04 Kasım 2010

SEÇİM, DURGUNLUK VE FED

Bu hafta dünya gündeminin birinci sırasında ABD kaynaklı gelişmeler var. Salı günü yapılan ara seçimler ve bunların...

Bu hafta dünya gündeminin birinci sırasında ABD kaynaklı gelişmeler var. Salı günü yapılan ara seçimler ve bunların değişim öncülüğü yapan Obama hükümetine etkisi, hükümetin bir türlü beklenen performansı gösteremeyen ekonomiye yeni müdahale girişimleri ve Merkez Bankası FED’in yeni bir parasal genişleme sürecini başlatması.
İşte bunlar on iki haftada piyasalardaki kararsızlığın temelinde yatan faktörlerdi. Bu hafta ise bütün gözler çıkacak sonuçlara döndü. Nitekim doların,  ticaret savaşlarının, borsa endekslerinin, faiz oranlarının geleceği ABD’den gelecek haberlerle az ya da çok ilişkili.

ARA SEÇİMLER

Ara seçimler, hükümette iki yılını dolduran Obama ve ekibinin performansının ölçümü için kritik bir aşama olarak görülüyordu. Değişim yapmak sözüyle gelen Obama’nın, henüz vadettiklerinin çok gerisinde olması, seçim öncesinde Demokrat Parti’nin oy kaybedeceği beklentisini güçlendiriyordu.
Öyle de oldu. Demokrat Parti, Temsilciler Meclisi’nde altmıştan fazla sandalyesini Cumhuriyetçilere kaptırarak meclisteki çoğunluğunu kaybetti. Senato’da ise üyelerin sadece üçte biri değiştiği için büyük kayıp yaşamadı. Bununla birlikte Obama’nın seçim bölgesi olan Illinois eyaletini Cumhuriyetçilerin kazanması Demokratlar için karamsar bir gelişme olarak nitelenebilir sanırım. Kesin olan ise iki ay sonra Obama’nın elinde, verdiği değişim sözünü yerine getirmek için gereken gücün olmayacağı. İki ay diyorum çünkü, kongreye yeni girecek üyeler Ocak ayından itibaren görevlerine başlayacaklar.
Önceki ara seçimleri izleyen bir yıllık süreçte hisse senetlerinin yüzde 15’e yakın yükselmesi, bu seçim ertesinde de bazılarında benzer bir tablo görülebileceği gibi hava yarattı. Ancak, geçmiş ara seçimler sonrasında yaşanan yükselişin bu sefer de görülme olasılığı düşük. Çünkü ortada henüz belirsizlikten çıkamamış bir ekonomi var.
Bir taraftan ekonominin deflasyona gireceğini, diğer taraftan ise daha önce birkaç kez yaşandığı gibi enflasyonun aşırı hızlanacağını düşünenler var. Ama, kimse ne olacağından emin değil.
Kongredeki sayısal varlığı zayıflayan Demokratların bundan sonra istediği yasaları geçirebilme gücü azalıyor. Bununla birlikte, yapılan anketler seçim sonuçlarının ABD ekonomisini olumlu etkileyeceğini düşünenlerin oranının oldukça yüksek seyrettiğini gösteriyor.

DURGUNLUK

Vergi teşvikleri verildi, faizler sıfıra çekildi ve piyasa paraya boğuldu ama ABD’de işsizlik gerilemiyor, konut satışları, inşaat izinleri ve sanayi üretimi artmıyor, tüketici güveni yükselmiyor.
Şu ana dek alınan önlemler sonuç vermeyince, ikinci aşamada, hükümet çareyi vergi teşviklerinin süresini uzatmakta, FED ise faizleri düşük tutup para basmakta arıyor.
Bir süre uzatımı kararı alınmazsa, 1 Ocak 2011’de vergi indirimlerinin süresi dolacak. Süre uzatımı için Kongre’de karar alınması gerekiyor. Bunun için ise gerekli güç artık hükümette yok. Dün muhalefetten gelen açıklamalar da söz konusu düzenlemelere destek verilmeyeceği yönünde.
Demokratlar ve Cumhuriyetçiler arasındaki tek uyuşmazlık vergi teşvik süresinin uzatılması değil. Hükümet, krizden çıkış sürecinde kamu harcamalarını artırmak isterken, muhalefet 2011’de 100 milyar dolar tasarruf yapılmasını istiyor. Demokratlar işsizlik yardımlarının artırılmasını isterken, muhalefet buna da karşı çıkıyor.
İşte bu durumda gözler, bağımsız ama hükümete uyumlu politika belirleyen Merkez Bankası’na dönecek. ABD siyaseti konusunda uzman değilim. Ama Demokrat Parti’nin seçim mağlubiyetinin temelinde iyileştirilemeyen ekonomik sorunların önemli payı olduğunu söylemek için uzman olmaya gerek yok. Soru şu: “Acaba, Obama kaybettiği siyasi gücünü, FED’den gelecek destekle ikame etmeyi deneyebilir mi?”
‘Evet’ der gibiyim ama emin olmak için zamana ihtiyaç var. FED’in üzerinde artık eskisinden daha ağır bir yük olduğuna şüphe yok.

FED: PARASAL GENİŞLEME MAKİNESİ
Krizle birlikte faiz oranlarını kademeli ve hızlı bir şekilde 0’a kadar indiren Merkez Bankası, Aralık 2008’den Mart 2010’a kadar toplam 1.7 trilyon dolar değerinde devlet tahvili ve mortgage kredilerine dayalı senetler aldı. Yani bu miktarda parayı piyasaya sürdü. “Parasal genişleme” (QE-quantitative easing) diye duyduğumuz şey işte buydu. Böylece hem tüketicilerin ve işletmelerin kullanacağı kredinin maliyeti azaldı hem de piyasaya para girdi. Ancak ekonomik veriler gösterdi ki; bütün bu önlemler beklenen sonuçları vermedi.
Bunun üzerine FED’den ikinci bir parasal genişlemeye gidileceğine yönelik açıklamalar gelmeye başladı. Beklenti ikinci parasal genişleme sürecinin en az 500 milyar dolar düzeyinde tahvil alımı ile devam edeceği yönündeydi.
İşte bu manzara içinde, bütün gözler dün akşam Merkez Bankası’ndan gelecek açıklamalara döndü.
FED beklentileri bosa cıkarmadı; hatta fazlasını yaptı. Sekiz ay boyunca her ay 75 milyar ve toplamda 600 milyar dolar tutarında, Haziran 2011'e kadar geçerli olacak ikinci parasal genişleme sürecini başlattı. 
Birinci ve ikinci parasal genişleme süreci arasında büyük bir fark var. Birinci genişleme süreci açıklandığında ABD ekonomisi krizin en kötü günlerini yaşıyordu. Bankalar birbirlerine ve müşterilerine güvenmiyorlar, borç vermiyorlardı. Oysa şu anda böyle bir sorun yok. Piyasada para var ama harcama ve yatırımlar zayıf. 
Bu nedenle dün gece açiklanan programın basarılı olup olmayacagı belli değil. Piyasaya yeni para girişinin yüksek enflasyona neden olacağından endişe edenlere hak vermek gerekir. Arızalı bir araba düşünün. Bu arabayi elinizdeki aletlerle tamir etmeyi denediniz ve yola cıkardınız ama calışmadi. Arkadaslarınızdan arabayi itmelerini istediniz. İki üç kişi arabayi itti ama bu yetersiz kaldı. İki kişi daha cağırdınız; siz de indiniz, beş kişi itmeye başladiniz. Araba bir anda öyle hızlandı ki; Peşinden ne kadar koşsanız da yetişemediniz. İşte dünkü açıklama sonrasında enflasyonun da böyle kontrolden çıkmasından korkuluyor. Belki de canlanmak üzere olan ekonomiye verilecek gereksiz likidite dengeleri bozacak. Bunu zaman gösterecek.  
Parasal genişleme doların daha da deger kaybetmesi, emtia fiyatarının daha da yükselmesi anlamına geliyor. Bu nedenle dün 1330 doların altına sarkan altın yeniden 1350'ye, petrol fiyatı ise 85 dolara dayandı. Ancak, paket konusundaki belirsizik algısının güçlenmesi, bunun da işe yaramayacagı gibi bir havanın yayılması piyasaların hemen gerilemesine neden olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları

5 yıl önce, kaç yıl sonra

Dün, küresel krizin 5. sene-i devriyesini idrak ettik. Lehman Brothers\'ın 15 Eylül 2008\'deki iflas başvurusunun üzerinden 5 yıl geçti

İkinci çeyrekte büyüme ne olacak?

2013 için birçok uluslararası kurum parlak bir yıl tahmini yapmamıştı. Fakat son beş yılda alıştığımız üzere, bu pek de parlak olmayan tahminler, yıl içinde daha kötüleri ile revize edildi

Turizmde yılın ilk yarısı nasıl geçti?

Dünyanın 6, Avrupa’nın 4. en çok yabancı turist çeken ülkesi olduğumuzu eminim çoğunuz biliyorsunuz.

"
"