Sayın Başbakan;
Siyasette, toplumda cepheleşme işte böyle bir şeydir.
Kimse kimseyi dinlemez hale gelir.
Herkes barikatların gerisine çekilir.
Ve karşılıklı atış başlar.
Kimse kimseye kulak vermez.
Birbirine kulaklarını tıkar.
Çünkü herkes kendi doğrusuna inanmıştır.
Herkesin doğrusu gitgide kör inanca, tartışma kabul etmez dogmalara dönüşür.
Kimse burnundan kıl aldırmak istemez.
Birinin ak dediğine, diğeri kara der.
Sen a dersin, öbürü z anlar.
Anlaşma, uzlaşma zemini kayar gider.
Sayın Başbakan;
İşte böyle bir şeydir cepheleşme.
Herkes kendi barikatlarının arkasına çekilirken, Cengiz Çandar’ın deyişiyle, psikolojik kan davaları uç verir.
Ortam, gerildikçe gerilir.
Tansiyon yükseldikçe yükselir.
Siyasal ve toplumsal gerilim tırmandıkça, makul olanı yakalama şansı kaybolur.
Sayın Başbakan;
Şimdi böyle bir süreçte yol alıyoruz.
Herkes burnundan soluyor.
Herkes kendi haklılığına inanıyor.
Çok tehlikeli bir süreç bu.
Kendini belli etmeye başlayan psikolojik kan davaları çok daha içinden çıkılmaz kanlı çatışmalara zemin hazırlayabilir.
Bu ürkütücü ihtimal hiç de uzak değil.
Çünkü, karşılıklı olarak barikatlarda yerlerini almaya başlayanlar yangına körükle gidebilir.
Böylesine korkunç bir ihtimal eşikte!
Ne kadar farkındasınız tehlikenin?..
Psikolojik kan davaları eğer gerekli özen gösterilmezse, toplumu öylesine bölebilir ki, öylesine uçlara itip kutuplaştırabilir ki, hızla uzun bir seçim dönemine doğru yol almakta olan Türkiye, Allah saklasın, bir anda kendisini bir kan ve ateş çemberinin içinde, bir ‘cehennem çukuru’nun içinde buluverir.
Bu konuda, hem bizden hem Avrupa’dan tarih babanın kan ve ateşle yazılmış o kadar çok sayfası vardır ki...
Sayın Başbakan;
Bir günde ikinci yazımı yazıyorum.
Ve uzatmak da istemiyorum.
Bu bir uyarı mektubu size.
Farkındayım, şu günlerde yazılarım hep size mektup şeklinde oluyor.
Nedeni malum:
Türkiye’nin bu son derece tehlikeli sürüklenmesini, bu ürkütücü cepheleşme halini bugün ancak siz durdurabilirsiniz.
Frene basabilecek olan sizsiniz.
Ama eğer siz de, yüzde ellinin bayrağını sallayarak barikatlara çıkarsanız, emin olun, yapacak bir şey kalmaz.
Yazık olur Türkiye’ye.
Sayın Başbakan;
Son olarak bir noktaya daha değinmek istiyorum.
Eğer sizi ve iktidarınızı hedef alan ‘uluslararası bir komplo’ya gerçekten inanıyorsanız, bu oyunu bozmanın tek yolu, frene basarak Türkiye’yi yumuşatmaktan ve Gezi Parkı’nın genç insanlarına zeytin dalı uzatmaktan geçiyor.
Sayın Başbakan;
Krizin sunduğu bir fırsat var.
Demokrasi açısından yeni bir eşik bu.
Eğer Türkiye’ye bu eşiği aşırtabilirseniz, fırtınalı sulardan uzaklaşır, yelkenlerimizi yine normalleşme ve barış rüzgârlarıyla doldururuz.