05 Ocak 2023

Muhalefet liderlerine rica: Lütfen biraz telaşlanın, hatta panikleyin azıcık!

Seçimlere birkaç ay kala siz tam olarak topa girmeden, saha kenarında yaptığınız mükemmel ısınma hareketleriyle mutlu oluyor gibisiniz

Aslında kendine güvenen, yaklaşan başarıdan kuşku duymadığını vurgulamak isteyen liderlerin sakin, gülümseyen, kendinden emin ifadeleri insanı rahatlatır.

Ama olmuyor işte, rahatlatmıyor.

İktidarın değişmesini isteyen seçmenler son aylarda pek gülümseyemiyor, rahatlayamıyor, heyecan ve kuşku duygularını alt edemiyor:

“Bir kez daha yenilecek miyiz?”

“20 yıllık iktidarın bu en zayıf halinde bile seçimleri kazanması engellenemeyecek mi?”

“Muhalefet zor olanı ‘başaracak’ ve bu şartlarda da zaferi rakibine mi hediye edecek?”

Yani size tam olarak güvenemiyor.

Bir dakika, bana kızmakta acele etmeyin. 

*          *          *

Sizin uzun süredir büyük emek verdiğiniz işleri ve çabalarınızı küçümsemek değil amacım.

Tersine, çok zor bir şeyi başardığınızı, farklı kesimlerden muhalefetin önemli bölümünü birleştirdiğinizi ve seçim sonrası programına ilişkin büyük bir performans sergilediğinizi düşünüyorum.

Ama muhalif insanların ezici çoğunluğunun gündemi farklı. Üç kelimeyle özetleyeyim:

“Seçimler nasıl kazanılacak?”

Seçimlere birkaç ay kala siz tam olarak topa girmeden, saha kenarında yaptığınız mükemmel ısınma hareketleriyle mutlu oluyor gibisiniz.

Artık iyice yorulan iktidar, bu haliyle yavaş yavaş depara kalkmaya başladı. Ve puanlarını artırıyor.

Sizler ise seçmenlerinize gülümseyerek sesleniyor ve “Hiç merak etmeyin, muhalefet seçimleri kesinlikle kazanacak” diyorsunuz. 

*          *          *

Sayın liderler, sizin defalarca böyle demenize (ve sanırım bazen “birilerinin neden hâlâ inatla kuşku duyduğunu” anlamayıp kızmanıza) rağmen insanlar neden merak ediyor, neden tam olarak güvenemiyor, biliyor musunuz?

Çünkü çaresizler. Sizi izlemeye, sizin neler yaptığınızı ve tasarladığınızı anlamaya çalışıyorlar. Siyaset alanına ve seçim sürecine hiçbir şekilde katılamadıkları, dahası size görüş, soru ve eleştirilerini bile iletemedikleri şartlarda, kendilerini eli kolu bağlı hissediyorlar.

Sizin kadar akıllı ve deneyimli olmasalar bile, sıradan ölümlülere ait yüzyıllardan süzülen bir bilgelikle “sonuçta herkes hata yapabilir, ya muhalif liderler de hata yapıyorsa, o zaman halimiz nice olur?” diye korkuyorlar.

Evet, korkuyorlar.

E bir de hafızalarda geçmiş seçimlerin hezimetleri var tabii…

Kabul edin ki, siz “Rahat olun” deyince herkesin anında rahatlaması kolay değil.

*          *          *

Ne dersiniz, şöyle mi ilerlesek: Bir zahmet siz bu “kaygılı ve güvensiz” seçmenleri daha iyi anlamayı bir deneseniz acaba?

Yukarıda bilerek insanların “korktuğunu” yazdım. Neden mi?

- Korkuyorlar çünkü iktidar bu sefer de kazanırsa sahip oldukları hak ve özgürlükleri de kaybedeceklerini düşünüyorlar.

- Korkuyorlar çünkü böyle bir durumda daha da artacak olan baskıların, muhalefet adına ne varsa tümüyle ezip yok edeceği fikrindeler.

- Korkuyorlar çünkü ülkeden umudunu kesmek üzere olan çok sayıda insan, can havliyle yurtdışına çıkarak başka dil ve kültürlerin belirsizliği içinde yeni bir yaşam mücadelesine yönelmek zorunda kalacak.

- Korkuyorlar çünkü türlü haksızlık ve hukuksuzluklara uğrayan, işini kaybeden, hatta özgürlüğünden olup hapislere düşenlerin son umudu da solacak ve dipsiz bir karanlığa yuvarlandıkları hissiyle mutsuzlaşacaklar.

Şimdi siz bütün bu insanlara bir çırpıda “Yahu niye heyecanlanıyorsunuz ki?” diyebileceğinizi düşünüyor musunuz gerçekten?

*          *          *

Evet, biliyorum, geleceği seçimlerde oy kullanacak milyonlar belirleyecek. Ama milyonlardan önce ülkenin kaderini belirleyecek olan sizsiniz.

Ve 2019 seçimlerinden bu yana, yakın zamana kadar (ve aslında hâlâ) muhalefetin seçimleri yüzde 60-65’e yüzde 35-40 kazanabileceği bir ortam içindeyiz.

Bu iyimser denkleme rağmen, sonuçta seçimlerin “az farkla” bitebileceğini tahmin eden milyonlar var (“az fark” deyince de iktidarın marifetlerini hatırlayıp kara kara düşünen o kadar çok insan tanıyorum ki).

Tüm zaaflarına karşın çoğu kez gündemi yönetmeye devam eden iktidar, sizlere de o kadar baskı yapıyor ki, HDP’yi açıkça yanınıza katmaktan çekiniyor, yüzde 10-13 oranında bir kitleyi riskli bir taktiğe mahkûm ediyorsunuz. 

Cumhurbaşkanı adaylığı konusunu yönetme tarzınız ve hızınız, sonuçta sizi kendi aranızda da gergin bir hale getirdi. Lütfen şu adayı belirleyin artık.

Ve bu aday kim olursa olsun, diğer güçlü lider ve adayları da belirlenen adayın yanına ustaca yerleştirerek gerçekten güçlü bir ittifak oluşturduğunuzu kanıtlayın ve seçimler için ısınma hareketlerini bırakıp sahaya çıkın.

Yine kızdıracağım şimdi sizi: Büyük çabalarla 9 ana başlık 60 alt başlıktan oluşan 2 bin 200 maddelik bir seçim beyannamesi hazırlamışsınız. Var olun, elinize sağlık. Ama biliyor musunuz, aslında seçmenlerin sizden dört gözle beklediği çok kısa birkaç metin. Öyle 8-10 maddelik, kolay anlaşacak, akılda kalacak, pankarta-tişörte sığacak ve tüm muhaliflerin yüreğine seslenecek slogan türü hedefler. (Oksijen Gazetesi’nin son sayısında Doç. Dr. Seda Demiralp’ın yazdığı, Mehmet Y. Yılmaz’ın da önceki günkü yazısında dikkat çektiği Malezya muhalefetinin nasıl başarılı olduğu ile ilgili önemli yazıyı bir de ben hatırlatayım.)

Ve son olarak, geçmişte yapılan hatalarla, “aman tatsızlık çıkmasın, aman iktidar provokasyon yapmasın” diyerek kaybedilen mevzilere yenilerinin eklenmesine karşı sesinizi yükseltin artık. Malum fıkradaki “Ermeni’yi dövdürmeyecektik” hesabından tutulan yanlışlarda artık herkes son dönemeçte, emin olun.

*          *          *

Sayın muhalefet liderleri, benim bu yazıyı yazmam zor olmadı ve uzun sürmedi. Ama itiraf edeyim, bu yazıyı yazmak için masaya oturmam haftalar aldı.

“Bir gazeteci olarak bana mı düşer?” dedim. “Zaten bunca zamandır yazılıp çizilmeyen bir şey mi kaldı ki!” diye tasalandım. Ama sonunda yazdım. Bu yazdıklarım, tanıdığım o kadar çok kişinin duygularını ve görüşlerini yansıtıyor ki…

Ayrıca iktidarın baskılarından nasibini fazlasıyla alan bir meslek adına bugün susmak zorunda olduğumuzu da düşünmüyorum doğrusu.

Yazıyı bitirirken yine en başa döneyim: İktidarın değişmesini isteyen milyonlarca seçmen son aylarda aslında “teorik olarak çok kolay kazanılabilecek” seçimlerin muhalefet tarafından yapılacak hatalarla kaybedilebilmesi ihtimalini düşünerek büyük endişe içine girmiş durumda.

Anladığım kadarıyla siz (ya da çoğunuz) bu endişeyi pek paylaşmıyorsunuz ve kalan zamanı mükemmel değerlendireceğinize de eminsiniz.

Onun için kameralar karşısında sakin, gülümseyen, kendinden emin ifadelerle zafer vaat edip bizim de rahatlamamızı bekliyorsunuz. Endişeli seçmenin telaşından vazgeçmesini ve panik yapmamasını istiyorsunuz.

Bense sizden acilen – en azından kısa bir süre için – tam tersini rica ediyorum:

Lütfen bizi anlayın ve biraz telaşlanın! Hatta panikleyin azıcık!

Bakın, kum saati boşalıyor.

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da ‘3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Bahsedilen sayı değil insandır

Gerçekleri örten sayıların ruhunu tanımaktaki isteksizliğiniz yüzünden savaşlar, çatışmalar, trafik kazaları sürüp gidecek...Ve siz hep kaygısız dinleyeceksiniz o kanlı sayıları...

Bir sonraki Cumhurbaşkanı kim olmalı?

Türkiye'de aynı anda hem akıllı hem de ahlaklı olmak, seyrek rastlanan bir durum. Liderin bu iki özelliği taşıması benim en büyük dileklerimden biri

NATO: Batı uygarlığının parçası mı, eskimiş bir savaş aracı mı?

Avusturya, İrlanda, Japonya, Yeni Zelanda NATO’ya üye olmadıkları için insan hakları bakımından çok mu kötü durumdadır sizce?