Gözümüzün önünde hukuk tepelenirken, yargı bağımsızlığı tepelenirken, kuvvetler ayrılığı tepelenirken, yargı adım adım yürütmenin emrine alınırken, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "darbe teşebbüsü" diye bas bas bağırması inandırıcı olabilir mi?
Bir:
Eski Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’ın zamanlama manidar dediği soruşturmayı sabah başlatan polisleri öğleden sonra görevden al.
İki:
Biri İçişleri Bakanı dört bakanın isimlerinin geçtiği, İçişleri Bakanı’nki dahil üç bakan çocuğunun gözaltına alındığı rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu yürüten polisleri, İçişleri Bakanı ve öteki üç bakan daha koltuklarında otururken görevden uzaklaştır.
Üç:
Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda, Başbakan’ın oğluna doğru yükselen ‘ikinci dalga’dan sorumlu savcının elinden soruşturma dosyasını al.
Dört:
‘İkinci dalga’da, savcının gözaltılar için verdiği talimata ve mahkeme kararına direnerek görevini yapmayan polislere dokunma, böylece yargı bağımsızlığının çiğnenmesine hiç ses etme.
Beş:
Soruşturmaları karartmak için, yargı bağımsızlığını da hiçe sayarak Adli Kolluk Yönetmetliği’ni bir anda değiştir.
Altı:
Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki değişikliği yargı bağımsızlığı açısından Anayasa'ya aykırı ilan Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu’nu (HSYK) yerin dibine batır.
Yedi:
Adli Kolluk Yönetmeliği’ndeki değişiklik için, Anayasa'ya aykırılık gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı alan Danıştay’a ateş püskür.
Sekiz:
Daha üç yıl önce, 12 Eylül 2010 anayasa değişikliği referandumunda, ‘darbecilere, vesayetçilere, değişime direnenlere karşı demokrasinin zaferi’ diye savunduğun yeni HSYK düzenini, üç yıl sonra 180 derecelik dönüşle reddet.
Dokuz:
Üç yıl sonra “Hata yapmışım!” diyerek yargı bağımsızlığının, demokrasiyi demokrasi yapan kuvvetler ayrılığının içine eden, yargıyı yürütmenin biraz daha emrine sokacak olan HSYK değişikliğini apar topar Meclis'e getir.
On:
HSYK değişikliği konusunda Avrupa Birliği’nden, Avrupa Konseyi’nden, Prof. Ergun Özbudun gibi bir zamanlar Başbakan Erdoğan’a anayasa konusunda danışmanlık yapmış değerli bir hukukçudan gelen yargı bağımsızlığı elden gidiyor uyarılarına kulak tıka.
Onbir:
HSYK Başkan Vekili Ahmet Hamsici’nin 66 sayfalık açıklamasında, “Yapılmak istenen kanun değişikliği ile kurulun fiilen Adalet Bakanı'na bağlı ve bağımlı, ayrı bir erkten daha çok yürütmenin emir ve gözetimi altında görev yapan bir yapı haline getirilmesi söz konusudur. Bu durum yapılan Anayasa değişikliği ile kurulan bağımsız bir kurulun oluşumuna aykırıdır” diye bildirdiği görüşü hiç takma.
Oniki:
Ergenekon’lu zamanlarda yere göğe koyamadığın Savcı Zekariya Öz’ü, hakkında itibarsızlaştırma kampanyası başlattıktan sonra soruşturma dosyalarından uzak bir göreve tayin et.
Onüç:
Emniyeti hallaç pamuğu gibi at ve kış ortasında 2 bin civarında polisin görev yerlerini değiştir.
Ondört:
28 Şubat’ta çok yakındığın ‘fişleme’lerle, ‘niyet okuma’larla emniyette tam bir kıyım başlat.
Onbeş:
İdare ve yargıda da ‘cadı avı’nın ilk sinyallerini göndermeye başla.
Onaltı:
Bütün bunlar yaşanırken, her Allah’ın günü kendini hâkim ve savcı yerine koyarak, rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarını mahkûm et.
Onyedi:
Yargı sürecindeki soruşturmaları kirli komplo, darbe teşebbüsü diye her Allah’ın günü karalayarak yargıya müdahale et, yargı bağımsızlığına darbe üstüne darbe indir.
Onsekiz:
Ondan sonra da her Allah’ın günü bağır, paralel devlet diye, darbe diye, pis komplo diye...
Kim inanır?..
Ondokuz:
Gözümüzün önünde hukuk tepelenirken, yargı bağımsızlığı tepelenirken, kuvvetler ayrılığı tepelenirken, yargı adım adım yürütmenin emrine, kontrolüne alınırken, bir daha belirtiyorum, darbe teşebbüsü diye bas bas bağırman hiç inandırıcı olabilir mi?
Darbe var diye kendi darbesini yapanları tarih baba çok gördü.
Geçiniz!
Bizden söylemesi:
Türkiye gibi fazlasıyla gelişmiş, her bakımdan farklılaşmış, tarihsel ve siyasal birikime sahip büyük bir ülkede, tek adam olabileceğinizi belki sanırsınız.
Ama olamazsınız!
Twitter: @HSNCML