakımdan özellikle televizyon dizilerinde vidaları sıkıştırdıkça sıkıştırıyor.
Farklılıkları silmek istiyor.
Erdoğan şöyle devam ediyor Ensar Vakfı konuşmasına:
Çok sevindirici, ümit verici şeyler
yaşandı, yaşanıyor.
İmam hatiplere olan ilginin
artması, tüm okullarda Kuran-ı
Kerim, Osmanlıca gibi derslerin
seçmeli olarak okutulması başlı
başına çok güzel şeyler.
Bununla birlikte ülkemizin
ihtiyacı, milletimizin talebi, bizim
hayalimiz olan nesillerin
yetiştirilmesi konusunda hâlâ pek
çok eksiğimiz bulunuyor.
Erdoğan, 'eksikler'in kapatılması ve yeni nesil ve yeni kadrolar yetiştirilmesi için yapılması gerekenleri, eğitimden laikliğin, eleştirel düşüncenin nasıl silinmekte olduğunu şöyle özetliyor:
Erdoğan ''Avrupa'nın demokrasisi bize göre değil'' diyor, Türkiye'nin önüne Yeni Kızıl Elma'yı koyuyor
Dilimizden tarihimize kadar
birçok alanda ecdadımıza ve
kültürümüze duyulan husumetin
ürünü bir yaklaşımla hazırlanmış
olan müfredatlar daha yeni yeni değişiyor.
Dün hedefimiz belki sadece bir
avuç inançlı, imanlı, bilgili,
birikimli nesil yetiştirmekti.
Bugün ise hem bulunduğumuz yer
çok farklıdır, hem de hedeflerimiz
çok çok farklıdır.
Elimizde böyle bir imkân varken,
hâlâ pek çok yeri boş bırakıyor
olmamız aklın ve vicdanın kabul
edebileceği bir durum değildir.
Tek eksiğimiz bunların hizmete dönüştürecek adanmış kadrolardır.
Erdoğan, 'Gezi gençliği'ne karşı duygularını da, tek tip gençlik hedefini de saklamıyor:
15 Temmuz’un en büyük
kahramanlarından biri de gençlerimizdir.
O gece oraya gelenler Gezi
Parkı’nın gençleri değildir.
O gece oraya gelenler vatanını
seven, milletini seven, bayrağı,
ezanı için yola koyulan gençlerdi…
Erdoğan, bütün bunları söyledikten sonra da hedefi, '2053 vizyonu'nun adını koyuyor:
Yeni Kızıl Elma!
Bir zamanlar, 2000'lerin ilk yıllarında Erdoğan'ı askeri bir darbeyle devirmek isteyenler, Türkiye'nin önüne 'Kızıl Elma'yı koymuşlardı.
Avrupa'nın 'birinci sınıf demokrasi'nin bize göre olmadığını, Türkiye'yi böleceğini, bu nedenle Rusya'yla, İran'la, Çin'le, Orta Asya'nın Türk cumhuriyetleriyle Doğu'ya, Kızıl Elma'ya, Yeni Turan'a açılmayı savunurdu bu asker-sivil darbeciler...
Şimdi Erdoğan bu yolda!
Avrupa'nın demokrasisi bize göre değil diyor, Türkiye'nin önüne Yeni Kızıl Elma'yı koyuyor.