Uluslararası Finans Enstitüsü birkaç gün önce, yükselen pazarlara yönelik sermaye akımlarına yönelik bir rapor açıkladı. Rapor bu yıl yükselen pazarlara sermaye girişinin büyük oranda artacağını söylüyor.
Önce ansiklopedik bilgiler ile başlayalım…
Sermaye akımları iki ana kalemden oluşuyor: doğrudan yatırımlar ve portföy yatırımları. Bunlara bir de, banka ve diğer mali kurumların taraf oldukları sermaye akımlarını ekleyebiliriz.
Sermaye akımları 1980’den bu yana hızlanarak artan bir eğilimle, özellikle gelişmekte olan ülkeler ve yükselen ekonomiler açısından büyük öneme sahip. Çünkü getirileri ve götürüleri tartışılsa da veriler, doğrudan yabancı yatırım alan ülkelerin, almayanlara göre daha yüksek büyüme oranları yakaladıklarını gösteriyor. Biz bu hareketleri, genellikle Türkiye’ye giriş yapan doğrudan yabancı yatırımlar ve portföy yatırımları olarak ekonomi gündeminde izliyoruz.
Kaynak: IIFYukarıda gördüğünüz gibi, yükselen ekonomilere net sermaye girişi 2007 yılında 1.2 trilyon doların üzerine çıkarak zirve yapmıştı. Aynı yılın sonlarına doğru varlığını hissettirmeye başlayan kriz, zamanla yabancı sermaye girişlerini azalttı. 2009 yılında, yükselen ekonomilere net sermaye girişinin 435 milyar dolara gerilediği tahmin ediliyor. 2010 yılında ise ciddi bir artış beklentisi var.
Bölgelere Göre Dağılım
Kriz döneminde Avrupa, Afrika ve Orta-Doğu’daki yükselen ekonomilere yönelik yabancı sermaye girişinde bir gerileme, Latin Amerika ve Asya’dakilere yönelik iştahta bir artış var.
2010’da Ne Olacak?2010 yılında yükselen ekonomilere akması beklenen 721.6 milyar doların 272.5 milyarı doğrudan yatırımlardan, 54 milyarı portföy yatırımlarından oluşuyor. Bankalar aracılığıyla bu ülkelere girmesi beklenen para da 54 milyar dolar iken, banka dışı kurumlar aracılığıyla giriş yapması beklenen sermaye 105 milyar dolar.
Bu yıl, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu sekiz yükselen Avrupa ekonomisine 174.6 milyar dolar sermaye girişi bekleniyor. Doğrudan yatırımların 93.7, portföy yatırımlarının 14.8 milyar dolar olması beklenirken, banka ve diğer kurumlar aracılığıyla yükselen Avrupa ekonomilerine giriş yapması beklenen sermaye 66.1 milyar dolar.
Şüphesiz bu sermayenin bir kısmı Türkiye ekonomisine yönelecektir. Sermaye hangi kanaldan girerse girsin, döviz kurlarını düşürücü bir etki yaraması kaçınılmaz olur ki; bu pek tercih edilmeyen bir sonuç.
Ancak, yılın yarısı boyunca dünya ekonomisindeki dalgalı seyir, hem sermaye girişlerini sınırlayacak, hem de kurlar üzerinde yukarı yönlü baskı yaratacak gibi görünüyor. Bunun olmamasını sağlayacak şey Türkiye’nin, IMF ile bir masala dönen anlaşmasının gerçekleşmesi olur.