Krizin ABD ayağı öyle ya da böyle rafa kalktı ve sıra yeniden Avrupa’ya geldi. Sanki bütün olanlar bir senaryo gereğiymişçesine, kameralar yönünü ABD’de Avrupa’ya çevirdi.
İspanya Başbakanı Zapatero bundan birkaç gün önce erken seçim ilan ettikten ve yaz tatilini erteledikten sonra, piyasalar kan kokusu almaya başladı. Berlusconi dün İtalya meclisine hitap etti ve ülkesinin Avrupa’yı saran borç krizine yakalanmayacağını söyledi. Oysa o dakikalarda İtalya ve İspanya on yıllık tahvil faizleri yüzde 7’ye doğru yaklaşıyordu. Yüzde 7 Portekiz, Yunanistan ve İrlanda’nın krize girip yardım almadan önce gördüğü faiz oranı. İspanya ve İtalya faiz oranları buna yaklaştıkça gerilim de bu nedenle yükseliyor. Ne yazık ki; İtalya’nın geçen ay ilan ettiği 43 milyar euroluk kemer sıkma paketi de havayı yumuşatan bir etki yaratmadı.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Barroso’nun İtalya ve İspanya tahvil piyasalarının durumunu kaygı verici olarak nitelemesi de durumun ciddiyetini göz önüne seriyor. Zira, her iki ülkede de Euro’ya geçişten sonraki en yüksek faiz oranlarını görmüş durumda.
İspanya daha iyi durumda görünse de İtalya uçurumun eşiğine doğru ilerliyor. 1.8 trilyon dolarlık kamu borcu ile İtalya Euro Bölgesinde bu alanda ilk sırada geliyor. Borcun 500 milyar doları aşan kısmının vadesi bir yıldan kısa. Başka bir şey daha söyleyeyim ki; ciddiyeti daha iyi tasvir edebileyim: Euro Bölgesi içindeki her 100 euroluk kamu borcunun 24’ü İtalya’ya ait. Hal böyle olunca her ufak kıvılcımın bir yangın çıkarmasından endişe ediliyor. Dün Berlusconi’nin mecliste yaptığı konuşmaya rağmen İtalya borsa endeksi son iki yılın en düşük düzeyine geriledi.
Ancak, her ihale öncesinde olduğu gibi, bugün İspanya’nın yapacağı 3.5 milyar euroluk tahvil ihalesi öncesinde de endişelerin artması manidar. Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: eğer Türkiye’de sıklıkla söylendiği gibi bir faiz lobisi varsa, bu küresel bir lobi.
Hal bu iken Almanya, İngiltere ve İsviçre tahvillerinin faizi de hızla geriliyor. Dün İngiltere’de faizler tarihin en düşük düzeylerine indi ve on yıllık tahvillerde yüzde 2.76’ya düştü. Alman on yıllık tahvil faizleri ise enflasyonun da altına düşerek yüzde 2.395’e indi. Bu son elli yıldır görülmemiş bir durum. İsviçre ise parasına ve tahvillerine gelen devasa taleple değerlenen franka müdahale etmek zorunda kaldı.
Avrupa’nın bir kısmı giderek kötüleşirken, bir kısmı güvenli liman olarak görülmeye başladı. Para birimlerinde sert hareketler yaşanıyor. Ortada bir tuhaflık var. Ya, yakında gelecek bir depremin öncü işaretlerini alıyoruz; ya da piyasalarda bir anda iyileşme başlayacak. Hangisinin olacağını tahmin etmek için biraz daha beklemek gerekiyor.