26 Haziran 2011

Delilik edebiyatı

Bazen masum bir kelime. Bazen bir hakaret. Bazen de aklî dengesi yerinde olmayan insanlar için kullanılan hani neredeyse bilimsel bir kavram.

Deli!..
Bazen masum bir kelime. Bazen bir hakaret. Bazen de aklî dengesi yerinde olmayan insanlar için kullanılan hani neredeyse bilimsel bir kavram.
Seviyoruz bu sözcüğü. Hem de “çılgınca”. Zırt pırt kullanıyoruz. En coşkulu anımızda, mutluluk şarkılarımızda:
- Seni deliler gibi seviyorum!
Allah Allah! Neden deliler gibi? Çoğu kez hor gördüğümüz delileri, aşkımızın derecesini kanıtlamak için ölçü olarak kullanmamız biraz ayıp olmuyor mu?



* * *

Delinin tersi ne? Akıllı mı? Deli değilsek akıllıyız; öyle mi? Ya aklı kıt, ama aklî dengesi yerinde olanlar?..
Karışık bir iş vesselam!
Deli deli tepeli, kulakları küpeli!
“Delilik edebiyatı” dünyanın dört yanında yaygın. Bizde de. Son zamanlarda devasa oldukları iddiasıyla gündeme sürülen projelere bile ilginç isimler takılıyor: “Çılgın proje”. Yani? “delice proje”.. “Delice sevmemiz” ve “çılgınca bir enerji” ile gerçekleştirmemiz gereken proje..

* * *

Rusya'da da “deli” ve “tımarhane” kelimeleri çok sık kullanılır. (İkincisi, sık sık ülkedeki durumun karışık olduğu saptamasına eşlik eder.)
Ruslar’ın gelmiş geçmiş en büyük lideri sayılan Büyük Pyotr, Türk tarihinde “Deli Petro” diye geçiyor. Ruslar adama neredeyse taparken biz niye deli demişiz acaba?
Ya Deli Dumrul kime göre deli? Peki, bizim delilerin hepsi Bakırköy' de mi?
Cevat Fehmi Başkut'un “Buzlar Çözülmeden” adlı ünlü yapıtındaki deli kaymakamın kendini halka sevdirmesi nedensiz miydi? “İnsanlığın bu halini gördükten sonra deli olmamak mümkün mü?”
derken haksız mıydı kaymakam?
Ya Aziz Nesin'in “Damda Deli Var”da tanımladığı deli, gerçekten deli miydi?
Nikolay Gogol'ün “Bir Delinin Hatıra Defteri”nde yazdıkları kadar dürüst gözlemlere ve eleştirilere, hangi akıllının aklı yeter?



* * *

“Yükselen değerler”e tutkuyla bağlı olanlar, delilik edebiyatının en çıkarcı yorumlarını yapmakta birbirleriyle yarışıyor. Dürüstlükten, vicdandan, dostluktan, ahlak ilkelerinden “birazcık” ayrılmak pahasına elde edilebilecek maddi kazanımlar için birbirlerini ikna ederken, delilik söylemini de dillerine doluyorlar:
- Delilik etme, bizim partiye geç!
- Deli misin, böyle kocayı bir daha nerede bulacaksın?
- Sakın bir delilik yapayım deme, sırlarımızı açık etme!
Velhasıl, deli deyip geçmemeli. Deliliği, çılgınlığı banalleştiren söylemlere, şarkılara ve filmlere fazla yüz vermemeli. Yoksa insan onları dinlerken ve izlerken, aklını peynir ekmekle yiyebilir.

* * *

Bırakın bu konuları! Deli olmayın!..
Hem zaten işiniz başınızdan aşkın. Bu tür fuzuli şeyleri fazla düşünmemeli insan. Hiçbir şeye kafayı takmamalı. Yoksa aklını kaçırabilir. (Rivayete göre, aklın bir özelliği de, fazla kullanılınca kaçıvermesidir.)
Kimileriyse ne tatilde, ne iş gününde, hiçbir zaman düşünmez bu “delice” konuları. Hep dinlendirir, korur güzel aklını.
Ne demişler:
Deliye her gün bayram!

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"