26 Nisan 2023

Kılıçdaroğlu'ndan Moskova'ya mesaj: Rusya ile ilişkilerimizin devamı Türkiye'nin çıkarınadır

Peki, bizim iktidarımızda Türkiye-Rusya ilişkileri nasıl seyredecek? Öngörülebilirlik, itibar ve saygı ile

Millet İttifakı'nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, seçimlerde kazanacakları zaferin Türk-Rus ilişkilerini "olumlu bir istikamete taşıyacağına dair umutlu olduğunu" dile getirdi. CHP Genel Başkanı, kendi iktidarları döneminde iki ülke arasındaki ilişkilerin nasıl seyredeceği sorusuna kısa ve ilginç bir cevap verdi: "Öngörülebilirlik, itibar ve saygı ile". Dünyadaki Rusya karşıtı yaklaşımları doğru bulmadıklarını vurgulayan muhalif lider "ırkçılık bir insanlık suçudur" dedi.

* * *

Moskova'dayım. Gördüğüm, konuştuğum her Rusun değişmeyen sorusu şu: "Eğer Erdoğan yenilirse ve muhalefet başa gelirse Rusya-Türkiye ilişkileri kötüye mi gidecek?"

Uzun süredir uzaktan ama büyük dikkatle izlediğim Rusya medyasının temsilcileriyle, meslektaşlarımla görüşüyorum. Türkiye'ye büyük ilgi duyan Rus aydınlarla konuşuyorum. Hepsinde aynı kaygılar var: "İktidar değişirse Türkiye Rusya'ya sırtını döner mi? Rusya ile ortak projelerden vazgeçilir mi? Muhalefet başa gelirse Batı yararına çalışacak?"

Dün Moskova'da bir grup Rus akademisyen, bölge uzmanı, Türkolog ve gazeteci ile "Seçimler öncesinde Türkiye" konusunda, resmî olmayan, rahat bir formatta yapılan konuşmalar, sorular ve cevaplarla yaklaşık 3 saat süren bir buluşma gerçekleştirdik. Türkiye'deki son gelişmeleri ve muhalefetin durumunu onlara dilim döndüğünce anlatmaya, gelen soruları cevaplamaya çalıştım. Rus dostlarımızın da ilginç yorum ve soruları oldu. Bu ve Rusya'dan başka izlenimlerimi bu günlerde T24'te yazacağım.

Ancak buluşmamızın en önemli yanı, cumhurbaşkanı adayı Kılıçdaroğlu'nun katılımcıları selamlayan ve birkaç önemli konuda yaptığı açıklamaları içeren mektubuydu. Metnin içeriğinde Rusların ilgiyle karşıladığı bir dizi bölüm yer alıyordu. Sanırım bugünden itibaren Rus medyasında bunun etkilerini göreceğiz.

Yaklaşan seçimler öncesi muhalefetin Rusya ve Türk-Rus ilişkileri konusundaki açıklamalarının ne kadar yararlı olduğunu dün küçük bir toplantı örneğinde yaşayarak gördüm. Umarım bunun devamı gelir ve iki ülke yönetimi, toplumu, aydınları ve medyası ilişkilerdeki yeni döneme daha iyi hazırlanır.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun gönderdiği metni aynen aktarıyorum:

* * *

Değerli katılımcılar,

Yoğun seçim kampanyası programımdan ötürü şu an aranızda bulunamasam da sizleri bu vesileyle dostlukla selamlıyorum.

Türkiye'deki seçimler ve adaylığım, ayrıca iktidara geldiğimizde Türkiye-Rusya ilişkilerine yaklaşımımızla ilgili görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Benim cumhurbaşkanlığım ve Millet İttifakı döneminde amacımız, Türkiye'nin hak ettiği güzel günlere ve saygınlığa kavuşmasıdır. Siyasetin, ekonomi ve diplomasi yönetiminin yeniden ehil kadrolara emanet edildiği, hukuka ve ilkelere dayandığı bir anlayışı tesis edeceğiz. İçeride de dışarıda da ulusal egemenliğimiz ve milli çıkarlarımız her şeyden üstün olacak. 

Ama bundan öte, özellikle uluslararası alanda, karşılıklı güven ve istikrar temelli, tüm insanlığın karşı karşıya bulunduğu konularda tüm taraflarla yakın iş birliği imkanları geliştireceğiz. Akdeniz'de ve Ortadoğu'da barış ve huzurun sağlanmasına odaklanacağız.

Şiarımız bir kez daha Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün ilke edindiği gibi, "Yurtta sulh, cihanda sulh" olacak.

Bazı konuları aydınlatayım. 

Birincisi, ilişkilerimiz kolay olmasa da her zaman çok önemli oldu. Osmanlı İmparatorluğu ile Çarlık Rusya'sı döneminde de, Sovyetler Birliği döneminde de Soğuk Savaş'tan sonra da…

Geniş perspektiften bakarsak, karşılıklı çıkarların gözetilmesi ve iyi niyet ve prensipler temelinde ilişkilerimizin son 100 yıldaki genel seyri olumlu gelişti.

Biz Türkiye olarak, Kurtuluş Savaşı sırasında ve sonrasında Rusya'yla birçok görüş farklılıklarımıza rağmen iyi ilişkiler kurabilmiş bir siyasi geleneğin mirasçılarıyız. Bunu Atatürk ve İnönü dönemlerinde başardık. Bu geleneği devam ettireceğiz.

Taksim Cumhuriyet Anıtı'nda Atamızın, İsmet Paşa'nın, Fevzi Çakmak Paşa'nın hemen arkasında Sovyet generalleri tasvir edilir. Bize gösterilen bu dostça dayanışmayı asla unutmuyoruz. 

1940'larda, İkinci Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında ülkelerimizin karşı karşıya bulunduğu zor zamanları da biliyoruz. 

Biz iyi niyetle ve karşılıklı çıkarlara saygıyla zorlukları aşmayı geçmişte başardık, bugün de aynı başarıyı göstermeye devam edeceğiz.  

İkincisi; benim cumhurbaşkanlığımda ve Millet İttifakı'nın iktidarında Türkiye-Rusya ilişkilerinin bugünkü durumundan farklı bir seyir izleyeceğine yönelik dünya basınında çıkan haberlere değinmek isterim. İktidarımızda her zaman Türkiye'nin çıkarlarını savunacağız. Türkiye-Rusya ilişkilerinin sağlıklı ve itibarlı devamı Türkiye'nin çıkarınadır. 

Dünyadaki Rusya karşıtı yaklaşımları doğru bulmuyoruz. Irkçılık bir insanlık suçudur. 

Peki, bizim iktidarımızda Türkiye-Rusya ilişkileri nasıl seyredecek? 

Öngörülebilirlik, itibar ve saygı ile.

2015 yılında yaşanan uçak krizi ve 2016'da Ankara'da Ekselansları Andrey Karlov'un bir suikaste kurban gitmesi bizlere Türkiye-Rusya ilişkilerinin ne kadar kırılgan olduğunu ve tehlikelerle karşılaşabileceğini göstermişti. Türkiye'de mevcut yönetimin prensipleri ve kurumları bir kenara bırakıp sadece kişisel çıkar boyutunda yürütmeye çalıştığı diplomasi yüzünden Türkiye-Rusya ilişkileri krizler yaşadı.

Türkiye'deki kötü ve öngörülemeyen yönetim, aramızdaki ekonomik ilişkileri de olumsuz yönde etkiliyor. Ticaret hacmimiz 70 milyar doları bulmasına rağmen, ülkemiz aleyhine ciddi bir açık söz konusu. Bu durumu değiştirmek ve ekonomik ilişkilerimizi karşılıklı çıkarlara uygun bir dengeye kavuşturmak pek ala mümkün. 

Siyasi ilişkilerde kısa dönemdeki önceliğimiz Ukrayna'daki çatışmaların sonlandırılması ve tahıl koridoru anlaşmasının güvenli şekilde devamının sağlanması olacaktır. Biz iki komşumuzun aralarındaki uyuşmazlıkların sona erdirilmesi için kolaylaştırıcı bir rol üstlenmeye devam edeceğiz.

"Montrö" Sözleşmesinin eksiksiz şekilde uygulanmasına devam edeceğiz. Ülkelerimiz arasındaki iş birliği, bölgesel istikrar ve küresel barış açısından kritik öneme sahiptir. Mevcut iş birliğimizi güçlendirebileceğimiz gibi, terörle mücadele başta olmak üzere birçok alanda geliştirebileceğimize de inanıyorum.

Sözlerimi bitirirken 14 Mayıs seçimlerinin ve Millet İttifakı zaferinin ilişkilerimizi olumlu bir istikamete taşıyacağına dair umutlu olduğumu yineliyor ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Kemal Kılıçdaroğlu

Genel Başkan

 

Hakan Aksay kimdir?

Hakan Aksay, 1981'de 20 yaşında bir TKP üyesi olarak Sovyetler Birliği'ne gitti. Leningrad Devlet Üniversitesi Gazetecilik Fakültesi'ni bitirdi. Brejnev, Andropov, Çernenko ve Gorbaçov iktidarları döneminde 6 yıllık kıymetli bir SSCB deneyimi kazandı.

Doğu Almanya'da 1,5 yılı aşkın gazetecilik yaptıktan sonra TKP'den ayrılarak Türkiye'ye döndü. Bir yıl kadar sonra bağımsız bir gazeteci olarak Moskova'ya gitti ve 20 yıl boyunca (Yeltsin ve Putin dönemlerinde) çeşitli gazete ve TV'lerde muhabirlik ve köşe yazarlığı yaptı.

Bu dönemde Türk-Rus ilişkileriyle ilgili çok sayıda proje gerçekleştirdi. Moskova'da ‘3 Haziran Nâzım Hikmet'i Anma' etkinliklerini başlattı ve 10 yıl boyunca organize etti. Dergi ve internet yayınları yaptı. Rus-Türk Araştırmaları Merkezi'nin kurucu başkanı oldu.

2009'da döndüğü Türkiye'de 11 yılı T24'te olmak üzere çeşitli medya kurumlarında çalıştı; Tele1 ve Artı TV kanallarında programlar hazırlayıp sundu; Gazete Duvar'ın Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. Gazeteciliğin yanı sıra İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nde Rusya-Ukrayna danışmanı olarak çalışıyor. Türkiye'nin önde gelen Rusya ve eski Sovyet coğrafyası uzmanlarından olan ve "Puşkin madalyası" bulunan Hakan Aksay'ın Türkçe ve Rusça dört kitabı yayımlandı.

 

Yazarın Diğer Yazıları

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

Erdoğan’a saygıda kusur etmeyen ünlü Rus rejisör Pamuk’a ateş püskürdü

Bazı kültür insanları yazdığı, yönettiği, rol aldığı eserlerde eşsiz kahramanlık öykülerini yansıtsa da gerçek hayatta bunların çok uzağına düşebiliyor

Erdoğan, İmamoğlu, Yavaş, Commodus, Maksimus…

Mertlik Türk olmanın genetik bir sonucu değil. Ve tarihimiz sayısız entrika, tuzak ve kalleşlikle dolu

"
"