Bir modacı, kadın milletvekillerinin kıyafetlerini değerlendirmiş. Basın da kopyala yapıştır yapmış ve haber her yere yayılmış. Kadın milletvekillerine söylenen sözler şöyle:
- Erkek gömleği gibi durmuş!
- Saçlara yeterli vakit ayrılmamış!
- Öne düşen saçları su dalgası olsa daha feminen dururdu!
- Kıyafeti fazla erkeksi duruyor!
- Daha genç giyinebilirdi!
- Yaşına göre klasik giyinmiş!
- Saçını topuz yapmalıydı!
- Gözlükleri ve türbanı uymamış!
Bu durum ne diyor?
Hangi partiden olursan ol, sen bir kadınsın bacım.
İlk önce, kadın olduğun için, tam da bu yüzden ötekileştirileceksin.
Çorabına indirgeneceksin.
Bas bas bağırdığın sözün değil saçındaki tokanın fosforu algılanacak.
Hangi duruşu, inanışı temsil edersen et; bedeninin temsil ettiği şeyin önüne, hiç biri kolay kolay geçemeyecek.
Elbette ki isteyen, bakımlı, şık, ilham verici (aslında nasıl iyi hissediyorsa öyle) olsun; fakat, podyumdan değil, meclisten söz ediyoruz.
Kadınları işine geldiği gibi paketleyip ısıtıp ısıtıp önümüze koyan cinsiyetçi medyadan söz ediyoruz.
Kadınlara -sadece kürsüye yürürken bile- ettiğiniz laflar (şıklık yarışı, şıklık karnesi vb.) yapılacak işlerle ilgilenmediğinizin sinyalini veriyor.
Kadını özne değil nesne yapıyorsunuz.
Aklını değil bedenini didikliyorsunuz.
Ve bunu, -yine- erkek vekillere yapmıyorsunuz.
İcraate bakılmaksızın kadını süse püse indirgemeniz ve ona ne giymesi gerektiğini -mecliste dahi- öğütlemeniz rahatsızlık veriyor.
Kadınlara sürekli güzel olmalarını dayatıp durmayın!
Ve kadınları vitrin olarak görmekten artık vazgeçin!
Not: Bahsettiğim habere, Melis Uluğ ve Sibel Yükler’in tepkisi