Mayıs başından beri IMKB-100 yüzde 10’dan fazla geriledi.
Dolar/TL kuru yirmi günde 1.53’ten 1.61’e yükseldi.
Yabancıların borsadaki payı son iki yılın en düşük düzeyine geriledi.
Ne oluyor?
Bu süreçte gözle görülen neden ay başında açıklanan cari açığın rekor düzeylere ulaşmış olması. Doğru bu önemli bir sorun ancak; Türkiye piyasasındaki bozulmayı buna bağlamak yeterli olmaz.
Hemen nedenini söyleyeyim: cari açık bugün ortaya çıkmış bir sorun değil. Açığın bu düzeylere geleceği neredeyse bir yıl önceden belliydi. Hatırlamak isterseniz, geçen yılın ekonomi haberlerine bir göz atmanız yeterli. Gerek ekonomistler, gerek hükümet kanadı 2011 yılı için
Türkiye ekonomisi için en önemli sorunun cari açıktaki yükseliş olacağını o günlerde söylüyordu. T24’te bu konuda yorumlar okudunuz.
Hatta açığın finansmanının geçmiş yıllardaki kadar kolay olmayacağı da biliniyordu. Krizden çıkış sürecinde Avrupa ekonomisinin çok gerilerde kalması, Türkiye’ye yapılan doğrudan yatırımlarda aslan payına sahip olan kıtanın 2011’de önceki yıllardaki kadar sermaye ihraç etmeyeceğinin en önemli işaretiydi. T24’te bu konuda da yorumlar okudunuz.
Türkiye’ye oluk oluk akan sıcak paranın bir gün gelip, bizden kaynaklanan hiçbir sorun olmasa da çıkacağını, bunun paranın kuralı olduğunu, ama o zaman sıcak paraya bel bağlamaktan vazgeçmek için geç olacağını da öyle.
Yani bunlar sizin için sürpriz olmamalı.
Öyleyse piyasalardaki bozulmanın nedeni ne?
2011’in dalgalı bir yıl olacağını, piyasaların istikrarsız seyredeceğini daha önce konuşmuştuk. İlk aylarda yükselen borsa endeksleri, bir süredir geriliyor. Bu büyük oranda küresel ekonomide büyümenin beklentilerin altında kalacak olması inancından kaynaklanıyor.
Üç büyük ekonomiden gelen işaretler var.
Çin hükümeti, hızlı büyümeyi kontrol altına almak istiyor ve bu nedenle faiz ve karşılıklarda birkaç aydan beri sıkılaştırmaya gidiyor.
Nisan ayının ortasında ABD’nin kredi notu görünümü negatife çevrildi. Merkez Bankası da bundan bir ay önce ikinci parasal genişleme sürecini sona erdireceğini açıkladı. Bu hem Amerikan piyasasını hem de dünya piyasasını olumsuz etkileyen bir gelişme oldu.
Son olarak AB tarafında ise bildiğimiz hikayeler devam ediyor. Yanıp sönen Yunan krizi, Portekiz, İspanya’da hükümet olan Sosyalist Parti’nin son 30 yıldaki en düşük oy oranına gerilemesi ve son olarak geçen hafta İtalya’nın kredi görünümünün S&P tarafından negatife çevrilmesi. “Yeter artık” diyeceksiniz belki ama bunlarda T24 okurlarına yabancı değil. İşte size 7 Aralık 2010’dan kalan bir not: “İster inanın ister inanmayın; önümüzdeki aylarda da benzer şeyler yaşayacağız. Avrupa krizi bir sönecek, bir parlayacak ve sonuçta euro değer kaybedecek.”
Dışardaki bu gelişmelerin bizi sert etkilemesinin nedeni içeride de sorunlar olması.
Başkent gaz dağıtım ihalesinde yaşanan tatsız son, üzerinde pek fazla durulmuyor olsa da, çok önemli bir sorun.
Büyük yükselişler büyük düşüşler getirir. İstanbul Borsası kriz sonrasından en fazla yükselen borsalardan biri oldu. Şimdi nakit ihtiyacı duyan küresel sermaye sahipleri, doğal olarak en fazla getiri elde ettikleri varlıkları satıyorlar. Bu da endeksin 3 hafta içinde erimesine neden oldu.
Tabii bu süreçte seçimlerin de etkisi olabilir. Önceki seçimlerde, borsa endeksi seçim tarihinden birkaç ay önce gerilemeye başlar, seçime bir iki hafta kala da yatay seyre geçerdi. Bu defa da Ocak ve Şubat aylarında endekste ciddi düşüş yaşandı. Nisan sonunda ise endeks, yıl başındaki düzeyine geri döndü. Ama son haftalarda yaşanan bir takım gelişmelerin, muhalefetin oylarını yükselttiği ve bunun da sonraki dönemde iktidarın sandalye sayısını azaltabileceğini düşünenler, borsada satışa geçmiş olabilir.
Dolar/TL kuru 1.53’ten 1.61’e yükseldi ama bunda dış gelişmelerin etkisi çok yüksek. Euro/Dolar paritesi birkaç hafta içinde 1.46’dan 1.39’lara düştü. Paritedeki gerilemenin içeride doları yükselteceğini söylemek için alim olmaya gerek yok. Diğer yandan kurlar aldı başını gidiyor havasına kapılmamak gerekiyor zira; bu süreçte Euro/TL kurunda yükseliş yaşanmıyor. Yani şu andaki hareket büyük oranda pariteden kaynaklanıyor. Burada kritik nokta dolar/TL kurunun 1.62’yi geçmesi olur. 1.62’nin geçilmesi durumunda neler olacağını başka bir güne bırakalım.