28 Ocak 2020

Erdoğan'dan Kılıçdaroğlu ve Gül'e tuzak mı?..

Saray'ın hedefi, hem Kemal Bey hem de CHP'nin iç selameti...

Kılıçdaroğlu-T24 buluşması ya da yemeği epeyce tartışma yarattı, iyi de oldu. Çünkü Kılıçdaroğlu ve CHP, demokrasi açısından bu ülkenin geleceğinde kritik bir yere ve öneme sahip. Bu konuda, muhafazakar ve merkez sağ siyaseti uzun yıllardır yakın markajda tutan bir dosttan aldığım mesajı bugün köşeme alıyorum.

* * *

İstanbul ve Ankara'daki seçimlerden, yani Erdoğan'ın büyük yerel seçim yenilgisinden sonra AKP'nin tepelerinde yeni bir senaryo tezgahlandı.
Çünkü Millet İttifakı'nın bozulmadığını gördüler.
Ve HDP'den Saadet Partisi'ne kadar uzanan bir parlamenter demokrasi ve yeni anayasa mutabakatı kendini belli etti.
Daha önemlisi, şunu da gördü AKP'nin tepeleri:
2023 hedefine doğru bu ittifak daha da güç kazanabilirdi.
Babacan ve Davutoğlu'nun yüksek sesle ve kararlı bir dille yaptıkları çıkışlar, AKP tabanının vicdanında karşılık bulmuş olmalı ki, Erdoğan uzun zamandır unuttuğu, küçümsediği geleneksel Milli Görüş tabanına yeniden hamle yapmak zorunda kaldı, Nakşi liderleri kamuoyuna açık olarak ziyaret etti.
Ancak, Erdoğan'ın bu hamlesinin tutmayacağına dair muhafazakar tabanda yaygın bir kanı var.
Öte yandan, Ahmet Davutoğlu'nun herkesin düşündüğünden de derin bir AKP katmanına hitap ettiği görülüyor.
Davutoğlu'nun yüksek sesle ve doğruda Erdoğan'a yönelttiği eleştiriler bu kesimin alışık olduğu "mutlak biat" yönteminin artık tutmadığını gösteriyor.
Ali Babacan'ın da, Özal tipli geniş bir yelpazeyi oluşturma ihtimali, bu iki farklı yapınının bir hedefe, yani asgari müştereklerde Millet İttifakı ile birlikte hareket etmeye yönelmesi sonucunu doğuracak.

Saray'ın paniklemesi...

Saray'ın bu durum karşısında panikleyerek teyakkuza geçmesinin altında bu kaçınılmaz toplumsal muhalefet yükselişi geliyor.
Saray, İstanbul'da uğradığı "806 bin bozgunu"ndan daha yumuşak, daha uzlaşmacı ve müsbet gündemli bir mesaj çıkarmak yerine, hep bildikleri sertleşme-kutuplaşma yönteminde inat ediyor.
Ama artık bu yöntem sonuç vermiyor, özellikle MHP güdümünde işlemiyor.
Ve bunun en iyi göstergeleri ise AKP'nin belediye seçimleri ve Kanal İstanbul konularında kamuoyundan gördüğü tepkiler...

Ve Erdoğan'ın tuzağı...

Erdoğan'ın kurmaya çalıştığı tuzağa gelince...
Bu senaryoda önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun danışmanları (dolayısıyla Kemal Bey) üzerinden harekete geçtiler.
Kılıçdaroğlu'nun yakın çevresinde herhalde zaaf yaratacak kişiler tutmayacak kadar akıllı ve dikkatli olduğunu hesaba katamadılar.
Şimdi de Abdullah Gül üzerinden önce Kılıçdaroğlu'nu sarsarak, genelde İttifak'ı ve bilhassa 'İstanbul Mucizesi'ni dağıtmak istiyorlar.
Zira Gül isminin CHP tabanında sıkıntı doğuracağı hesabını yapıyorlar.
Saray, Kemal Bey'in İttifak'ın her şeye rağmen sağlam kalmasındaki önder ve stratejik rolünün çok iyi farkında.
Kılıçdaroğlu'nun, muhafazakar ve sağ kesimin hassasiyetlerini de kollayarak, asgari bir demokrasi gündemiyle CHP'yi o kesime açan özgün ve kritik konumunu görüyorlar.

Tuzak eğer tutarsa...

Dikkat etmek lazım.
Tayyip Erdoğan'ın kurmaya çalıştığı bu tuzak eğer tutarsa, Millet İttifakı hem bu haliyle, hem de Babacan-Davutoğlu eklemlenmesiyle oluşacak 2023 demokrasi hedefini dağıtır ve bir daha parlamenter demokrasiye ve gerçek hukuk devletine ulaşamayız.
Bu tuzağa düşmemek lazım! 

CHP'deki eski alışkanlıklar...

CHP'de kimileri, eski alışkanlıklarıyla, Kemal Bey yıpranacak diye ellerini ovuşturuyor olabilir.
İyi Parti'de de, "Bu fırsatı değerlendirelim ve CHP-HDP'den kurtulalım" diyenler vardır.
Her iki hal de büyük bir tarihi yanlış olur.
CHP'nin stratejik üstünlüğü, doğru konumda tahkimlenmesi ve belirleyici gücü artık İttifak sayesinde yüzde 25 değil.
En az yüzde 50...
Ve bu orana Babacan-Davutoğlu potansiyeli de dahil değil henüz.
Bu oranın yansıttığı psikolojik ivme, sadece İstanbul'da 1 milyona yaklaşan bir farkı bir anda doğurabildi.
Toplum süratle yeni bir arayışa girdi.
Bugün ekonomi refah ve umut üretmiyor.
Muhafazakarlar İslam adına yapılanların kendi inanç yapılarına ve toplum tasavvurlarına büyük darbe vurmaya başladığını görüyorlar.

CHP'siz demokrasi kurulamaz!

İslamcı Kürtler bile AKP zihniyetinin MHP'lileşmiş devlet aygıtı olduğunu ve bunun kendileri için de sığınılabilecek bir yapı olmadığını sezmeye, görmeye başladılar.
Seçim sonuçları sandık bazında bunu gösteriyor.
CHP'nin bazı kesimlerinin ise bunu kısa vadeli ve sığ bir bakış açısıyla göremediği kanaatindeyim.
CHP, demokrasiyi arzulayan herkesin sıklet merkezi haline geldi.
Zira ittifak fikrini bencilce değil, akıllı ve ilkeli değerlendirdi.
Demokrasi asgari müştereğinin tek nirengi noktası haline geldi CHP.
Pivot konumda.
CHP'siz demokrasi artık kurtulamaz.
Demokrasi ittifakı da kurulamaz.
Zira HDP'yi eklemleyebilecek ve demokratik anayasa arayışlarında meşru tutacak pivot unsur Kemal Bey ve CHP'dir.
Bu yüzden Saray'ın temel hedefi bugün hem CHP hem de Kemal Bey. 

CHP'nin iç selameti...

Şunu not edin:
Kemal Bey, ulusal bir lider ve mutabakat önderi konumunu büyük bir sebatla ve stratejik bir kurguyla oluşturdu.
CHP'yle birlikte İyi Parti'nin de bunu sağlıklı görmesi lazım.
Ama önce CHP'nin kendi birlik, iç uyum ve sağduyusunu koruması ve Kurultay'dan öte bir bakışa sahip olması önemli.
Şu da söylenebilir:
Bir anlamda ülkenin kaderi CHP'nin iç selameti ile bütünleşti.

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor