03 Şubat 2011

Aciz ve korkunç erkeklerimiz

Hayatımızın önemli bir bölümü üçüncü sayfalara sıkıştı kaldı. Özellikle cinsel...

Hayatımızın önemli bir bölümü üçüncü sayfalara sıkıştı kaldı. Özellikle cinsel içerikli haberler, her gün bu vıcık vıcık sayfalardan taşıp hayatımıza, hayallerimize, ahlak anlayışımıza dalıveriyor. 

“Dünya tecavüz ligi”
diye bir şey olsaydı, herhalde Türkiye olarak liderliğe talip olurduk. 
Gazetelere bakılırsa memlekette durmadan tecavüz, taciz, “namus cinayeti”, cinsel suçlardan yargılanma, hüküm giyme ve hafifletici nedenlerle yakayı sıyırma haberleri üretiliyor.
Bu gazeteler bir yandan cinsel sapıklık ve suçları kınar gibi yaparken, öbür yandan sayfalarını ve sitelerini “kim, kimi, nasıl?” dedikodularıyla dolduruyorlar. Tahrik edici kıvrımları ve gölgelenmiş şehvet gizemlerini sergileyen “görseller” de cabası…
Bir yandan Türk erkeğinin seks düşkünlüğü anlatılıyor; Alman, Rus, Hollandalı demeden dünya kadınlarını nasıl “fethettiğimizin” destanları yazılıyor... Diğer yandan Türk kadınının cinsel açıdan mutsuz olduğuyla ilgili araştırmalar yayımlanıyor...  
Giderek sıkışan bir mengenenin içine hapsolmuş zavallı Türk erkeğine ise, “sabır- hayal-patlama” üçgeninde sinirli voltalar atmak düşüyor... 

*        *        * 

Bizim memlekette erkekler hep “silahlı” dolaşırlar. Silahları cinsellikleridir. O silahı koruma ve hakkıyla kullanma kaygısı bazen hayatı zindan eder onlara. Erkek olmak zor zanaattır. 
Bizim memlekette erkekler hep birilerinin kendilerini aşağılayacağı korkusuyla gezerler ve bu korkuyu belli etmemek için sert yüz ifadeleri kullanırlar. Çabuk alınırlar ve kendilerine hakaret ettiğini düşündükleri kişiyi cezalandırma kararını düşünmeden alırlar. “Gözü karalık” olumsuz bir özellik değil, övgüye değer yanlarıdır. 
Bizim memlekette küfür için bıçak çekilir, adam vurulur. “Namus meselesi” dedin mi akan sular durur. Ar ve namus dedikleri ise nedense kafa ve yüreklerde değil, bel altında ve bacak arasında aranır. Arayan da, saldıran da, cezalandıran da genellikle erkektir.
Bizim memlekette erkekler pek de hakkıyla kullanamadıkları için hep açlık çeken cinselliklerini her alanda sınamayı düşlerler. Yalnızca zor erişilir bir keyif aracı değildir cinsellik. Bazen bir cezalandırma biçimidir. Düşmanına ve düşmanının dişisine “kötülük yapma” güdüsü bu çarpık cezalandırma anlayışından doğar. 

 *        *        * 

Amerikalılar, Saddam’ın oğlu Uday’ın malikanesinde binlerce porno yayın, yüzlerce kadının telefon numarası, bir de içinde “Avrupa’da senin gibi erkek yok” cümlesi geçen mektup bulmuşlardı... 
Uday’ın yatak odasının duvarını ise Bush’un ikiz kızları Jenna ve Barbara’nın fotoğrafları süslüyordu. 
Onlar dünyanın en güzel veya seksi kızları oldukları için mi? Elbette hayır. Ama “Saddam’ın oğlu” illa ki “Bush’un kızları”nı istiyor, çarpık seksi özlemlerini, siyasi ve askeri realitelerle bulamaç yapıp kendine böyle bir cinsel fantezi sunuyordu. 
Eminim Uday, elinde olsa bu fanteziyi gerçekleştirmek için Irak’ın yarısını verirdi. 
Ama Irak’ın tümüyle birlikte Uday da gitti. Yalnızca çarpık fantezileriyle birlikte yıkılan bir duvardan izler kaldı geride. 
Ya Türk erkekleri? Onların duvarlarını ve hayallerini süsleyen kadınların hepsinin dünya güzeli olduğunu mu düşünüyorsunuz?.. 

*        *        * 

Bizim memlekette erkekler güçsüz ve kırılgandır. Bunu belli etmemek için şiddeti el altında tutarlar. Bakışları, jestleri, tavırları serttir. Cesaretleri hep “kanıtlanmak” ister. Korkularını bastırmak için korkuturlar. 
Bizim memlekette erkekler bir türlü gideremedikleri cinsel iştahlarını yatıştırmak için düşlerini saldırganlığa mahkûm ederler. Zengin fantezileri sanata, spora, politikaya taşar. Nice büyük zaferler kazanırlar bu fantezilerde. 
Gerçek hayattaki zaferleri ise acınacak kadar azdır.

Yazarın Diğer Yazıları

Cihatçılar Halep’e saldırdı, Rus basını Erdoğan’a ateş püskürdü

Rus Tsargrad sitesinin başlığı: Erdoğan Putin’i kandırdı: Kremlin suskun, Türkiye Cumhurbaşkanı yine ihanet yolunu seçti

Savaşın yayılma eğilimi Türkiye için bir tehdittir

Toprak ve insan hayatı: Ben ikincisini daha çok önemserim, siyasiler ise genellikle toprağı seçer

Hayat ve ölüm üzerine biraz karamsar bir yazı

Almodovar’ın ölümü kabullenmek konusunu işleyen Yandaki Oda filmi ve T24'ün bir haberi

"
"