Dün itibarıyla istihdam hacmimiz Ağustos 2007’den sonraki en yüksek düzeyine çıkarken, işsiz sayısı Ekim 2008’den sonraki, işsizlik oranı ise Eylül 2008’den sonraki en düşük düzeyine indi. Yani, işgücü piyasası anlamında Türkiye, küresel kriz sürecinin başlangıcındaki düzeylere geri gelmiş durumda. İyi bir haber.
Bunu daha da önemli kılan şey, söz konusu gelişmenin nüfusumuzdaki ve işgücündeki yaklaşık 1 milyon kişilik artışa rağmen yakalanmış olması.
Nüfusumuz geçen yıla göre 802 bin kişi artarken, işgücündeki artış 1 milyon 23 bin kişi oldu. Yani, işgücü piyasasına girenlerin sayısı nüfus artışından daha da yüksek. Bu süreçte ekonomimiz geçen yıla göre 1 milyon 541 bin kişiye daha istihdam yarattı. Yani işgücü piyasasına giren sayısından 518 bin daha fazla insan çalışmaya başladı. Sonuçta geçen yıl yüzde 13, geçen ay yüzde 11 olan işsizlik oranı dün itibarıyla yüzde 10.5’e geriledi.
Türkiye’de bu gelişmeler yaşanırken ABD ve Avrupa’da işsizlik oranlarında gerileme olmaması önemli bir noktadır. AB’de işsizlik oranı yüzde 10, ABD’de yüzde 9.5’tir.
Ama...İstihdam piyasasında, gözardı edilemeyecek, ciddi bir iyileşme var. Ancak bu, işsizlik oranının son yılların en yüksek düzeyinde olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Aşağıdaki tablo da 2004’ten bu yana Haziran aylarındaki işsizlik oranlarını görüyorsunuz. Geçen yıl yüzde 13’e kadar yükselip, bu yıl ise yüzde 10.5’e düşmüş olan işsizlik oranı hala 2006 ve 2007’deki yüzde 9.2’den yüksek durumda. Yani daha katedilmesi gereken uzun bir yolumuz var.
İstihdamda son aylardaki iyileşmede mevsim etkilerinin önemli bir rolü var. Tarım, inşaat ve turizm sektörlerindeki mevsimsel istihdam artışı olmasaydı, işsizlik bu kadar hızlı gerilemezdi. Tabii ki; iyileşmeyi sadece mevsim etkilerine bağlamak hata olur.
Bundan sonra ne yapılmalı?
Şu an ulusal ve küresel konjonktür büyük oranda Türkiye ekonomisi lehine. Büyük oranda diyorum zira bu süreçte bize en büyük desteği verecek AB ekonomisi hala zayıf durumda. Avrupa ekonomisindeki her gelişme, ihracattan kaynaklanan sanayi üretimi artışı boyutunda, doğrudan Türkiye istihdam piyasasını da olumlu etkileyecektir.
İçerideki siyasi ve ekonomik istikrar ortamı da, istihdam piyasasındaki gelişmelere zemin hazırlıyor. Türkiye ekonomisi artık öngörülebilir bir yapıya kavuşmuş durumda ve risk primleri de oldukça makul düzeylerde. AB ülkelerinin önemli bir kısmından daha istikrarlı ve daha az riskli bir ekonomimiz var.
Ancak bunlar, işsizlik oranını düşürmeye devam etmek için yeterli olmayabilir.
Küresel ekonomi istikrara kavuştukça, verilen canlandırma desteklerinin geri çekilmesi gündeme geliyor. Hatta Türkiye için de benzer tavsiyeler veriliyor. Ben, Türkiye’nin bu adımı atması için henüz erken olduğunu düşünüyorum. Bu yıl yaşanacak yüksek oranlı büyümeyi zaten gelecek yıl görmeyeceğiz. Bir de verilen destekleri çekerek hızı daha da yavaşlatmak hatalı bir adım olacaktır.
Verilen destekleri çekmek bir yana bence hükümet, istihdam yaratacak kamu yatırımları yapmalı ve kamuya yeni personel almalı. Zira kamuda hala ciddi boyutta eğitim ve sağlık personeli açığı var. Bunların seçim yatırımı gibi algılanacağı riskini kabul etmekle birlikte, hükümetin bu riski alması gerektiğine inanıyorum.
İç talepte ve yatırımlarda göz kamaştıran bir canlanma var. Ancak, dış talepte (özellikle AB tarafında) aynı durum söz konusu değil. AB’deki canlanma istihdam piyasasına olumlu yansıyacaktır ancak, bunun için AB’nin canlanmasını beklemek gerekmiyor. İhracatçılar son iki yılda giriştikleri yeni pazarlara girme çabalarına yoğunlaşarak devam etmeliler. Bu hem kendi işletmelerinin, hem de ulusal istihdamın lehine sonuç verir.
Diğer yandan, eğer bir bedelli askerlik projesi yürürlüğe girecekse, bunun da istihdam ve büyüme üzerinde olumlu etkileri olacaktır. Bu tür bir girişime mesafeli yaklaşanları anlamakla birlikte, bunun bir üst basamağa çıkmak için bekleyen ekonomimize itici bir güç olacağını düşünüyorum.
Bu önerilerin tamamının kısa ve orta vadeli çözümler olduğunu düşünüyorsanız haklısınız. Ben ce de öyle. Zaten işsizlikte uzun vadeli çözümler konusunda hemen hemen görüş birliği var. Fakat ben aynı zamanda, kısa vadede etkilerini gösterecek bu adımların orta ve uzun vadede de etkilerinin devam edeceği fikrindeyim. Türkiye ekonomisi şu an bir eşikte ve karşı tarafa geçmek için bir adım atılması gerekiyor.