06 Mayıs 2016

Müslüman mahallesinde salyangoz satanlar

Caz ve daha önce hiç yapmadığımız şeyleri yapmanın iyileştirici etkisi

Usta davulcunun yedi gözü olmak zorunda.

Bir Afrika atasözü

 

Psikoterapist Philippa Perry, Sel Yayıncılık'tan çıkan kitabı Akıl Sağlığımızı Nasıl Koruruz’da daha önce hiç yapmadığımız bir şey yapmanın iyileştirici etkisinden bahsediyor. Yapmaktan çekindiğimiz, hatta yaparken beceriksiz hissedip utanabileceğimiz bu işlerin üstüne gitmemizi iyi buluyor Perry. Caz benim için öyle oldu. Sonra, orada parlayanların peşine düştüm.

Bir zamanlar, bir yerlerde, birtakım insanlar toplanıp toplanıp müzik yaparmış...

Parlayan 1: 30 Nisan Dünya Caz Günü. Bahçeşehir Üniversitesi’nde Sibel Köse(v), Yeşim Pekiner(v), Başak Yavuz(v), Baki Duyarlar(p), Erdal Akyol(b), Şenova Ülker(t), Ekin Cengizkan(d) konseri. Baki Duyarlar’ın iki yeni eserini Sibel Köse seslendirdi, Türkçe. Yeşim Pekiner geldi, Fransızca. Başak Yavuz devam etti, İngilizce. Grup çaldı, evrensel dille. Sibel Köse enstrümanları vo-vo-vo diye çok güzel ve -tüm dünyaların ötesinde- taklit ediyor. (O bizim ustamız! Bu ne şahane şeydir; henüz dilim dönmüyor anlatmaya) Müzisyenler kendi aralarında oyunlar oynuyor. İzlerken yine ağzımız beş karış açık kaldı. Bazı arkadaşlarım Baki Duyarlar’ın o ilk eserini arıyor (ağlayanlar olmuş dinlerken). Başak Yavuz aynı gece, İKSV’deki konsere yetişip orada da çaldı.

Parlayan 2: İKSV’deki konserde ruh çağırdık: Dijango Reinhardt geldi. Şirin Soysal(v), Başak Yavuz(v), Ülkü Aybala Sunat(v), Bilal Karaman(g), Mehmet Mutlu(g), Baran Say(b) ve Vedat Özdemiroğlu sunumu ile. En çok Dark Eyes ve I’se Muggin aklımda. Reinhardt mühim bir caz gitaristi. Karaman, bize onu anlattı. (Şapkası ayrı, performansı ayrı yer etti) Sol elinin yüzük ve serçe parmağı bir yangıda kullanılamaz hâle gelmiş, yine de neler neler çalmış sol işaret ve orta parmağı ile, Dijango Reinhardt. John Lewis’in Reinhardt için bestelediği, Miles Davis’in yorumladığı Django adında bir de eser var. Ekşi Sözlük’teki zad adlı kullanıcı, Django için “43 yaşında ölmesi büyük kayıp olan, Belçika doğumlu Fransız, güzel çingene, dahi gitarist” diyor.

Parlayan 3: Judy Niemack’ın tüm gün süren workshop’una katıldık. Mikrofonu ağzımıza sokarak şarkı söylersek başkalarına mikrop bulaşabilirmiş. Bunu şimdiye kadar hiç düşünmemiştim. Sonra, Sarah Vaughan, resim yapılan bir yerde, fış fış sesleri duyarak çalışırmış. O yüzden scat yaparken shoo-shii-shee gibi heceler de seçmiş, diğer müzisyenlerden farklı olarak. (Kendi hecelerimizi bulmalıyız!) Ve, bir pipet bulabilirseniz ve bir suya üfleyip balonlar çıkarıp şarkı söylerseniz diyaframınız gelişiyormuş. Bone giyer gibi yapıp söylerseniz de duruşunuz şarkı söylemeye çok elverişli oluyormuş. Solo scat’te ilk notamız çok önemliymiş. Bütün yapıyı onun üstüne kuruyormuşuz. (Bu arada, do diyezle re bemol aynı ses! Umarım birkaç sene sonra bu yazdıklarıma gülecek kadar ilerlemiş olurum.) "Farinelli’nin filmini izle" diye not almışım. Shelia’s Blues ise uzun zamandır başıma gelen yegâne sürpriz.

Parlayan 4: Şunu da Eylem Kaplan’ın sunumundan öğrendim: Louis Armstrong (daha önce de örnekler var, ancak ilk böyle anılıyor) Heebie Jeebies adlı şarkıda kâğıtlarını yere düşürüyor ve dooh-beep-boop diye şarkıyı scat söylemeye devam ediyor. İlk scat Armstrong’la anılmaya başlıyor. I'm a Ding Dong Daddy from Dumas adlı şarkı kaydının ortasında "I done forgot the words / sözleri unuttum" deyip devam ediyor. Şimdi gidiyorum. Evrim Özşuca(v) ve Eylül Biçer(g) öğretmenlerimin ödevi var. Tonumuzu  transpoze edeceğiz. Caz kolektif bir mesai. Çağıl Kaya (v) bir diğer keşfim: Bir Parça Ay Biraz Kuş albümü masamda, bazen de kulağımda. Bu arada, dün gece yine Mitanni’de şahane bir gece yaşadık. Sarp Maden(g), Ercüment Orkut(p), Alper Yılmaz(b), Ediz Hafızoğlu(d) çaldı. Hafızoğlu bagetleri, davula dik vurdu -ya da üzerinde gezdirdi- ve bu inanılmazdı! Yanımdaki, yeni davul dersleri almaya başlamış olan cincon dostumla, o an gözlerimizi kocaman açıp birbirimize baktık.

Ve bazı müzisyenler enstrümanlarıyla sevişir gibi çalıyor.

Her birimizin caz yolculuğu kutlu olsun!

Küçükken meyve ağaçlarına tırmanırdım. Eve dönerken yolda karşılaştığımız arkadaşlarımıza -bir yandan ağzımızdaki meyvelerin sularını elimizin tersi ile silerken bir yandan da- “Şu ağaçta çok var, oraya gidin” derdik. Bu yazıda da yaptığım o oldu galiba. I’seeee Mugginn’ Boommm dooh-deeh-deeh-baah!

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Otoetnografi: Bildiğimizi nasıl biliriz?

Akademik yazılardan her ne kadar belirli bir ciddiyete sahip olması beklense de, bu durum yaratıcı ifade biçimlerinden tamamen uzak durmayı gerektirmez. Otoetnografi, ‘ben dili’ ile teoriyi buluşturmak isteyenlerin, öğrencilerin ve araştırmacıların ilgisini çekebilir

Akademik sinema dünyasından dört önemli konferans

Bu konferansların, oluşumların ve dergilerin köklü bir geçmişe sahip olduğunu düşünüyorum ve dünya genelindeki çalışmalara bakmak için iyi bir başlangıç noktası ve referans kaynağı olabileceğine inanıyorum

İran’ın cesur kadınları: Jin, Jiyan, Azadi!

Çoğu İranlı temel özgürlükler ve demokrasi uğruna canını feda etti

"
"