01 Mayıs 2011

Yabancı gelin

Ona uçakta rastladım. Uzun sarı saçları bakımsız, yüzü makyajsızdı. Koyu renk giysisi...


Ona uçakta rastladım. Uzun sarı saçları bakımsız, yüzü makyajsızdı. Koyu renk giysisi, gri yeşil karışımı gözlerindeki hüzünle uyum içindeydi.
Yanında oturduğu küçük camdan dışarı bakarak kederini yalnız yaşıyor, başını hiç öteki yana çevirmiyor, kimseyle ilgilenmiyordu.
Bir kez hostesin ikramı sırasında yüzünü görebildim. Tanrı vergisi bir güzelliği vardı. 
Nedense gamzesi olduğunu tahmin ettim ve gülümsemesini şiddetle istedim.
*        *        *
Pilotun uçuş hakkında bilgi verirken şaşırarak gülünç bir hata yapması onun dışında herkesi güldürdü. Bu durum beni kışkırttı. Artık onu izlemekle yetinemiyordum; mutlaka bağlantı kurmak, onunla konuşmak istiyordum.
İlk denememi bana bakmadan kısık ve kibar bir sesle verdiği kısa cevapla geçiştirdi.
Bir süre cesaret topladıktan sonra, daha az banal olduğunu düşünerek yaptığım ikinci deneme de aynı başarısızlıkla sonuç verince moralimin bozulmak üzere olduğunu hissettim. Ve aniden daha önce düşünmediğim saçma bir cümle dudaklarımdan dökülüverdi:
- Şimdiye kadar kimse uçaktan atlayarak intihar etmedi. Belki siz becerebilirsiniz…
Hüzünle uyum kurmakta zorlanan büyük bir dikkatle birkaç saniye bana baktı. Sonra yine küçük penceresine döndü.
Üçüncü ve son raundun böylece kapandığı kanısıyla pes ederken aynı kısık ve kibar sesle şaşırdım. “Son zamanlarda hayatın mı ölümün mü daha zor olduğunu sıkça düşündüğünü” mırıldanıyordu.
Böylece söyleşiye başladık. Artık uçsuz bucaklığa açılan küçük penceresine değil, bana ve önündeki koltuğun sırtına yerleştirilmiş yazılara bakıyordu.
Ona büyük mutsuzluk veren yeryüzünden on bin metre kadar yükseldiğimiz sırada öyküsünün ilk kırıntıları döküldü. Sonra da daha iri parçalar…
Oldukça kederli bir anlatıydı bu. Ve çok içtendi. İnsan ancak bir daha göremeyeceği bir yolculuk arkadaşına karşı bu kadar açık olabilirdi. 
*        *        *
Beş yıl önce, 18 yaşındayken bir Türk’e aşık olmuş. Kısa sürede evlenmeye karar vermişler. Ailesi bu işe sıcak bakmamış. Damat adayının memleketine dönme niyeti ortaya çıktığı sıralarda annesi bir kalp krizi geçirerek ölmüş. Babası da “evlatlıktan reddederim” tehdidi savurmuş. Ama aşk üstün gelmiş. “Herkese ve her şeye veda ederek” bilinemezliğe doğru yola çıkmış. 
Anadolu’nun yoksul bir kasabasıyla tanışmış 19’unda. İlk 1-2 yıl mutlu gibiymiş. Sonra kocasının kendini başka kadınlarla aldattığını hissetmiş. Tepki gösterince dayak yemiş. Kaynanası zaten başından beri ısınamadığı “Nataşa gelin”e karşı iyice bayrak açmış.
Son iki yılı sinir krizleriyle geçirmiş. Eşinin eve 18 yaşında ve sarışın yeni bir kız getirmesiyle birlikte tümüyle çıldırmış. Adı deliye çıkmış. Çocuğunu ondan uzaklaştırmak için her şeyi yapmışlar. Katlanmış. Zaten babasının ölüm haberini aldıktan sonra dönecek yeri de kalmamış.
Bir gün yediği şiddetli bir dayaktan sonra polise başvurunca çevresindeki herkes onu dışlamış.
Cebine bir uçak bileti koyarak evden kovmuşlar.
*        *        *
“Şimdi nereye gidiyorsunuz?” diye sorduğumda yeniden küçük penceresine dönerek benden kaçtı.
Gökyüzünün penceredeki yerini yeniden yeryüzüne devretmesi onun güzel gözlerindeki hüznü arttırdı.
İnmeden önce bana dönerek “Uçaktan atlayarak intihar etmek müthiş bir fikirdi” dedi. Bunu söylerken acı acı güldü.
Gerçekten de gamzesi vardı...

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"