Türkiye küresel kriz sürecinde notu hiç indirilmeden yükseltilen ender ülkelerden biri. Notu iki kademe artırılan tek ülke. Ve şimdi yeni not artışı sinyalleri geliyor…
Genel kanı not artışının seçimlerden birkaç ay sonra olacağı yönünde ama ilginç bir şekilde seçim öncesinde de not artırımına gidileceğini düşünenler var. Bir ihtimal daha var; onu da ben söyleyeyim. Bir kademe seçim öncesi, bir kademe seçim sonrası artış…
Türkiye’nin kredi notları yatırım yapılabilir düzeyin iki kademe altında. Yani tek seferlik not artışı Türkiye’nin düşük riskli ülke statüsüne yükselmesi için yeterli değil. Söz statüden açılmışken, bunun derecelendirme şirketleri tarafından geliştirilen bazı yarı-subjektif kriterlere dayanan bir karar alma süreci olduğunu da hatırlatmak isterim. Zira, ülkelerin kredi notunda ilginç sapmalar olabiliyor. Ne yazık ki Türkiye de bunlardan biri.
Ülkemizin kredi notu, kendinden öyle ya da böyle zayıf çok sayıda ülkeden daha düşük. Son haftalarda aşırı popüler olan Tunus ve Mısır’ın, tuhaf bir siyasi flörtle BRIC’e davet edilen Güney Afrika’nın, Türkiye’den çok daha yüksek faizle borçlanabilen ve tahvilleri Türkiye’den yedi kat daha riskli olan Yunanistan’ın, dört kat riskli İrlanda’nın, Botsvana, Kolombiya, Guatemala, Ürdün ve Fas’ın kredi notları Türkiye’den daha yüksek.
Bununla birlikte, kriz sürecinde bazı alanlarda çok iyi performans gösteren, krizden çıkış sürecinde büyüme, tüketici güveni, enflasyon, bütçe, sanayi üretimi gibi pek çok alanda kayda değer gelişme gösteren Türkiye’nin kredi notunda da artışlar gelmeye başlayacak.
Ama bu artışlar Türkiye’ye girecek sıcak parayı da artırma riski taşıyor. Bahse konu sıcak para girişinin 100 milyar dolardan yüksek olması ve çok kısa vadede giriş yapacağı beklentisi yaygın. Bunun gerçekleşmesi Türkiye ekonomisi için büyük bir tehdit olabilir.
Her şeyden önce kısa vadede iç piyasaya girecek paranın hisse ve tahvil piyasalarında ciddi dalgalanmalar yaratması mümkün. İkincisi, fon girişinin döviz kurlarını düşürmesi olacaktır ki; bu yıl eleştirilere konu olan yüksek cari açığın gelecek yıllarda da devamını göreceğimizden emin olabilirsiniz.
Orta Vadeli Program’a göre 2011’de Türkiye’nin 199.5 milyar dolar ithalat yapması bekleniyor. Ama gerçekleşmenin bunu aşacağını ben şimdiden söyleyeyim. Çünkü zaten halihazırda 2010 ithalatı OVP hedefini en az 6 milyar dolar aşacak ve 185 milyar dolara yakın olacak.
2011 hedefi büyümenin yüzde 4.5; Dolar/TL kurunun ortalama 1.57 olacağı varsayımıyla yapıldı. Büyüme tahminler civarında gerçekleşse bile, not artışı dolar/TL kurunu aşağı çekeceği için ithalat beklentileri aşacaktır. Pazartesi günü ilk kez açıklanan DTBA (dış ticaret beklenti endeksi) da, ithalatta ciddi bir artış beklendiğini gösterdi. Bu durumda 42.2 milyar dolar olması beklenin cari açığın da bunun çok üzerine çıkma olasılığı artıyor.