Artık ince tahliller gerekmiyor.
En kalın şekilde söylemek lazım.
Erdoğan'ın referandum politikası baştan sona yanlıştır, vahimdir.
Erdoğan barışı torpilliyor.
Erdoğan istikrarsızlığı körüklüyor.
Erdoğan yalnız bölgede değil, Türkiye'de de barış ve istikrara ölümcül darbeler indiriyor.
Erdoğan savaş çığırtkanlığıyla, sadece Irak Kürtlerini değil, Türkiye Kürtleri dâhil bütün bölge Kürtlerini karşısına alıyor.
Erdoğan, Kürtlere olabilecek en ağır hakaretleri ediyor.
Erdoğan, Kürtlerin gururunu bugüne kadar görülmedik biçimde hiçe sayıyor.
Erdoğan, Irak Kürdistanı'nı "Bir gece ansızın gelebiliriz!" diye tehdit edebiliyor.
Erdoğan, "Yiyecek ekmek bulamazsınız!" diye tehdit edebiliyor Irak Kürtlerini.
Erdoğan bu üslubuyla, bu söylemiyle Irak Kürtlerini bu denli aşağılayabiliyor.
Erdoğan farkında değil, yalnız Irak Kürtlerini değil, Türkiye Kürtlerini de aşağılamış oluyor.
Erdoğan'ın referandum politikası baştan sona yanlıştır, vahimdir
Erdoğan, Irak'taki fiili Kürt devletinin Türkiye Kürtlerinin gözünde yıllardır ne kadar özel, ne kadar kutsal olduğunun farkında değil.
Erdoğan, Irak Kürtlerine dönük savaş çığırtkanlığının Türkiye Kürtlerinin yüreğini nasıl acıttığının farkında değil.
Erdoğan, Irak Kürdistanı'ndaki referandumun Türkiye Kürtleri arasında yarattığı heyecanın da farkında değil.
Erdoğan, Irak Kürdistanı'na dönük bir ekonomik ambargonun, bir askeri müdahalenin Türkiye Kürtlerinde yaratacağı tepkilerin de farkında değil.
Erdoğan, Irak Kürtlerini hedef alan darbelerin Türkiye Kürtlerini de vuracağını anlamıyor.
Çünkü Erdoğan'ın yüreğinde böylesine acılara yer yok.
Erdoğan hâlâ savaş çığırtkanlığı yaparak, insanları aç bırakarak kendi istediği yolu açabileceğini sanıyor.
Oysa, bu yol tam bir macera.
Oysa, bu yol bölücü bir yol, Türkiye Kürtlerini iyice yabancılaştıran bir yol.
Oysa, bu yol Kürtlerin Türkiye'yle gönül bağlarını iyice kopartıcı bir yol.
Erdoğan'ın bu yolu, bugüne kadar Türkiye'de Kürt sorununu çözmedi, derinleştirdi.
Erdoğan'ın bu yolu, Suriye'de de iflas etti, Suriye Kürtlerini de Türkiye'den uzaklaştırdı.
Şimdi sıra, anlaşılan, Irak Kürtlerinde...
Erdoğan bu yolla sadece Kürtlere değil, Türklere de kötülük yapıyor; Türk-Kürt kardeşliğini de, barışını da bozacak yollara savruluyor.
Uzun lafın kısası:
Erdoğan, birçok alanda olduğu gibi, ne yaptığını gerçekten bilmiyor.
Geçen hafta cuma günü bu köşede çıkan "Savaş çığırtkanlığına da, askeri müdahaleye de hayır!" başlıklı yazımdaki şu bölümlerin altını bir kez daha çiziyorum:
Erdoğan, Irak Kürdistanı'na ambargonun, askeri müdahalenin Türkiye Kürtlerinde yaratacağı tepkilerin farkında değil
Referandum dünyanın sonu değil.
Irak Kürtleri 1990'ların başından beri zaten kendi kendilerini yönetiyorlar.
2003'te Saddam Hüseyin diktasının Amerikan işgaliyle yıkılması ve Irak'ta federasyon kurulmasından sonra kuzeyde bir Kürt devleti fiilen kuruldu.
Irak fiilen üçe bölündü.
İstediğiniz kadar Irak'ın toprak bütünlüğü diye bağırın, değişen bir şey olmayacak.
Filistinliler gibi Irak Kürtleri de kendi devletlerine sahip olabilir, bunun için referanduma da gidebilirler.
Bu hakları ellerinden alınamaz.
Bir kez daha vurguluyorum:
Türkiye'de Irak Kürtlerine karşı, Mesut Barzani'ye karşı savaş tam tamlarının çalınması son derece yanlıştır.
Hele bir askeri müdahale çılgınlık olur.
Erdoğan'ın politikaları Türkiye'yi adım adım maceraya sürüklüyor.
Türkiye'nin Suriye Kürtleriyle de, Irak Kürtleriyle de, kendi Kürtleriyle de çatışması, savaşması son derece yanlıştır.
Çare, Kürtlerle çatışmak değil barıştır.
Çare, Türkiye'nin bir yandan kendi içinde demokrasiyi inşa ederken, aynı zamanda hem kendi Kürtleriyle hem bölge Kürtleriyle barış yapmasıdır.
Türkiye'nin "nihai oyun"u, İngilizce deyişle "end game"i bu olmalıdır.
Çare demokrasi ve barıştan geçiyor.
Türkiye'yi gerçek bir bölgesel güç yapacak olan formül budur.
Ama bugün Türkiye, ne yazık ki, tam ters yolda ilerlemeye çalışıyor.
Hem demokrasi rafa kaldırılıyor.
Hem barıştan kaçılıyor.
Erdoğan'ın tuttuğu yol bu.
Erdoğan, anlaşılan, dışarıda macera arayarak, içeride tek adamlığını kurtaracağını sanıyor.
Fena hâlde yanılıyor.