Bu yazıya başlamadan önce “Acaba, Çin konusunda fazla mı yazıyorum?” diye sordum. Zira gündemde Almanya ekonomisinin yüzde 5 oranında küçülmesi, Yunanistan ve Portekiz ekonomilerinin geleceklerine yönelik ciddi şüpheler gibi iki önemli konu daha var. Fakat hızla büyümesine rağmen ciddi riskler de içerdiği için Çin ekonomisi hakkında yazmaya karar verdim.
Önce Çin ekonomisi hakkındaki bilgilerimizi tazeleyelim.
Bildiklerimiz
Çin, sunduğu ucuz ürünler ile birçok ülke ekonomisini zayıflatan bir ekonomi. Türkiye’nin de içinde bulunduğu bir grup ülkedeki işsizliğin ve yerli sanayinin güç kaybetmesinin müsebbiplerinden biri.
Çin ayrıca tuttuğu rezervler ve ABD tahvilleri ile de ön planda olan bir ülke. Elinde tuttuğu 2.27 trilyon dolar rezervin yaklaşık %70’inin ABD doları cinsinden olduğu tahmin ediliyor. Buna rağmen, kriz döneminde Çin’in elindeki ABD tahvili miktarı %60 artırarak Mayıs 2009’da 800 milyar dolara çıktı. O aydan beri elindeki tahvilleri satmaya başlayan Çin, tahvil stoğunu Ekim 2009’da 684 milyar dolara indirdi.
Doların diğer paralara karşı değer kaybetmesi, Çin’in kasasında tuttuğu servetin erimesi demek. Bu nedenle Çin hem rezervlerinde hem de dış ticaretinde para birimlerini çeşitlendirmeyi amaçlıyor.
Yuan dolara sabitlenmiş bir para. Doların diğer paralara karşı değeri düşünce yuanın değeri de düşüyor. Çin’in diğer ülkelerden yaptığı ithalatı şişiren bu politika, iç piyasadaki fiyatların artmasına ve enflasyonun yükselmesine neden oluyor.
Kriz döneminde düşen dış talebin ekonomi üzerindeki menfi etkisini iç talebi canlandırarak aşmaya çalışan ve 4 trilyon yuan (585 milyar dolar) değerinde canlandırma paketi açıklayan Çin, bu hamlesinde başarılı olduysa da, artan talep ve ithalat enflasyonu kışkırtıyor.
Elverişli faiz oranları ve kredi politikalarındaki cömertlik, verilen kredileri önemli ölçüde artırdı. 2009 yılının ilk 11 ayında Çin’de verilen krediler önceki yılın tamamına göre yüzde 110’un üzerinde artarak 1.4 trilyon dolara ulaştı. Bu eğilim Aralık’ta da devam etmişse 2009’da önceki yıla göre kredi artış oranı yüzde 125’e varmış olabilir. Fakat, bu konuda üç büyük sorun var. Birincisi, kullanılan kredilerin bir bölümü borsa ve şans oyunlarında kullanıma gitti. İkincisi, tüketime dönüşen krediler ülkede zaten var olan enflasyon riskini daha da artırdı. Üçüncüsü ise, takipteki (yani vadesinden ödenmeyen) krediler ciddi oranda arttı. Bu yüzden Çin, kredi politikalarında sıkılaşmaya gidiyor.
Kredi politikasındaki sıkılaşma Çin ekonomisi için olumsuz etkilere neden olabilir. Zira sanayi sektöründeki atıl kapasiteye bağlı olarak, düşmesi muhtemel iç talep, daha da düşük kara ve nakit girişlerine neden olacaktır. Bu, reel sektörde kredi dönüşlerinin önünü tıkayabilir.
Bunlarla birlikte, Çin dünyanın en fazla ihracat yapan ülkesi ve 2009’da en fazla büyüyen ekonomilerden birisi.
Gelelim Bugüne...
Hızlı büyüme hem Çin, hem de dünya için artık bir endişe kaynağı olmaya başladı. Çin, açıkladığı canlandırma paketinin iki katından daha fazlasını devlet kontrolündeki bankalar aracılığıyla ekonomiye kredi olarak sunmuştu.
Konut fiyatlarındaki hızlı yükseliş, batık krediler ve enflasyondaki artış, Salı günü Çin Merkez Bankası’nın faiz oranlarını artırması ve bankaların karşılık oranlarını yüzde 15’e yükseltmesi ile sonuçlandı. Bu noktada şunu hatırlatmakta fayda var: Dün açıklanan bir veri Çin’deki yetmiş şehirde emlak fiyatlarının Aralık ayında bir yıl öncesine göre yüzde 7.8 arttığını ortaya koydu. Bu oran son zamanlarda görülen en yüksek düzeyi ifade ediyor. Özellikle ülkenin doğu bölgesinde yer alan Pekin ve Şangay gibi büyük şehirlerdeki konut fiyatlarının geçen yıl yüzde 30 arttığı tahmin ediliyor. Emlak fiyatlarındaki artışı dizginlemek ve spekülasyonu önlemek amacıyla Çin hükümeti, alımından sonra beş yıl içinde satılan evlere yönelik bir vergi koydu.
Enflasyondaki artış devam ederse, faizlerdeki artış da devam edecektir. Faizler artıp da şu anda piyasada dolaşan başıboş paranın kaynağı kesilirse, emlak fiyatlarında büyük düşüşler yaşanması da ihtimaller arasında. Dün Fitch’ten gelen bir açıklama da aynı soruna işaret ediyor. Çin’in kredi notunu A+ olarak teyit eden Fitch, yatırımlarda ve kredilerdeki anormal artışın kredi notu üzerinde bir risk yaratabileceğini açıkladı.
Bunların üzerine son açıklama, bu ay sonunda yıllık toplantılarına başlayacak olan Dünya Ekonomik Forumu’ndan geldi. Dün yapılan açıklamada, Çin ekonomisindeki büyümenin sonucunda emlak fiyatlarındaki hızlı artışlar ve enflasyondaki yükseliş işaretlerinin dünya ekonomisinin geleceği, sermaye ve emtia piyasalarında kötü etkileri olabileceği vurgulandı.
Bütün bunlar ve burada sayılmayanlar birleştirildiğinde ortaya, dünya ekonomisi için her zamandakinden daha büyük bir tehdit haline dönüşmüş bir Çin resmi çıkıyor. Bu tehdidin bir gün gerçek bir zarara dönüşüp dönüşmeyeceği, ya da bu ne zaman olacağı henüz belli olmasa da, bunun çok ciddi etkileri olacağına şüphe yok.