Yunanistan’ın aylardır beklediği mali yardım bu hafta sonu netleşmeye başladı. Toplam 45 milyar euro tutarındaki yardımın 30 milyarı Euro Bölgesi ülkelerinden, 15 milyarı ise IMF’den gelecek.
AB ülkelerinden gelecek 30 milyar euro kredinin vadesi üç yıl ve faiz oranı yüzde 5. Yüzde 5, yüksek bir oran gibi görünse de, Yunan devletinin kendi tahvilleri için bugün yüzde 7 civarında faiz ödediği düşünüldüğünde, yardım kısa vadede iyi bir ateş düşürücü etkisi yapabilir. Hatta ilk etkiyi, Yunan hazinesinin yarınki 1.2 milyar euro tutarındaki ihalesinde görebiliriz.
Hatırlarsanız birkaç hafta önce, miktar ve yapısı konusunda netlik olmamakla birlikte, yardım verileceği kesinleşmesine rağmen Yunan tahvillerinin faizleri yükselmeye devam ediyordu. Bu açından, Yunanlıların yüzde 5’lik faizden memnun olması gerekir.
Kaldı ki; Yunan ekonomisi konusundaki endişeleri artıran sonbahardaki bütçe açığı revizyonundan sonra, bütçe açığının milli gelire oranının geçen hafta yeniden revize edilmesi ve yüzde 12.9’a çıkarılması da, kredi faiz oranın pek de yüksek olmadığına işaret ediyor.
Dün Jean-Claude Juncker’in başkanlığında toplanan Euro Bölgesi maliye bakanları oy birlikleri ile Yunanistan’a yardım kararını aldılar. Fakat İrlanda’nın bu yardım konvoyuna katılabilmesi için, parlamentodan onay çıkarması gerekiyor.
Karar oybirliği ile alınmış olmakla birlikte, Alman hükümetinin faiz konusunda bir etkisi varmış gibi görünüyor. Faizin bir kısmının sabit bir kısmının değişken olarak belirlenmesi, gelecek için tedbiri elden bırakmama yolundan alınmış bir karar benziyor.
Yardım kararından memnun olan Yunanistan Maliye Bakanı Papaconstantinou’nun hala “Biz AB’den yardım istemiyorduk” demesini nasıl yorumlamak gerektiği konusunda ise emin değilim.
Pekiyi, acaba bu yardım bugünlerde değil de, bundan dört ay önce gelseydi ne olurdu? Belki de bu soruyu şöyle sormak daha mantıklı olur: Dört ay önce verilebilecek yardımın bugüne kalmasının Yunanistan ve Avrupa ekonomisine ne kadar zararı oldu?