Son zamanlarda sağlığından endişeliyim.
Çok yorgunsun, çok gerginsin, çok sinirlisin...
Günde birkaç mitinge gitmen ve konuşma yapman neyse, ama...
Her seferinde bu kadar öfkelenmen, hırslanman, yıpranman beni üzüyor, kaygılandırıyor.
Geçenlerde bir gazetede okudum; menfi enerji sağlığı bozuyormuş; kanser, kalp, mide rahatsızlıkları hep ondan çıkıyormuş.
İki yıl önceki ameliyatın hepimizin yüreğini hoplatmıştı. Başımıza yeni bir bela gelsin istemem.
Kendini, sıhhatini, sinirlerini korumanı ve daha sakin, daha huzurlu olmanı arzu ederim.
Sağlığına çok dikkat et.
Et ki, Allah da seni başımızdan eksik etmesin.
Ailemizin; yani benim, Burak'ın, Bilal'in, Esra'nın ve Sümeyye'nin...
Ve tabii milletimizin...
* * *
Milletimiz dedim de...
Millet de başka başka...
Maalesef herkes senin kıymetini bilmiyor.
Senin onlar için geceni gündüzüne kattığını, sağlığını hiçe saydığını anlamıyor.
Bazılarına ne desen yaranamazsın.
Düşmanlarının, yani düşmanlarımızın sayısı her geçen gün artıyor.
Gözü dönmüş insanların sayısı çığ gibi büyüyor.
Kanımıza susamışlar.
Bir şeyler yapsan...
Hani, düşmanlar artık dost olmaz ama...
Azıcık yüreklerini soğutsan...
Biraz damarlarına basmasan...
Birkaç hafta ortamı yumuşatsan...
Onlara uymasan...
Milletin babası, atası gibi davransan...
Bir süre için herkese sahip çıkan, rakiplerini bile hoşgören konuşmalar yapsan...
Ölenlerin ve yaralananların da başbakanı olduğunu göstersen...
"Başınız sağ olsun" ve "geçmiş olsun" desen, hatta canı yanan vatandaşlardan - ucunda ölüm yok ya, üstelik büyüklüktür diyerek - özür dilesen...
Hem ortada kalan, kararsız seçmenin hoşuna gidersin...
Hem de gerginliği ortadan kaldırırsın...
Ya da ne bileyim ben...
En azından...
Bir şey demesen...
Hiç olmazsa sussan...
Birkaç gün ses çıkarmasan...
* * *
İsterim ki bir-iki günü kendine ve ailene ayır.
Ne siyaset, ne seçimler, ne örgüt, ne haberler...
Sağlık ve huzur her şeyden önemli; onun için...
Sabah her zamankinden geç kalksan...
Sonra ailecek kahvaltı etsek...
Siyasetten söz etmesek...
Çocuklarını dinlesen, torunlarını sevsen...
Pikniğe gitsek, balığa çıksak, güneş batarken gönül rahatlığıyla çay içsek, şarkı söylesek, ya da aile sıcaklığı içinde sussak, bakışsak, gülüşsek...
Akşam sevdiğin yemekleri yapsam...
Sonra sinemaya gitsek, mesela...
Ya da evde ayaklarını uzatıp eski Türk filmlerini seyretsen...
Bir-iki gün için bile olsa kendimizi şu cendereden çekip alabilsek...
Sevgiye, saygıya ve huzura muhtaç olduğumuzu hatırlayabilsek...
Sen aylar sonra hiç kasılıp gerilmeden gün boyu gülebilsen...
Rahatlayabilsen...
Sonra bu güzel zamanın verdiği müspet enerjiyle siyaset meydanına bir farklı çıksan...
Önce kendine, daha sonra meydanlara ve millete hâkim olsan...
* * *
Korkuyorum Tayyip Bey.
Ortalık çok karıştı. Herkes birbirine düşman oldu.
Her gün tapeler, ses kayıtları, suç duyuruları...
Oğlumuzun adı gazetelerde... Senin herkesle görüşmelerin ekranlarda... Para meseleleri ağızlarda...
"Hesabını soracağız" diye haykıranlar sokaklarda...
Korkuyorum...
Sen her zaman halkın seni koruyacağını söylersin, Allah'a ve millete güvenmemizi istersin; biliyorum, biliyorum ama...
Yine de korkuyorum.
Hani, bir şey olmaz da... Ya oluverirse... Ya insanların çoğu aniden seni terk ediverirse...
Ne yaparız biz o zaman?..
Hatırlıyor musun, Tayyip Bey, yıllar önce bir akşam televizyon seyrediyorduk. Zannedersem 1989'un son günlerindeydi.
İhtiyar karı koca bir askerî mahkemede iki saat içinde yargılanıp hüküm giydi. Ve kameralar önünde kurşuna dizildi. İkisinin de yaşı 70'i geçmişti.
Sen o sahneyi seyrettikten sonra bana dönüp şöyle demiştin:
"Milletin sağı solu belli olmaz. Bak, Çavuşeskular on yıllardır Romanya'yı istedikleri gibi yönetirken herkesten yalnızca alkış alırlardı. Şimdi kimse onların idamını önlemek için kılını kıpırdatmadı."
Tayyip Bey...
Bir şey yapsan...
İnsanları sakinleştirmek, gerginliği yumuşatmak, düşmanlığı azaltmak için...
Sonra Allah göstermesin...
Kendim için değil, ama senin için korkuyorum...
Ve çocuklarımız, torunlarımız için...
@AksayHakan