11 Eylül 2011

Boş inançlarla dolu kafalar çoğalıyor

Geçen hafta yabancılarla iletişim sırasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatan bir Türk gazetesinde,


Geçen hafta yabancılarla iletişim sırasında nelere dikkat edilmesi gerektiğini anlatan bir Türk gazetesinde, Rusya’da kapı eşiğinde tokalaşmamak gerektiği yolundaki uyarıyı gördüm.
Hoşuma gitti. Galiba Ruslar’la tanışma konusunda epeyce ilerledik…
Acaba Rus kız arkadaşlarına verdikleri çiçek sayısını “iyi ayarlayamadığından” dolayı teşekkür alamayan Türk delikanlılar, çift sayının ancak cenazelere gittiği yolundaki inancı da öğrendiler mi?
İstemeden ayağına bastıkları bir Rus’un, özellikle de o sizi kendine yakın hissediyorsa, hemen “intikam almak” ve sizin ayağınıza basmak eğilimine girmesinin, kavga çıkarmak değil, tersine, böylelikle ileride sizinle kavga etme ihtimalini savuşturmaya çalışmak amacını taşıdığını da biliyorlar mı?
Veya evde ıslık çalmalarını istemeyen Rus dostlarının, bunun para kaybına yol açabileceği yolundaki uyarılarını kanıksadılar mı?

Ama bir tabak ya da bardak kırıldığında, herkesin bunun mutluluk getireceğine inanarak “Mutluluğa! Mutluluğa!” diye garip bir koro halinde bağırmasına alıştıklarına, hatta bir oyun oynar gibi kendilerinin de bu koroya katıldıklarına kalıbımı basarım. (Ama kırılan ayna olduğunda, bunun bir felaket işareti sayılabileceğinden dolayı, susmakta yarar var.)
* * *
Doğrusu boş inanç, eski deyişle batıl itikat sahibi olmadığım için övünmüyorum. Ama böyle inançları var diye kimseye fazladan saygı da duymuyorum. Herkes, boş ya da dolu, istediğine inansın veya inanmasın; ama kimse inancıyla veya inançsızlığıyla başkalarını rahatsız etmesin.
Aslında boş inançların, oyunu andıran keyifli bir yanı var. Bu açıdan dinin katılığı ve ciddiyeti burada geçerli değil. Ne var ki bazen boş inançlar da aynı ölçüde karışmacı olabiliyor.
Rusya, komünist ideolojinin terk edilmesinden sonra, yalnız dinin ve astrolojinin değil, aynı zamanda boş inançların da olağanüstü güçlendiği bir ülke oldu. Bu durum günlük yaşantıda sık sık hissediliyor.
Bir zamanlar yeni parlamento binası açıldığı gün bir gazete, “Umarız kapıdan kedi sokmayı unutmazlar” diye başlık atmıştı. Bu, bir binaya, bir eve, önce kedinin girmesinin uğur getireceğiyle ilgili boş inancın siyaset alanına uygulanması çabası mıydı? Yoksa masum bir şaka mı? Ya da her ikisi de mi?
Ama kara kediye dikkat! Hele önünüzden geçerse…
Her fırsatta şu zavallı 13 sayısının hakkının yenmesine ise değinmek bile istemiyorum…
* * *
Ya belirtilen iyi dileklerin, adım başı sağ elin orta parmağıyla tahtaya vurularak “pekiştirilmesi”? Sen aynı şeyi yapmadığında, “Tahtaya vur, tahtaya!” diye uyarılar yapılması?
Boş inanç sahibi Ruslar’ın uyarıları saymakla bitecek gibi değil. Örneğin, vedalaştıktan sonra bir şey unuttuğunu fark edip eve geri dönüyorsun:
- Aman aynaya bakmayı unutma! Yoksa işlerin yolunda gitmez.
Uğursuzluktan korumak için mutlaka aynanın karşısına geçiriyorlar. Bakmam, deyip de ortalığı gerginleştirmenin ne alemi var! Bir ödün daha veriyorsun...
İçki sofrasında boş inançlarla gelenekler birbirine karışmış. Burada da uyarılardan geçilmiyor:
- Boşalan şişe masaya konmaz! Yere bırak! Hem birisi şerefe kadeh kaldırıp konuşma yaparken kadeh elde beklenir!
Kolunun ağrıdığını, bu konuşmaların bitmek bilmediğini söyleyecek olsan, sofranın uğurunu kaçırmakla suçlanabilirsin. En iyisi bir ödün daha vermek...
Sofrada birinin dikkatsizliğinden yere bir bıçak düşüyor:
- Aaa, bıçak düştü; bir erkek konuğumuz gelecek.
Kaşık ya da çatalın düşmesini yeğleyenler var. Çünkü o, bir kadının geleceğine işaret sayılabilirdi.
Sağ elini kaşırsın, yakında bir yerlere para vermek zorunda olduğunu saptarlar. Sol elini kaşırsın, eline para geçeceğini duyurular.
Sağ gözün mü seğiriyor? Çok kötü! Yakında ağlayacaksın. Efendim, sol gözün mü dedin? O zaman iyi! Güleceksin demektir.
Solculuk çağrışımı mı? Hayır, sadece inançlar böyle.
* * *
Bu tür inançları olanlar hep vardı Rusya’da. Ama sayıları hiçbir zaman bu kadar çok değildi. Ve inançlarını bu kadar sık dışa vurmaz, çevresindekilere böyle baskı yapmazlardı.
Bir zamanlar Rusya’da, daha doğrusu Sovyetler Birliği’nde inanmak, ikinci sınıf insanlara özgüydü. Şimdi tersi oldu. Bazen inanmayanlar, toplumdaki bütün olumsuzlukların sorumlusu değilse bile, onlara eğilimli kişiler olarak görülüyor.
İnanmak ya da inanmamak bireysel bir seçim. Din konusunda da öyle, astroloji veya boş inanç, yani batıl itikat konusunda da.
Keşke herkes bu seçime saygılı olmayı ve farklı düşünenleri rahatsız etmemeyi becerebilse...

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"