İki gün art arda ihracattaki gelişmeleri yazdım. Daha ilk yazının hemen başında söylediğim gibi “İhracat rekor kırdı ama, ithalat da rekor kırdı. Neden ondan bahsedilmiyor?” diye sorulmaya başladı.
Herhalde ben iyi anlatamadım deyip baştan başlayayım.
Salı günkü yazıdan:“İhracat rekor kırdı ama, ithalat da rekor kırdı. Neden ondan bahsedilmiyor?” diyenler bunu sormakta haklılar. Fakat onların da göz ardı ettiği birkaç nokta var. Birincisi, Pazartesi sadece Aralık ayı geçici ihracat verileri açıklandı. Ama ortada bir ithalat verisi yok. İkincisi, ihracatta rekor kırılıp kırılmayacağı Aralık ayı verisi ile belli olacaktı. İthalatın rekor kırması ise bir sürpriz değil; aylar öncesinden belli olan bir gerçek. Zaten bu nedenle aylardır cari açığı azaltmaya yönelik tedbirler alınıyor. Üçüncüsü bir konudaki olumlu gelişmeyi, başka bir konudaki olumsuz gelişme ile eşleştirmek her zaman doğru olmayabilir. Yani ithalatımız daha fazla arttı diye, ihracat artışına sırtımızı dönemeyiz. Kaldı ki, yüzde 18.2 ihracat artışı, ihracatımızın yarıya yakını yaptığımız AB ve dörtte birini yaptığımız değişim içindeki Arap ülkelerindeki sorunları dikkate aldığımızda çok iyi bir oran….Bu, ithalattaki artış oranını önemsiz bulduğum anlamına gelmiyor. Ay sonunda açıklandığında onu da konuşacağız.
Şimdi bunu bir kenara bırakalım ve başka bir açıdan konuya yaklaşalım. Size dört sorum var.
1-İhracatın yüksek oranla artması bir başarı mıdır?İçinizdeki ses “Evet” diyor sanırım.
2- İhracatın yüksek oranla artmasındaki başarı kimin başarısıdır?Ben söyleyeyim. Büyük oranda ihracatçıların, kısmen ise onları yönlendiren kamu kurumları ile STK’ların.
3-Peki ithalatın yüksek oranla artması başarısızlık mıdır?İçinizdeki ses yine “Evet” diyor sanırım.
4- İthalatın yüksek oranla artmasındaki başarısızlık kimindir?İşte bunun uzun bir cevabı var. Çünkü ithalat artışında rol alan aktörlerın sayısı fazla. Önce çuvaldızı kendimize batırarak başlamalıyız.
TüketicilerTürkiye’de üretilen markalar Avrupa’da yüzde 20’ye yakın pazar payına sahipken,kimse evinizdeki banyo ve mutfak aletlerini, döşemelerini, beyaz eşyayı İtalyadan getirin diye sizlere baskı yapmıyor.
Kimse Türkiye’de üretilip İspanya, İtalya ve Almanya’ya gönderilen ve etiketlendikten sonra 10 katı fiyata geri gönderilen hazır giyim ürünlerini satın alın diye de size baskı yapmıyor.
("Ne yapalım bizim güçlü bir markamız yok ki!" gibi bir bahane bir cevap olamaz. Yıllardır dünyaya mal satıp da hala markalaşamayan ve düşük maliyet stratejisi izleyen bir sektör yok olmaya mahkum bir sektördür. )
Kimse size kur düştü fiyatlar cok uygun diye gidip araba alın diye, cep telefonlarınızı her yıl bir kere değiştirin diye de baskı yapmıyor.
Ama bireysel faydamızı yükseltmek için bunlari BİZ isteyerek yapıyoruz ve hepsi toplamda devasa bir ithalat faturası ile sonuclaniyor Sadece yukarıda verdigim kalemlerde 2011 ithalatımız 30 milyar dolar civarında.
" Eee devlet bazı kalemlerin ithalatını durdursun, yasaklasın öyleyse " diye düşünenleriniz varsa, onlara bunun imkansız olduğunu söylemem gerekiyor. Ama devletin bu konuda başka bir fonksiyonu var.
DevletEkonominin rekabet gücünün artırılması ve üretimdeki katma değerin yükseltilmesi için uygun yatırım ortamının ve altyapının hazırlanması, firmaların-sektörlerin rekabetçi alanlara yönlendirilmesi cari açığı düşürmek açısından kamu otoritesinin görevi. Dolayısıyla bugünkü cari açıkta daha önce uygulanan devlet politikalarının bir etkisi var. Ancak bu etki kısa vadeli değil, uzun vadeli bir etki. Yani bugün gördüğümüz sonuçlar bundan yıllar öncesindeki politikaların bir sonucu ve bugün uygulanan politikaların etkisi de bundan yıllar sonra görülecek.
Reel Sektör
Tıpkı tüketicilerde oldugu gibi reel sektör işletmelerinin büyük kısmında da yabancı yatırım malları almaya yönelik bir eğilim var. Türkiye'de üretilmesine rağmen (hatta ithallerine göre daha kaliteli olmasına ve belki daha ucuz olmasına rağmen) yerli mali imajını kıramayan makine, elektrikli ve elektronik ürünler sektörlerinin cari acik üzerindeki yükünde reel sektörün tercihlerinin payı var.
Dış FaktörlerPetrol fiyatindaki yükseliş, metal fiyatlarındaki artış 2011 ithalatımızı önceki yıla göre sadece bu ürünlerde 20 milyar dolardan fazla artırdı.
Hemen hemen bütün ülkeler 2010-2011 döneminde kendi paralarının değerini düşürmeye çalıştı. Oysa TL, 2011'in sonlarına kadar oldukça değerli seyretti.
İşte bütün bunları ve burada olmayanları dikkate aldığımızda eğer ithalattaki ve cari açıktaki yükselişe başarısızlık diyeceksek bu hepimizin başarısızlığıdır. "İhracat rekor kırdı ama, ithalat da rekor kırdı. Neden ondan bahsedilmiyor?” ise bunun yanında çok basit kalan bir eleştiridir.
İHRACAT REKORU - 1İHRACAT REKORU - 2