Ne kadar bekliyoruz? Yaşamımızın kaçta kaçı bekleyerek geçiyor?
Uyku, hayatımızın ortalama üçte birini alıyor. Ya beklemelerimiz, umutlarımız, sabrımız ne kadar sürüyor?
* * *
Çocukken büyümeyi bekleriz. Okul sıralarında tatilleri, kırıksız karne günlerini, sonra diplomayı. Askerliğin bitmesini iple çekeriz. İş bulma ümidi de büyük bekleyiştir. Devamı ücrete zam beklentilerinde yatar.
Gerçek aşkı bekleriz. İki yakamızı bir araya getirip nikah masasına oturacağımız güne ayarlarız sonsuz sabrımızı. Boşanmak için de beklememiz gerektir: Çocukların büyümesini, taşınabileceğimiz bir eve sahip olmayı,
“elalem ne der”e dayanabilecek cesarete kavuşmayı bekleriz.
Her gün iş çıkışını bekleriz. Hafta sonunu bekleriz. Ay başını bekleriz. Milli piyango sonuçlarını bekleriz.
Otobüs bekleriz. Yaşam boyu gövdemizi bir yerden başka bir yere taşıma çabasıyla bir an önce varacağımız yere ulaşmayı bekleriz. Sevilmeyi bekleriz. Birilerinden işaretler bekleriz.
Taksitlerin bitmesini bekleriz. Kestanenin pişmesini bekleriz. Haberlerin saatini bekleriz. Sıkıcı misafirlerin gitmesini bekleriz. Karpuzun çıkmasını bekleriz. Yükselen tansiyonumuzun düşmesini bekleriz. Kaloriferlerin yanmasını bekleriz.
Devrimi bekleriz. Tuttuğumuz takımın şampiyonluk turu atmasını bekleriz. Sinemada yanımızda oturan kişinin çekirdeğinin bitmesini bekleriz. Tomurcuğun çiçek açmasını bekleriz.
Mektup bekleriz. Birilerinin adam olmasını bekleriz. Mirasına konacağımız kişilerin ölümünü bekleriz. Sorularımıza yanıt bekleriz.
Cezaevine dışarıdan bakabileceğimiz anı bekleriz. Şakır şakır İngilizce konuşacağımız günü bekleriz. Olur olmaz kişilerden kötülük bekleriz. Silah elde nöbet yerini bekleriz.
Yeni aldığımız ayakkabının açılmasını bekleriz. Diyetin bitmesini bekleriz. Yazın gelmesini bekleriz. Herkesten anlayış bekleriz.
* * *
Hep bir şeyleri, birilerini bekleriz.
Bekler oğlu bekleriz.
Biz beklemekle meşgulken, beklemediğimiz bir tarih de bize kavuşacağı günü bekler.