19 Mart 2021

Cumhuriyet tarihi boyunca Kürtlere zulmün, adaletsizliğin daniskasını yaşattınız da ne oldu? Barış mı geldi, demokrasi mi geldi?

Unutmayın yaşanan acılar, gün geldi onları yaşayanların gücüne dönüştü

Oya Baydar'ın yeni çıkan kitabı
80 Yaş Zor Zamanlar Günlükleri'ni
okurken iç dünyamda
hüzünlü yolculuklara çıkıyorum.
Sevgili Oya'nın şu satırları
benim de son günlerdeki ruh halimi
yansıtıyor: 

Usandım;
her şeyden ama asıl kendimden.
80 yıl boyunca -hadi bilinçli 60 yıl
diyelim- dolap beygiri gibi
aynı noktada dönüp durmaktan
usandım, neredeyse aynı sözcüklerle
aynı cümleleri kurmaktan,
özü aynı olan yazılar yazmaktan,
tam bir adım ileri attığımızı sanırken,
değil iki adım geriye gitmek,
sırtüstü düşmekten usandım.
Kötücüllüğün zaferini seyredip
öfkeye kapılmaktan,
usanma duygusunu
pekiştirmekten usandım. 

Benim bugünlerdeki ruh halim de böyle.
HDP hakkındaki kapatma davası
(ve Gergerlioğlu’nun milletvekilliğinin
düşürülmesi)
usandım duygusuyla birlikte
iç dünyamı bir kez daha kararttı.
Çünkü Oya Baydar gibi ben de
hep aynı yazıları yazmışım,
ama ne hazindir ki,
değişen bir şey olmamış... 

Desen: Selçuk Demirel

* * * 

Evet, bu satırları yazarken
boğulur gibi oluyorum.
Her şeyden önce, yeni değil
bu satırlar. Kim bilir kaç kez
aynı şeyleri yazı diye alt alta
sıraladım. Hem aynı konuda
ne kadar çok yazdığım için
 boğulur gibi oluyorum, hem de
iç dünyam çaresizlikten kaynaklanan 
bir karanlığa gömüldüğü için
boğulur gibi oluyorum. Bugüne
kadar yazdım da ne değişti?
Memlekete demokrasi mi geldi?
Devlet "hukuk"la mı tanıştı? Özgürlük
mü kapıyı çaldı? Hapishaneler mi
boşaldı? İsteyen istediği gibi yazmaya
konuşmaya mı başladı? Hayır, hiçbiri
olmadı. Bir hayal kırıklığından öbürüne
koştuk durduk. Şimdi de HDP'yi
kapatmaya hazırlanıyorlar? Kapatın
gitsin HDP'yi de... Türkiye zaten siyasi
partiler mezarlığı
bir ülke değil mi?
Ne kadar çok yazılmış, çiğnenmiş bir söz...
Öyle ama bu ülkenin çok acı bir
gerçeğini ifade ediyor.

Darbeler...
Kapatılan partiler...
İdam sehpaları...
İşkencehaneler...
Siyaset yasakları...
Hapse atılan siyasetçiler...
Sürgünler...

Cumhuriyet tarihimiz bunlarla dolu.
Toplam 30 parti kapatılmış. Sonuç?
Demokrasi mi geldi memlekete?
Hayır.
Barış mı kapımızı çaldı?
Hayır. Hukuk devleti mi olduk?
Hayır.
1989'dan itibaren kapatılan, kendini
fesheden "Kürt partileri"ni hatırlayın:

HEP...
ÖZEP...
ÖZDEP...
DEP...
HADEP...
DEHAP...
DTP...
BDP... 

Hepsi sahneden indirildi, kapatıldı.
Peki, kapılarına kilit vuruldu da ne oldu?
Bunca baskıya rağmen, bunca siyasal
kırıma rağmen Kürt siyasal hareketi
varlığını, canlılığını korumaya devam etti.
Son olarak HDP sahnede. 6 milyon oy...
Toplam yüzde 12 oy... Ve 67 milletvekili...
Şimdi de HDP yok edilmek isteniyor.
Milletvekilleri hapse atılıyor. Parti
yöneticileri hapse atılıyor. Belediye
başkanları hapse atılıyor. Kürtlerin
oylarıyla 65 belediye kazandı HDP, elinde
bugün sadece 6'sı kaldı. Devlet darbe
yaptı, milletin oyunu hiçe saydı.

Şimdi de HDP'nin kapatılacağına
dair işaretler çoğalıyor. Kapatsanız
ne olacak ki? Cumhuriyet tarihi
boyunca zulmün, baskının,
hukuksuzluğun, adaletsizliğin 
daniskasını yaşattınız Kürtlere...
İdam sehpaları kurdunuz.
İnsanları Diyarbakır askeri cezaevi
gibi işkencehanelerden geçirdiniz,
oralarda bok yedirdiniz insanlara bok...
Yetmedi, evlerini yıktınız. Yetmedi,
köylerini yaktınız. Yetmedi, Kürtlere
kendi yurtlarında sürgün yaşattınız.
Yetmedi, barış umutlarını yok
ettiniz Kürtlerin. Barış hayallerini
yok ettiniz. Barışa hasret yaşayıp
gittiler. Özgürlüğe hasret yaşayıp
gittiler. Yetmedi mi, söyleyin
yetmedi mi? Soruyorum:
Sonuç ne oldu?
Ne elde ettiniz? Ne değişti?

Boğulur gibi oluyorum
bu satırları yazarken...
Evet öyle.
Barış umuduyla, demokrasi
umuduyla, hukuk ve adalet
umuduyla, özgürlük umuduyla
yıllarca aynı şeyleri yaz yaz...
Ama bir arpa boyu yol git...
Ne büyük hüsran...
Ne büyük hayal kırıklığı...
Şimdi bir daha sil baştan mı?
Hadi bakalım. Kapatın HDP'yi de...
Zindanları iyice doldurun...
Daha çok doldurun...
Yaşananları bir daha, bir daha yaşatın...


HDP'den sonra sıraya CHP'yi koyun!
Hadi ne duruyorsunuz?
Siyaset alanını iyice daraltın.
Siyaset alanını sadece kendinize ayırın.
Ayırın ki, sizin gibi düşünmeyenler
kımıldayamasın. Ayırın ki, sizin gibi
düşünmeyenler nefes alamaz hâle
gelsin. Muhalefete hayat hakkı
tanımayın. Özgürlükleri daha da
boğun. Kürtlerin sesini soluğunu
iyice kesin. Hadi ne duruyorsunuz?
HDP'yi de kapatın! HDP'yi de
kapatarak, memleketi yangın yerine
çevirerek seçim kazanmak isteyenler,
şunu kafanıza sokun:
Demokrasiye giden yollar açılmadıkça...
Demokratik siyaset alanları genişlemedikçe...
Özgürlük ortamları gelişmedikçe...
Değişen bir şey olmayacak.
İstediğiniz sonucu elde edemeyeceksiniz.
Geçmişte bunları çok yaşadık çünkü...
Öylesine acılar yaşandı ki, bu acılar
gün geldi onları yaşayanların
gücüne dönüştü.
Bu satırları yazarken yine de
boğulur gibi oluyorum.
Hallerimiz ne kadar hazin,
ne kadar acıklı...

* * *

Yukarıdaki yazımın tarihi,
20 Ekim 2020.
Yenisini ne diye yazayım ki.
Ne değişir ki?
Evet öyle, usandım sevgili Oya.

Yazarın Diğer Yazıları

Paris'ten, yaşlı hatıralarla...

Yürüyorum Paris sokaklarında, yoksa gençliğimi mi arıyorum?..

Osman Kavala nasılsın? Hayırlı bayramlar!

31 Mart güzel bir başlangıç, bir umut kapısı aralanıyor; inşallah senin için de adalet ve hukuk kapısı açılır sevgili kardeşim

31 Mart, CHP için bir büyük seçim başarısı ama yetmez!

Bu başarıyı bir adım daha ileriye götürmek şart. Bunun da yolu, "demokrasi için bir büyük uzlaşma"yı gerçekleştirmekten, yepyeni bir anayasal çatı kurmaktan geçiyor