12 Mart 2015

Ya 'o ses' bir gün peynirli yumurtanıza da karışırsa, Sayın Davutoğlu?

Ne umuyorsunuz? Erdoğan değişecek mi? Yumuşayacak mı bir gün? Özeleştiri mi yapacak?

Sayın Davutoğlu,

Sizinle yıllar önce Moskova'da tanışmıştık.

Bizi tanıştıran dönemin Moskova Büyükelçisi Kurtuluş Taşkent yanımızdan uzaklaştığında ben size, o zaman başkanı olduğum Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin çalışmalarını anlatmıştım.

Önce beni dikkatle dinlemiştiniz. Sonra birden "akademik kariyerimin ne olduğunu" sormuştunuz. Sizi tatmin etmeyen cevabımın ardından anlattıklarıma gösterdiğiniz ilgi azalmıştı.

Siz uzun yıllar okumuş, araştırmış, ciddi entelektüel birikim yapmış, üç yabancı dil bilen ve kitaplar yazan bir profesördünüz. Bu, tavırlarınıza ve - bazen herkesin bir seferde anlayamadığı - konuşmalarınıza yansıyordu.

Ve o dönemki konumunuz size siyasetin içinde olup da ona dışardan bakabilme şansı tanıyordu: Başbakan'ın dış politika danışmanıydınız.

Hep o "üst basamakta" kalacak ve "teorik gururunuz"u koruyacak gibiydiniz.

Ama bir şeyler oldu ve siz önce Dışişleri Bakanı, sonra Başbakan ve AKP Başkanı olmaya razı oldunuz, hatta heveslendiniz.

Aktif siyasete atıldığınızda ben sizin, çevrenizdeki cahil cühela takımından, teoriden ve derinlikten uzak "sokak üniversitesi mezunları"ndan çok sıkılacağınızı, onlara gizli bir küçümseme duygusu ile bakacağınızı düşünmüştüm. (Doğrusu, hâlâ da öyle düşünüyorum.)

Sonraki dönemde sizin kendinden emin ve çoğu kez gülümseyen yüzünüz, zaman zaman asılmış halde ekranlara yansımaya başladı.

Konuşmalarınızda "profesör tarzı" zayıfladı, onun yerine banal ve saldırgan siyasetçi üslubu ağırlık kazandı.

Yılların birikiminin ve büyük amaçlarınızın, çok basit güç dengelerine kolayca boyun eğdiğini hissetmenin ve bu çemberi kıramamanın, sizi bunalttığını tahmin ediyorum. (Bu anlamda belki birçok arkadaşımdan farklı olarak ben sizin, esneme kapasitesi sonsuz ve yüzde 100 "evet efendimci" bir yardımcı aktör olduğunuzu sanmıyorum. Ama şu anki görüntünüz "evet efendim"le resmedilmeye pek uygun.)

Umudunuz ve hayaliniz ne?

 

Bunu gerçekten merak ediyorum, Sayın Davutoğlu: Ne (olacağını) umuyorsunuz?

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan değişecek mi? Yumuşayacak mı? "Al, Ahmet Bey, şu işleri de bana danışmadan sen hallet" mi diyecek bir gün? "Pardon, bu zamana kadar her şeye karıştım, ama artık yasaların sana tanıdığı bütün yetkilerini kullanabilirsin" diyerek "özeleştiri" mi yapacak?

Yoksa aklınızdan başka şeyler mi geçiyor? "Dünyanın bin bir türlü hali var" diyerek Erdoğan'ın başına bir şey gelmesi halinde istediğiniz gibi davranabileceğiniz bir iktidar odağı olacağınızı mı düşünüyorsunuz?

56 yaşında "koskoca bir profesör" olarak otoritenize ve moralinize uluorta darbeler indirilmesine daha ne kadar katlanabilirsiniz?

Sayın Başbakan,

Siz Başbakansınız. Ülkemizde geçerli yasalara göre yürütme iktidarının bir numaralı yöneticisisiniz.

"Eyy Cumhurbaşkanı, yasalara uy, yetkilerini ve haddini bil ve işlerime karışma!"

Deseniz, ne olur, mesela?..

Haksız mı olursunuz? Yasaları mı ihlal edersiniz? Hayır, tersine.

Ama yasaları uygulamaya çalışan bir başbakan olarak, "yasaların değil korktukları liderin sözünü dinleyecek olanların" sizi devireceklerinden çekiniyorsunuz...

Peki, bu şartlarda mutlu musunuz?

Erdoğan'ın sizin "şeffaflık paketi"ni anında silivermesi, Hakan Fidan olayında gözünüzün yaşına bakmadan her şeyi geri sarabilmesi, ekonomiden çözüm sürecine kadar her alanda ipleri elinde tutarak gerektiğinde size "ayar vermesi"...

"Başkanlık rejimi" yasalaşırsa o sembolik koltuğunuzdan da geriye bir şey kalmayacak.

Bunu görmüyor musunuz sahiden?

 

'Peynirli yumurta öyle yapılmaz!'

 

Cumhurbaşkanı'nın sınırsız taleplerini "idare etme" çabasından, çalışma arkadaşlarınız arasında, örneğin, hükümet toplantısında "ters bir şey söylememe" gerginliğinden, "yoksa anında jurnallenebilirim" korkusundan yorulmadınız mı?

Bu dediklerimi yakın arkadaş ve akraba çevrenizden hiç mi duymuyorsunuz?

Dört çocuğunuzdan hiçbiri böyle bir şey söylemedi mi size?

"Baba, bırak bu şartlarda! Açlıktan ölecek değiliz ya!" demedi mi bir teki bile?

Geçenlerde gazetecilere özel konulara da giren ilginç açıklamalar yapmışsınız. Okudum ve çok hoşuma gitti.

"Kendisiyle barışık olandan daha güçlü kimse yoktur, yaptığı işi aşkla yapandan daha verimli kimse yoktur." demişsiniz.


Çok doğru...

Kendinizle barışık mısınız sahiden, Sayın Başbakan?..

Ve eklemişsiniz:

"Severek yaptığınız bir işten yorulduğunuzda, dinlenme ihtiyacı hissettiğinizde bir kenara çekilip atıl durmaktansa, sevdiğiniz başka bir işi yapın."

...

Aynı açıklamalar arasında söz mutfağa gelince, yemek yapmayı bilmediğinizi söyleyip şöyle devam etmişsiniz:

"Çocuklar bir araya geldiğinde, 'Baba ne olur, peynirli yumurta yap' derler. Çok iyi yaparım, 3-4 peyniri karıştırarak. Yumurtanın dozunu yükseltirsem, bu peynirli yumurta oluyor. Peynirin dozunu yükseltirsem, yumurtalı peynir oluyor."

Ne güzel...

Belli ki kendi başınıza peynirli yumurta yaparken çok mutlusunuz...

Peki, Sayın Davutoğlu, her Allah'ın günü kulaklarınızda yankılanan "o ses" bir gün size şöyle haykırsa:

"O peyniri karıştırma! O kadar yumurta koyma! Peynirli yumurta öyle olmaz!"

Ne yaparsınız?

Peynirli yumurtadan bahsetmiyorum; beni anlıyorsunuz, değil mi?..

@AksayHakan

 

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"